5 Şubat 2018 Pazartesi

TOHUMDAN İNSANA YOLUMUZ UZUN

‘’İnsanlar tohum gibidir.’’ diyor Azra Kohen romanı Fi’nin satır aralarında ve şöyle devam ediyor.

‘’İçinde bir ağacın potansiyelini barındıranlar ama asla çatlama cesareti gösteremeyip filizlenemeyenler; çatlayıp filiz gibi yeşerenler ama fidan olamayıp kuruyanlar; fidan gibi büyüyenler ama meyve veremeyenler; meyve verip ağaç olanlar ama meyvesinde tohum olamayanlar; ve süper İNSAN, yani tohumluktan meyve veren bir ağacın yeni meyvesindeki TOHUM olabilmeye kadar gidebilenler.’’

Uzun, ama muhteşem bir cümle karşımızdaki.

Her birimizin farklı birer tohum olduğunu düşünürsek; tohumdan insan olmaya yolumuzun ne kadar uzun ve meşakkatli olduğunu da anlayabiliriz kolayca.

Yine yazarın deyimiyle;

‘’İnsanın yüceliği ve acizliği arasındaki İNCE ÇİZGİdir bu aslında.’’

Gerçekten de öyle değil mi?

Evet nadide birer tohum olarak doğuyoruz. Ama kendimize katabildiklerimizle gerçekten insan olabiliyor muyuz dersiniz?

Yani tohumdan tüm o evreleri adım adım geçerek, meyve veren bir ağacın mis kokulu meyvesindeki dirençli tohuma dönüşebiliyor muyuz?

Kendimizle yüzleşelim istedim bu cümleye kafa yorarken.

Yüzleşelim ki eksiklerimizi fark edip, kalan yolumuzda daha iyi olma gayretinde olalım.

Son nefesimize kadar yorulmak yok ama. Her yeni gün bir nimetse elimize verilen, yapacak çok işimiz var.

Hadi hazırlanalım bir an önce.

Bu muhteşem yola koyulma vaktini kaçırmak olmaz.

‘’Ne doymaz bir varlıktır insan. Ulaştığı her tatmin, yeni bir arzunun tohumudur.’’

Alman filozof, yazar ve eğitmen Arthur Schopenhauer’in dediği gibi; her bir tatmin sonrası oluşacak yeni istekler, hayaller bizi o noktaya yavaş da olsa taşıyacak.

Sonunda zaferi kazanıp GERÇEK İNSAN olamasak da; aldığımız yol, attığımız her adım ve yaşadığımız zorluklar bizi BİZ yapacak.

Bu arada yolumuza çıkan insanların bir kısmı bizi en değerli öz suları ile besleyecek. Büyümemize, sağlıklı adımlar atmamıza vesile olacak.

Bir başka kısmı bırakın su vermeyi, bizi ezmeye hatta parçalamaya çalışacak. İşte törpülendiğimiz, acıyla yoğrulurken  direnç kazandığımız zamanlar aslında onlar.
Bazen diplerde nefes alamaz hale geleceğiz. Bazen de gökyüzündeki en güzel bulutlarda gezineceğiz.

Bu serüven akıl hanemize eklediklerimizle son nefesimize değin devam edecek. O son nefes anında; geride bıraktıklarımız eğer hoş bir seda olarak kalpleri ısıtıyor ve yüzleri gülümsetiyorsa; ne mutlu bizlere. Gelecek nesillere emanetimiz olan o nadide tohum olmayı başarmışız demektir.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

26.11.2017


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...