Peki
düşündüklerimizin ne kadarını hayata geçiyoruz dersiniz?
Belirli
bir yüzdeye vursaydınız, kendinize ne kadar şans tanırdınız? %30, %50 mi? Yoksa
çok daha az mı?
Ne
yazık ki yapılan araştırmalar; düşündüklerini yapan insan sayısının hayli az
olduğunu ortaya koyuyor. Yani bolca düşünüyoruz. Ama iş yapmaya gelince, hemen
bilinçaltımızın o gür sesine kanıyor ve yelkenleri indiriyoruz.
‘’Bunlar
çocuk oyuncağı, bir ara yaparım.’’ diyoruz. ‘’Şu anda zamanım yok ki, olsaydı
mutlaka!’’ diyoruz. Farkında mısınız,
sadece kendimizi kandırıyoruz. O ilk adımı bile atamıyoruz.
Bir
şeyi düşünmek başka, bilmek başka. Yapmak ise bambaşka. İtici bir güç lazım belki
de arkasında. Bu konu üzerinde araştırma yapan sosyal bilimciler; çelişkilerimizin
olmaması için 3 etkenin aynı anda devrede olması gerektiğini savunuyor. Onlar
neler mi?
*Kalpten
istemek (kendimizi motive etmek);
*Fiziksel,
zihinsel ve ekonomik imkanlara sahip olmak;
*İlk
adımı atmamızı sağlayacak tetikleyici, hatırlatıcı etkenlerin farkına varmak.
Üçünün
de yeteri derecede ve aynı anda olması bizim için; yürürken arkamızdan esen
hızlı bir rüzgar gibi adeta. Böylece yepyeni bir davranış sergilememiz,
hayatımızı istediğimiz gibi şekillendirmemiz mümkün.
Eğer
üçü doğru bir şekilde bir araya gelmezse, hayallerimizi kucaklamamız
zorlaşıyor. Uzmanlar böyle söylüyor.
Gerçekten
de öyle değil midir?
Elimizde
sınırsız imkan vardır ama; içimizden bir şey yapmak gelmez. Ya da kalpten isteriz
ama; fiziksel anlamda buna müsait yapıda değilizdir. Belki de her ikisi vardır
ama; bizi arkamızdan itecek minicik tetikleyicilerden haberimiz yoktur. Sonuçta
hepsi bir arada olunca evet, önümüzde imkansız hiçbir şey kalmıyor.
Hayatımız
bunun örnekleriyle dopdolu.
Motivasyonlar
yani arkamızdaki itici güçler o kadar çeşitli ki. Piyasadaki tüm sektörler de
bunların üzerine odaklanarak bizlere ulaşmayı hedefliyor. Hepimiz için en
önemli olanlardan birkaç tanesini paylaşmak istiyorum izninizle.
Örneğin
eğlence sektörü haz duygumuzu artırma üzerine, kozmetik sektörü ise umutlarımız
üzerine çalışıyor. Peki ya sağlık sektörü? O da korkularımızdan faydalanma
peşinde. Moda sektörü toplum tarafından kabul görme, beğenilme duygumuz üzerine
yönelmiş.
İşte
bu anlamda tetikleyiciler çok önemli.
Zekice ve iyi tasarlanmış, etkili tetikleyiciler hepimizi adım atmaya zorluyor.
Üstelik bunu tatlılıkla, fark ettirmeden yapıyor. İzlediğimiz dizilerden,
tercih ettiğimiz markalara kadar her şey de etkilenen duygularımızın sesi var.
Bu
durumu piyasalardan kendimize indirgediğimizde, birkaç noktaya dikkat ederek
motivasyonumuzu hep zirvede tutmamız mümkün. Nasıl mı? İşte örnekleri;
Hayallerimizi
yazabiliriz örneğin. Sonra da o muhteşem anları gözümüzde canlandırabiliriz. Benim
gibi hayal kurmakta zorlanıyorsanız işiniz biraz zor olsa da; denemeye değer. Cesur
olarak, arada bir geçmişe dönüp hangi noktada kaldığımızı gözlemlemek ise;
kendimize bakışımızı netleştirecek diye düşünüyorum.
Bilgiye
aç olmak, her an öğrenilecek yeni bir şeyler bulmak da çok güzel. Zenginleşiyoruz
fark etmeden ve bu her halimize yansıyor. Yabana atmamak gerek.
Yaşantımızdaki
kaosu yenecek kadar planlı ve programlı olmaya çalışmak, zamanın yetersizliği
konusundaki sorunlarımıza en güzel merhem.
Asıl
olan kendimizi her yeni günle beraber iyi hissetmemiz. Bunun için küçük
notlardan, hatırlatmalardan ve hatta dualardan yardım alabiliriz. Tercih bize
kalmış.
İç
huzurumuzu artırmak mı istiyoruz? Gönülden yardım edebiliriz. Bunun için paraya
gerek yok.
Kocaman tebessümlerimiz bile yeter bence. Sevgi dolu bir mesaj,
sıcacık bir kucaklaşma, minicik bir hediye. Hepsi kalplere dokunan tılsımlı
çubuklar gibi değil mi sizce de?
Güzel
ve yararlı aktivitelere zaman ayırabilir, kendimizi ödüllendirebiliriz eğer
istersek. Bu bizi her dem olumlu olmaya doğru öyle güzel itecek ki.
Kafa
dengi arkadaşlarımızla beyin fırtınası yapmanın tadına doyum olur mu hiç? Bu
sayede bakış açımız daha da genişlerken, yepyeni fikirlerle beynimizi
buluşturmuş olmaz mıyız dersiniz?
Bu
örnekleri artırmak mümkün. Böylece düşündüklerimizi hayata geçirmemiz an
meselesi. Hayallerimizin o rengarenk tonlarıyla kucaklaşmamız da.
Hadi
gelin, bu yazıdan sonra hepimiz bir düşüncemizi gerçekleştirelim. Varsın
minicik olsun. Önemli olan ‘’Düşündüm ve yaptım.’’ diyebilmemiz. Ve tam bu
hareketimiz de bize bir başka tetikleyici olacak zaten. İkinci gün ise kimseler
tutamaz bizi. Tutmasın da zaten. Düşünelim ve yapalım.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
19.01.2015
Not:
Bu yazıyı yazmam için vesile olan Sn. Cahit Büyükkanber’e teşekkürlerimle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder