4 Aralık 2019 Çarşamba

ANLAYABİLİR miyiz BİLEMEDİM? (1/2)


Bazı hayatlar zor.

Bazı hayat hikayeleri ise insanın canını acıtacak kadar keskin.

Empati yapmak, neden olduğunu anlamaya çalışmak insanı öylesine zorluyor ki…

İşte onlardan bir tanesi Munchausen Sendromu ve onunla ilişkili Proxy Sendromu.
İlk defa duydum. Ancak araştırdıkça, okudukça, bilgilendikçe şaşkınlığım arttı. 

Yaşananları, yapılanları anlamaya çalışmak bile insani duyguları alt üst etmeye yetiyor.  Yazımın başlığı da böylesi bir zorluğu işaret ediyor.

Karşımızda oldukça tehlikeli bir sendrom var. İsmini 18. yüzyılda yaşamış bir Alman baronundan almış.

Rus ordusunda süvari olarak çalışan baron müthiş bir yalancıymış. Savaştaki kahramanlıklarını süsleyip çevresine anlatırken abartmaktan hiç kaçınmazmış. Etrafa yayılan öyküler bir süre sonra öyle bir hale gelmiş ki, herkes baronun gerçek yüzünü, yani yalancılığını anlamış. 

İşte buradan hareketle 1951 yılında Doktor Richard Asher bu terimi; gereksiz yere doktorları meşgul eden ve hastaneleri dolaşıp hasta olduklarını ispatlamaya çalışan; gerçekte sağlam insanlar için kullanmaya başlamış.

Böylece yalancı barona ithafen ‘Munchausen Sendromu’ sağlık literatüründeki yerini almış.

Munchausen sendromu; ruhsal ve fiziksel anlamda tamamen sağlıklı olduğu halde; ustaca hasta taklidi yapmak hatta bu amaçla kendisine zarar vermek olarak tanımlanıyor.

Aslında bir kişilik bozukluğu.

Dünya genelinde ve ülkemizde sayıları hayli yüksek. Ancak öyle gizli seyrediyor ki dışarıdan anlamak, hatta tahmin etmek çok zor.

Bu kişiler edindikleri medikal bilgilerle doktorları, hemşireleri ustalıkla kandırıyor, onları hasta olduklarına tamamen inandırıyorlar. Üstelik kendilerine yaptıkları kimi zaman akıl almaz boyutlara ulaşıyor. Bedenlerini bilerek yaralamak, susuz bırakmak, zehirlemek, istenen testlere başka maddeler eklemek bunlardan sadece bir kaçı.

Peki amaçları ne dersiniz?

Sadece ilgi çekmek.

Bu uğurda acı veren tedavileri kabul ediyor, en ağır ameliyatlara göz yumuyor, hatta bundan zevk alıyorlar.

En çok çocukken istismara uğramış, özgüveni eksik, kendisi ya da yakını ciddi hastalık geçirmiş, medikal alanda çalışmayı hayal eden, kendisini sürekli suçlayan, cezalandıran genç yetişkinlerde görülüyor. 

Peki tedavisi var mı?

Maalesef teşhisi çok zor.

Israrcı tutumlarını değiştirip gerçeği kabul edenlerin sayısı hayli az.

Hal böyle olunca da tedavilerin yetersiz kaldığını belirtiyor konunun uzmanları.

Bu sendromun bir tık ötesi ise bence daha da vahim. (devamı 2/2’ de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

16.09.2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...