25 Şubat 2018 Pazar

TENSELLİK ve İDRAK

‘’Allah meleklerini tenselliği olmayan bir idrakten, hayvanlarını idraki olmayan bir tensellikten; insanlarını ise idrak ve tenselliğin birleşiminden yarattı. İnsanın idraki tenselliğini aşarsa, insan meleklerden bile daha iyi olabilirken; tenselliği idrakini aşmış bir insan hayvandan bile kötüdür.’’  demiş peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa.

Bu söz öylesine derin ki, manasının ehemmiyeti cümlenin uzunluğunu adeta yok ediyor.

Gerçek insan olmanın güzelliğini anlatırken; bizlere sunulan muhteşem özellikleri farkına varıp kullandığımızda neler olacağını açıkça gösteriyor.

Tensellik ve idrak aslında birbirini tamamlayan hassas bir terazi dengesi gibi.

İkisi de önemli.

İkisi de biz insanlara sunulan muhteşem armağanlar.

Yeter ki yerinde, kararında, ZARAFET ile kullanmasını bilelim.

O hassas dengeyi bozmayalım.

Ruhumuz ve aklımız nedense hep AYRI pencerelerden bakar içsel dünyamıza. İkisinin bir araya geldiği ve dünyamızı şenlendirdiği o ender anları yakalamak kolay olmaz. Ama olduğunda da unutulmaz.

İşte böylesi anlara bir de tenselliğin o sihirli tozunun karıştığını düşünsenize. O zaman dünya bir başka gelir insanın gözüne. En özel pembe gözlüklerin ardından baktığımız her şey mükemmelleşir o anlarda.

Peki ya idrakimiz? Yani etrafımızdaki herhangi bir şeyi ya da konuyu, izafi olanları algılama, manalandırma yeteneğimiz?

Diğerinden çok daha zor onunla başa çıkmamız. Burada bizi başarıya götüren yardımcı etken ise farkındalığımız.

Farkında olarak ve DENGEde kalarak yaşamak asıl olan.

Yaşamımıza anlam katmak, etrafımızda olan biteni sağduyumuzla doğru manalandırmak adına.

‘’Farkında olalım ki hayatımız anlam kazansın. Umursamazlığımız, huzurlu bir kabullenme ve anlayış olarak gelişsin. Bir şeye adandığımız için değil, kendi varoluşumuza tanıklık edecek sakinlikte ve dengede olalım ki anlam büyüsün. Anı değerlendirmenin anlamına kavuşalım. Asıl olan tek şey deneyim. Yaşadığımız şeyin bizi nereye götürdüğü, yaşadığımız şeye verdiğimiz tepkiye göre değişiyor. ‘’ diyor Azra Kohen ‘Fi’ romanında.

Her satırına kalben katılmamak elde mi?

Umursamazlığın bile öyle bir dozu olmalı ki sırıtmasın. Kabullenmenin bir yansıması olarak görünsün. Hayatın akışı içindeki olaylara verdiğimiz her tepki bizi bir sonraki adıma taşırken; sadece bizim vereceğimiz değerle anlam kazanıyor. İşte bunu hiçbir zaman unutmamak gerek.

Bu değeri verirken bize yol gösterecek olan ise içimizde yakacağımız GÖNÜL IŞIĞIMIZ. Tıpkı Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin dediği gibi.

‘’İki alem vardır: İlki varlık alemi, ikincisi manâ alemi. Varlık alemi gündüz gibidir, olanı biteni açıkça görürsün, kendini kolayca ele verir. Manâ alemi ise gece gibidir, onu bulmak için mutlaka gönül ışığını yakman gerekir.’’ 

Sevgiyle aşkla beslenen gönül ışığımız hep ışıltılı olsun. Olsun ki sadece kendimizin değil, zor durumda olanların da yolunu aydınlatsın.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

26.12.2017

Kaynak: Azra Kohen imzalı Fi romanı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...