9 Ocak 2017 Pazartesi

SADECE İNSAN OLMAK

Hepimiz sadece insanız.

Ve sadece insan olmak aslında en büyük NİMET.

Peki hangimiz bu en büyük nimete yeterince değer vererek yaklaşıyoruz?

Kendimiz için sevgi ve saygı beklerken; etrafımızdaki HERKESe gerekli sevgi ve saygıyı gösteriyoruz?

Ortak değerlerini paylaşan, üreten, gelişen, büyüyen ve hayatın zorluklarını yardımlaşarak aşmak için bir araya gelen insanlarız hepimiz. Bizleri bütünleyen, gücümüze güç katan en anlamlı değerimiz ise saygımız. Her türlü ilişki için olmazsa olmazımız. Ve bana göre sevginin ayrılmaz kardeşi.

Ama gelin görün ki SADECE İNSAN olduğumuzu o kadar çabuk unutuyoruz ki. Evet ilişkilerimizde sevgi kadar saygının da kullanılması gerektiğini biliyoruz. Biliyoruz da hayatımızdaki bu önemli mihenk taşını yeri geldiğinde görmezden geliyor; ayağımızla öteye itiyoruz.

Peki neden dersiniz?

İşte nedenlerden bir tanesi. Kendimizi geliştirmekten, olayları okuyup araştırmaktan, faydalı şeyler üretmekten hep uzak kalmamız. Zamanımızı ele avuca gelir şeylerle doldurmak yerine, sabun köpüğü heveslerle geçiriyor olmamız. Sonuçta da kendimize ait, paylaşacak doyurucu fikirlerimizin olmaması.

Evet, meraklıyız toplum olarak. Ancak meraklanma duygumuz, kişilerin özel hayatlarından öteye gitmiyor. Oysaki hayatı, yaşamın getirilerini, bilimi, yenilikleri merak edebiliriz. Böylelikle hem kendimizi geliştirir, hem de hayatın inişli çıkışlı yollarında; kendi düşünce yapımız ve olumlu davranışlarımızla; daha güvenle yol alabiliriz.

Peki yapıyor muyuz? Hayır.

Hal böyle olunca da, fikir geliştiremiyoruz. Olaylar karşısında duruma göre hareket ediyoruz. Suya sabuna dokunmadan içinde bulunduğumuz durum neyi gerektiriyorsa onu kabul ediyoruz. Kendi fikrimiz olmadığı için, başka fikirleri kabulleniyor; yeri geliyor dayatıyor ve kimseleri dinlemeden yargılayanlar arasına katılıyoruz.

İşte böylesi tutumların içinde saygıyı aramak boşuna kürek çekmek gibi oluyor.

Sadece bu kadarla kalsa iyi. Bir başka vahim durum ise; karşımızdaki kişinin durum ve statüsüne göre davranmamız. Karşımızdaki kişinin beden yapısından tutun da, giyimine, mesleğine, hatta kullandığı arabaya kadar pek çok etkenin davranışlarımızı etkilemesine izin vermemiz.

Bedenen daha güçlü, daha güzel, daha zengin, daha iyi giyimli, daha modern ve pahalı yaşam tarzını yansıtanlar en itibarlı kişilerden oluyor bir anda. Tüm kapılar önlerinde açılırken; diğerlerinin yüzüne tokat misali çarpıyor.

Peki neden? Hepimiz özünde insan değil miyiz?

Ve bir başka etken daha var ki, o çok daha önemli. Saygıda keyfe keder olmamız. 
Yani keyfimiz yerindeyse başka, moralimiz bozuksa başka türlü davranışlar sergilememiz. Bir başka deyişle, canımız isterse saygı gösterip, istemezse saygısızca davranabiliyor olmamız.

Böyle açık ve net yazınca; ‘Hiç olur mu böyle şey?’ demek geliyor insanın içinden. 
Farkındayım. Ama doğru tespitler bunlar. Kabul edelim ki, hepimiz az ya da çok yapıyoruz. Üstelik seçimin her zaman bize ait olduğunu unutuyor ve insani değerlerimizden uzaklaştığımızı görmezden geliyoruz.

İşte bu nedenle arada sırada içimize, özümüze dönüp; nasıl bu kadar duyarsız olduğumuzu sorgulamamız lazım. Çünkü tüm davranışlarımız bizi tanımlayan aynalarımız. Üzerimize giydiğimiz kıyafetlerden, kullandığımız eşyalardan çok daha değerli.

Güzellikten ve zarafetten uzak; menfi, karmaşık her davranışın yine bize geri döneceğini hangi ara unuttu ki?

Bu olumsuz ve saygıdan uzak davranışların bizi kapana kıstırdığını anladığımızda geç olacak.

Aman dikkat.

Sonra kimsenin saygı göstermediğinden hayıflanmak hiçbirimize fayda sağlamayacak. O mihenk taşını yok edenler arasına bizler de katılacağız.

O halde hemen duralım.

Soluklanıp düşünelim.

Özümüzdeki düşünceleri, davranışları zarafetle süsleyip, saygı tozuna buladığımızda; yani içimizde en iyiyi şekillendirdiğimizde; dışarda gördüklerimiz, dokunduklarımız da bundan nasibini alacak. Ben buna inanıyorum. İşte o zaman daha özgür, daha ılımlı, daha üretken, daha sevgi ve saygı dolu olacağız. Daha duyarlı olup, dinlemesini bileceğiz ve karşımızdaki kişinin hak ettiği değeri kucaklamasını keyifle seyredeceğiz.

Şimdi ünlü Profesör Üstün Dökmen’in o çok sevdiğim hatırlatmasını tekrarlama zamanı. Kim bilir belki bu kez bir mucize olur ve hiçbirimiz unutmayız.

‘’İnsanı dış görünüşüne göre yargılamadan; sadece İNSAN olduğu için; en büyük nimet gözüyle bakmak ne büyük bir erdem aslında.’’

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

01.01.2017









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...