İntikam alırsak acımızın hafifleyeceğine; bizi üzen her ne varsa tümünün yok olacağına olan inancımız giderek artar. Öyle ki bu işin sonrası yoktur artık bizim için; öcümüzü hemen almak isteriz. Aynı acıyı daha da fazlasıyla karşımızdaki o kişide çeksin isteriz. Belki de bekledikçe intikam hırsımızın azalacağından endişe duyarız. Sakin düşünüp, olayları zamanın akışına bırakarak acılarımızın küllenmesine izin vermeyiz. Sabırla beklediğimizde birgün mutlaka gerçekleşeceğine tanık olacağımız ilahi adalete olan inancımız bile gel gitler içindedir. Çünkü içimizdeki yangın çok büyüktür ve intikam alınca içimize su serpilecek, o yangın sönecektir. Buna inanırız, inanmak isteriz.
Oysa ki intikam duygusu çok tehlikelidir. Ucu kendimize çevrili bir oka benzer adeta; sonunda gelir bizi yaralar. Öyle ki hayatımız boyunca o izleri hatırlar dururuz. Unutacağımızı sandığımız acılarımız hafifleyeceğine daha da depreşir. En çok üzülen yine biz oluruz. Bu süreçte yaşadıklarımız da cabası.
İntikam her şeyden önce insanın ruhsal sağlığını bozar, yaşamdan yaşamdaki tatlardan uzaklaştırır. Üstelik hedeflerine, hayallerine ulaşmasına mani olur, deyim yerindeyse tüm yapmak istediklerimizin önüne görünmez bir set çeker.
Kabul etmek gerekir ki onunla mücadele etmek kolay değildir. Çünkü içimize nüfuz etmiştir bir kere; onu yok saydığımız süreçlerde en zayıf anımızı kollayarak uyanır ve biz fark edene kadar tüm duygularımızın önüne geçiverir. Gözümüzü öylesine boyar ve gerçekleri algılamamıza öylesine mani olur ki içten içe bizi yiyip bitirdiğini fark edemeyiz bile.
İlahi adaletin gün gelip gerçekleşeceğini anlatan bir Çin Atasözü derki “nehrin kıyısında yeterince beklersen düşmanın cesedi önünden mutlaka geçer.” Pek çoğumuzun yaptığı gibi acele etmek ve çektiğimiz acıyı o kişinin yüzünde hemen görmek isteyip sabırsız davranmak yerine bekleyip olacakları görmenin çok daha mantıklı olduğunu anlatmaz mı bu satırlar? Çünkü diğer türlü içimizdeki hırsın en çok kendimize zarar vereceği yine öylesine açık ki.
Düşünsenize size acı çektiren ya da sizin cephenizden öyle olduğunu düşündüğünüz kişi bunlardan habersiz habersiz kendi dünyasında. Sizse tüm yaşamı bir kenara bırakıp, zamanınızı sadece buna harcıyor ve sadece bu hırsa odaklanıyorsunuz. O süreçte kaybeden yine sizsiniz. Kaldı ki intikam aldığınızda gerçekten mutlu olacak mısınız, acılarınız gerçekten yok olacak mı? Tüm yaşananları yok sayabilecek misiniz? Yanıtı kocaman bir HAYIR. O halde gelin bu hırstan kendinizi arındırın. Olayları zorlamak yerine kendi akışına bırakın.
Bir insandan, bir olaydan intikam almanın en iyi yolu olan unutmayı deneyin. Unutunca acılarınız hafifler, sızılarınız diner. Bunun için elbette zamana ihtiyacınız vardır ama olsun. Size karşı her ne yapıldıysa alacağınız en iyi antikam tıpkı Schiller’in dediği gibi “Affetmek ve Unutmak” olsun. Affetmekle hayatınızı karabasanlardan kurtaracak, unutmakla da intikamınızı size yakışır bir şekilde almış olacak ve o kişiye acıların en büyüğünü yaşatacaksınız. Eğer unutamıyorsanız yaşadıklarınızı tecrübe hanenize artı bir çizik olarak ekleyip geleceğiniz için olumlu enerjiye çevirmeye çalışın. Çünkü siz özünüzde iyi ve akıllı bir insansınız. İçinizde intikam gibi kötü ve tehlikeli duygulara yer olmamalı.
İlahi adaletin gün gelip gerçekleşeceğine olan inancınızı kaybetmeyin ve yaşamınıza kaldığınız yerden devam edin. Gün gelip gerçekleştiğine tanık olursanız sadece tatlı bir tebessümle eski günleri hatırlar ve içiniz hiç olmadığınız kadar rahat yolunuza devam edersiniz. Bekleyen, sabırla acılarının hafifleyeceğine inanan insanlar her zaman kazanırlar; denemekten korkmayın.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
31.05.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder