6 Haziran 2010 Pazar

O ÇOCUK HİÇ BÜYÜMESİN



Hemen hepimizin içinde bir yerlerde sakladığı bir çocuk vardır. Kimimiz onu kaç yaşına gelirsek gelelim her daim canlı tutarız; her fırsatta hayata geçirmekten de hiç çekinmeyiz. Kimimiz ise o çocuğu yıllar öncesinde bırakır, tozlu hatıralarımız arasında yaşatır; canlanıp nefes almasına izin vermeyiz. Oysaki içimizdeki çocuk bizimle birlikte yaşar; biz yaşımıza yaş katarken ; o hep masum, hep deli dolu ve hep sevecen haliyle aynı yaşta kalır. Hiç pes etmez ve izin verdiğimizde bize hayatı daha katlanabilir bir hale getirir. Çünkü çoşkuludur, çünkü kötülüklerden habersizdir. En saf haliyle adeta bizim hayat kaynağımızdır.

Tüm bunları bildiğimiz halde onu serbest bıraktığında etraftan alacağı tepkilerden çekinmeyen kaç kişi var aramızda? Oysaki başkalarının ne düşüneceğinden ziyade, bizim ne düşündüğümüz, ne hissettiğimiz çok daha önemli değil mi? Hayatın içindeki güzellikleri fark ederek onlarla bir arada yaşamanın bize olan getirilerini yine bizden başka kim iyi bilebilir ki? Eğer biz içimizdeki çocukla mutlu oluyor, onun hayatımıza kattığı renklerle rahatlıyor, yaşama bambaşka gözlerle bakabiliyorsak; bizlere önyargı ile yaklaşan ve eleştiren insanların düşüncelerinin o kadar da önemi yok diye düşünüyorum ben.

İçindeki çocukla her zaman barışık olan ve hayata hep kıpır kıpır yaklaşan, neşeli insanlara bayılıyorum ben. Zaman zaman çocuksu hareketleri nedeniyle toplum tarafından yadırganıyor olsalar da onların neşeleri, hayata hep içlerindeki çocuğun gözleri ile bakmaları her şeye değer bence. Onlarla hayat her zaman daha kolay çünkü. Onlarla beraberken aslında hayatın içinde kaçırdığınız ne kadar çok muhteşem rengin olduğunu fark etmeniz de cabası. Sizin umursamadığınız; yaşınıza, toplum içindeki statünüze konduramadığınız şeyleri onlar korkusuzca sergilerler. Hayatın minicik kaçamaklarından zevk alarak yaşarlar. Hep bir çılgınlık yapmayı, her an süprizle sevdiklerini şımartmayı öyle iyi bilirler ki. Üstelik böylesi insanlar kolay kolay yaşlanmazlar. Çünkü bedenlerinin aldığı yaşı içlerindeki çocukla törpülemeyi ve içlerindeki çoşkuyu gözlerinde yaşatmayı çok iyi bilirler.

Peki ya sizin içinizdeki çocuktan ne haber? Onu yaşatıyor; sizinle beraber nefes almasına, arada sırada çılgınlıklar yapmasına izin veriyor musunuz? Yoksa asma kilitler ardında, kapalı kapılar arkasında mı bıraktınız? Orada nefessiz kalacağını, sesini size bile duyuramayacağını bile bile.

Saklamayın içinizdeki çocuğu, asma kilitlerini sökün, bırakın nefes alsın. Bırakın sizinle beraber yaşasın ve hayatınıza renk katsın. Arada onun gözleriyle dünyaya bakmak size de iyi gelecektir, lütfen unutmayın. Heyecanınızı destekleyecek, sizi canlı tutacak, gözlerinizi pırıltılarla dolduracaktır. En azından deneyin derim ben; yaşantınıza kattıklarına şahit olduğunuzda siz de vazgeçemeyeceksiniz inanın bana.

İçindeki çocukla hayatın katmanlarını renk renk boyayan gönlü güzel tüm insanlar ve onlar gibi olmak isteyenler; hayat sizlerle daha güzel.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ
05.05.2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...