27 Haziran 2010 Pazar

İKİNCİ YA DA ÜVEY, İSMİNİ SİZ KOYUN




Boşanmanın hem biz büyüklere hem de çocuklara getirileri o kadar geniş bir yelpaze ki… Her bir bölümde renkler döndükçe içiçe geçiyor; kimi zaman beyaz, kimi zaman pembe ya da mavi, kimi zamansa siyah bir çizgi halinde hayatımızda yer ediyor.

Yollarını ayıran anne babalar geçmişi, eskiyi, eskiyle ilgili her şeyi unutup, hayatlarında bembeyaz bir sayfa açmaya çalışırken; bir süre her şeyin düzene girmesini, kendilerinin ve çocuklarının bu yeni hayatı benimsemesini bekliyor. Ama gün geliyor, bir mutluluk rüzgarına kapılarak yeni bir tercih yapıyor ve ikinci kez evlenmek istiyor.

İstiyor ama peki ya çocuklar? Çocuklarımız bu yeni ilişkiye, bu yeni insana nasıl yaklaşıyorlar dersiniz?

Ortada bir gerçek ver ki, aslında çocuklar her ne olursa olsun anne babaya olan sevgilerini bir başkasıyla paylaşmak istemiyorlar. Anne babalarının kendilerini artık eskisi kadar sevmeyeceğini, onlara yeterince zaman ayıramayacağını düşünerek korkuyorlar. Çünkü dünyalarının boşanmadan sonra bir kez daha karmaşık hale gelmesini istemiyorlar. Kendilerini hiçbir yere ait olarak göremiyorlar. Bu ruh hali içindeyken bir üçüncü kişinin varlığı onları fazlası ile rahatsız ediyor, kabullenmeleri zaman alıyor.

Peki ya bizim duygularımız, bizim düşüncelerimiz, yeni kişiye olan tepkilerimiz? Bunların hiç mi değeri yok dersiniz? Elbette ki var. Eşinizin hayatına yeni birisinin girmesi, hatta onunla evleneceğini öğrenmeniz size neler hissettirir? Ya da aynı kararı biz aldığımızda, eski eşimizin duyguları ve tepkisi nasıl olurdu acaba? Tüm bunlar; çocuklarımızın yeni hayatını ve yeni kişiyi kabullenmelerini kolaylaştırmak adına o kadar önemli ki…

İnsanın yine zorda kaldığı, yine ikilemler içinde kıvrandığı zamanlardır bunlar. Bir yandan çocuğunu ve tepkilerini düşünür, öte yandan yeniden hatırlamanın, eskiyi tazelemenin acı tatlı kıpırtılarından rahatsızlık duyar. Bir yandan ise merak eder? İkinci eş nasıldır acaba? Kendinden daha güzel bir kadın, daha uzun boylu bir eş, daha zengin bir adam, daha kültürlü ve neşeli bir partner, ya da tam tersi özellikler, yani bu seçimde her şey olabilir.

Olabilir de kolay kabul görür mü? İkinci evlilik kıskanılır mı? İkinci eş kolayca yaşantınıza sokulabilir mi? Herkes ikinci olmayı kolay kolay kabul eder mi? İnsanın ben duygusu her zaman bencilliğe oynayan dürtüleri bunda zorlanır mı? Yoksa “ne tanışırım ne de kabul ederim, yeter ki benden uzak olsun” diye düşünenlerden misiniz? Peki ya kabul edenler? Kabul ettiklerini hatta çok da iyi anlaştıklarını söyleyenler? Onlar yalan mı söylüyor sizce?

Bu sorulara verilecek cevapların hiç de kolay olmadığını biliyorum. Ama hayatta kolay olan ne var ki zaten?

Yine önümüzde dikkatli atılacak adımlar; aceleci davranmadan tüm şartları inceleyerek verilecek kararlar var. Elbette boşanma ile her şey bitmiyor; elbette gerek bizim ve gerekse eski eşimizin birer hayatı olacak. Bizlerde yeniden mutluluğu yakalama şansını değerlendireceğiz. Bu bizim en doğal hakkımız. Ama bizimle yaşasın ya da yaşamasın, öncelikle çocuğumuzu düşünmek ve hayatımıza davet edeceğimiz ikinci kişiyi hem çocuğumuzun hem de eski eşimizin kabul etmesini sağlamak gerekiyor galiba. Ve eğer göstergeler çocuğumuzun henüz hazır olmadığının, o narin dünyasının incineceği sinyalini veriyorsa; uygun ortam oluşuncaya, çocuklarımız ve eşimiz bu ilişkiye onay verinceye kadar beklemeliyiz diye düşünüyorum.

Çünkü biz kendimize yeni bir dünya kurarken, bu dünya da çocuklarımızın mutlu ya da mutsuz olması büyük ölçüde bize ve bizim davranışlarımıza bağlıdır. Unutmayalım ki, çocuklarımız sessiz radarlar gibi bizim her türlü davranışımızı dikkate alıp kendi dünyalarında belirli yerlere koyuyor, tepkilerini gösterirken de onlardan esinleniyor. Bir yerde biz büyüklere birer ayna tutuyor. O halde bize düşen sadece kendimiz düşünmek olmamalı, haksız mıyım?

Üstelik anne baba yeni dünyasında mutluysa çocuğunda onlarla geçirdiği saatlerde mutlu olacağını bilmek; bu kabullenmenin ne denli önemli olduğunu belirtmeye yetiyor, öyle değil mi? Eğer biz bunu başarırsak çocuğumuzun yeni hayatını daha rahat kabul etmesini kolaylaştırır, sevmesini sağlayabiliriz. Çocuğunuzun o kişiyi övmesi, ona hayran olması da güzeldir aslında. Böylesi bir olasılığı da olgunlukla karşılamalı, kıskançlığa yer vermemeliyiz. Hem korkmayın, çocuğunuzun yeni hayatını ve yeni kişiyi sevmesi, beğenmesi bizden bir şey eksiltmez. Tersine çocukların dünyalarını zenginleştirir, onlara yeni kapılar açar.

Hayatınıza bir anda giren söz konusu kişi için tanımlamanız ister “üvey”olsun (ki ben bu tanımı pek soğuk ve sevimsiz buluyorum); ister “ikinci” hiç fark etmez. Önemli olan ilişkilerdeki tabloyu pembe hale getirmek ve onu korumaktır.

Kendisine güvenen, kendi değerlerinin farkında olan, sevginin, saygının kıymetinden haberdar olan, affetmeyi başaran bir kişi olup daha mantıklı yaklaşalım beraberliklere. Unutmayalım ki artılar eskiler herkeste vardır, önemli olan onları uyum içinde tutabilmektedir. Üstelik bir zamanlar hayatını paylaştığı, ortak paydaları çocuk olan insanın mutlu olmayı istemesi en doğal hakkıdır. Geçmişe sünger çekebilmek ve her ne yaşanmış olursa olsun, yine de eşinin mutluluğunu dilemek ise ne kadar güzeldir aslında. Biliyorum o minicik kıskançlık ateşleri içinizde yanmak için bir boşluk arayacaklardır, ama alevlenip her tarafınızı sarmasına izin vermemek sizin elinizde. Varsın arada bir varlığını hissettirsin ama fazlasına gerek yok, çünkü sizin de mutluluğa ihtiyacınız var. Bu ise ancak onu gölgeleyecek her şeye dur demekle mümkün olabilir. Her tarafınız kıskançlık ateşiyle kavrulurken; geçmişteki hatalar, yanlışlıklar hatta size yapılan haksızlıklar bir an bile unutulmazken ve siz kendi hayatınızı, çocuğunuzu bir yana bırakarak eskilerle haşır neşir olurken, mutluluk yanınıza hiç uğramayacaktır bunu unutmayın. Bu tavırlar çocuğunuzun da sizden uzaklaşmasına sebep olabilir aman dikkat edin.

Açtığınız o beyaz sayfayı güzelliklerle doldurun, öfke, kıskançlık ve göz yaşlarıyla değil.

Bunu başardığınız taktirde hem kendinizin hem de çocuğunuzun mutluluğunu sağlamış olacaksınız. Çünkü anne baba vasfına sahip insanların bencil olması düşünülemez, böylesi lüksleri olmamalıdır. İlk öncelik her zaman çocuklara ayrılmalıdır, çünkü doğrusu da budur. Üstelik çocukları mutlu olanlar her zaman daha mutlu olurlar.

Hayat renginizde siyahlar, griler hiç olmasın. Pembenin şeker tadı, mavinin sessiz dinginliği, yeşilin ruhumuzu okşayan yumuşaklığı hep sizlerle olsun.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ
05.03.2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...