İnsan duygularının yerle bir olduğu zamanları araştıran felsefik düşünceler zaman zaman insanı ikileme zorluyor.
Olaylar
karşısındaki tutum ve davranışlar öylesine çeşitli ki; insan tek bir doğru
sonuç var mı diye düşünmeden edemiyor.
Bu
ikileme düşenlerden bir tanesi de Rus edebiyatının dünyaca tanınmış güçlü
kalemi Fyodor Mihayloviç Dostoyevski.
Alkol
bağımlısı sinirli bir baba ile hasta bir anne tarafından yetiştirilirken;
yüreğine düşen yazarlık aşkıyla hayata tutunur yazar.
Çalkantılı,
inişli çıkışlı yaşantısı boyunca yazdığı hemen her romanında insani duyguları
derinden derine işler.
İnsan
karakterlerini maharetle oluştururken, okuduğumuzda yüreğimize işleyecek kadar
etkili kişilikler belleğimizde yer eder. Ve yeri gelir o roman kahramanları hiç
unutulmaz.
Devlet aleyhine bir komploya karıştığı iddiası ile tutuklandığında henüz 28 yaşındadır. 10 ay hapishanede kalır. Gözleri bağlı bir şekilde kurşuna dizilmeyi beklerken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile birlikte affedilir.
Cezası
dört yıl kürek, dört yıl da adî hapse dönüştürülür.
Cezasını
çekmesi için Sibirya'da bulunan Omsk Cezaevi'ne gönderilir.
Burada
geçirdiği dört yılın ardından serbest kalır.
Bolca
düşündüğü sürgün yıllarının ardından yazdığı pek çok eserle insanları adeta
kalplerinden yakalar.
Çünkü
hapishane öncesi hayatındaki insanlar hakkındaki düşünceleri sonrasında tamamen
değişir. Yanıldığını dile getirir. Ve bu yanılgı; yazarın kendi içsel dünyasını
sorgulamasına, olaylara farklı gözle bakmasına olanak sağlar.
Özellikle hapishanedeki bir köpek ile mahkumlar arasındaki davranışları gözlemlediğinde hayli şaşırdığını itiraf eder. Çünkü köpek yanından geçen mahkumlar tarafından sürekli tekmelenir.
Ama
buna rağmen mahkumlardan kaçmaz. Üstelik tekmelere tepki dahi vermez.
Günlerden
bir gün yazar köpeğin yanına yaklaşır ve diğerlerinin aksine sevgi ile başını
okşar.
Köpek
ne mi yapar dersiniz? (devamı 2/2’ de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
15.01.2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder