Bu
sözler İtalyan sosyolog ve yazar Stefanno D’Anna’ya ait; Tanrılar Okulu
kitabından.
Bedenimiz
ve onun sessiz anlatımı.
Bizim
dışardan görülen tarafımız. Bizi temsil ediyor bir anlamda.
Ruhumuzu,
duygu ve düşüncelerimizi ifade ettiğimiz en nadide yanımız bence de.
Dış
dünyayla iletişim köprümüz.
Yalanı
dolanı yok. Farkında olmadan yaptığımız bazı hareket ve mimikler bizi kolayca
ele verebiliyor.
Bu
nedenle öncelikle bedenimize saygı duymalıyız. Sonra da duruşuna, edasına,
tercih ettiğimiz hareketlere ve mimiklere kadar her şeyimize özen göstermeliyiz
diye düşünüyorum.
Yeri
geliyor öyle bir duruş sergiliyoruz ki, sözsüz dilimiz karşımızdakine çok şey
anlatıyor. Bakış açısını bir anda olumluya taşıyor. Yeri geliyor tek bir kelime
dudaklarımızdan dökülürken, mimiklerimiz o kelimenin anlamına anlam katıyor. Beden
dilimiz sayesinde; kendimizi daha kolay ifade ediyor; karşımızdakini yargısız
anlayabiliyoruz.
Amerika
Los Angeles UCLA üniversitesinden, psikoloji profesörü Albert Mehrabian’ın elde
ettiği değerler bunu öyle güzel açıklıyor ki.
Karşımızdaki
kişiler hakkında düşünürken; %55 beden dillerinden; %38 ses tonlarından; %7
konuşurken kullandıkları kelimelerden etkileniyoruz. Veriler de gösteriyor ki;
beden dili hafife almaya gelmeyecek kadar önemli.
Ses
tonumuz, sözlerimiz ne kadar kalpten geliyorsa; beden dilimiz de bu uyuma o
denli katılmalı diyorum ben. Düşüncelerimizin olumlu sinyalleri bedenimizi
parlatıyor. Sağlık aşılıyor. Umut tohumlarımızı susuz bırakmıyor.
Kalitemizin
ışıltısı buna bağlı bir yerde. Neden mi?
Böylece
daha olumlu ve etkili bir iletişim kuruyor, sosyal ortamlara daha kolay uyum
sağlıyoruz. Duygu ve düşüncelerimiz bu sessiz dil sayesinde destek kazanıyor,
somut hale geliyor. Elimiz, yüzümüz, mimiklerimiz, ayakta duruşumuz ve hatta
oturuş şeklimiz hepsiyle ruhsal durumumuzu sergilediğimizi unutmamak gerek.
Şimdi
tam tersini düşünme zamanı. Yani bedenimize, duruşumuza olan hakimiyetimizin; düşüncelerimize
olan inanılmaz etkisini inceleme zamanı.
Hem
de sadece iki dakikalık tekrarlarla.
Nasıl
mı?
Gelin
satır aralarında buluşalım. Buluşalım ki başkalarını yargılarken ya da bizler
başkaları tarafından yargılanırken; beden dilinde neleri yaptığımızın farkında
olalım. Ancak en önemlisi; sessiz dilimizden etkilenen ilk kişinin KENDİMİZ
olduğunu unutmayalım.
Fizyolojik
gücümüz ne kadar iyi olursa; olumsuz
duygu ve düşüncelerden sıyrılmamız o kadar kolaylaşıyor. Şimdi sorarım sizlere.
Hangimiz istemiyor ki bunu?
İşte
sosyal bilimciler güçlü ve güçsüz insanları; o andaki beden duruşlarıyla ele
almış. Tam o anda salgıladıkları hormonlarla birlikte incelemiş. Beden dilinin
yargı mekanizmasındaki etkileri böylece mercek altına alınmış.
Salgılanan
hormonlar önemli. Bir tanesi testosteron, diğeri ise kortizol.
Kortizol,
böbrek üstü bezinin kabuk bölgesinde üretilen bir hormon. Bedenimizin strese
gösterdiği tepkiyle ilişkili. Değeri ne kadar düşükse o kadar iyi. Çünkü
fazlası kan basıncımızı ve şekerimizi artırıyor, kısırlığa neden oluyor ve bağışıklık
sistemini baskılıyor.
Testosteron
ise üstünlük hormonu olarak biliniyor. Erkeklerdeki seviye, biz kadınlarındakinden
daha yüksek. Enerjimizi, sağlığımızı, bağışıklık sistemimizi ona borçluyuz.
Güçlü
ve başarılı insanlar; çok daha iyimser, iddialı, özgüven sahibi, şanslı
olduğuna inanan, risk almaktan çekinmeyen insanlar. Öyle değil mi? Testosteron
hormonları yüksek, ancak kortizol değerleri düşük. En ideal durumdalar yani.
Peki
o andaki sessiz dilleri yani bedensel duruşları nasıl dersiniz?
Dışarıya
doğru açık duruyorlar. Sırt dimdik, göğüs ilerde, çene hafifçe kalkık. Çoşkulu.
Hani sanki herkese ‘Ben buradayım.’ Dercesine. Tevazulu bir meydan okuma hali
belki de.
Tam
tersi güçsüzlük söz konusu olduğunda; kendimizi kapatıyoruz, küçülüyoruz adeta.
Sırtımız çöküyor. Kamburumuz çıkıyor farkında olmadan. Sanki etraftan izole
olmayı ister gibiyiz. Ve bizler bu beden dilindeyken hormonlarımıza göz atalım
mı? Testosteron hormonu düşük, tam tersi kortizol hormonu yükseklerde.
Şimdi
kendimizi yeniden güçlü hissetme ve bedenimizle bunu destekleme zamanı. İşte testosteron hormonu artmaya, dolayısıyla enerjimiz
çoğalmaya başladı bile. Sağlığımız güç kazanıyor. Bizi baskılayan kortizol
hormonu düştüğü için bağışıklık sistemimiz eskisinden daha kuvvetli.
Beden dilimizin sağlığımıza olumlu etkisi bu
denli önemli.
Beden
dilimiz, başkalarının hakkımızda neler düşündüğünü, neler hissettiğini
yönetiyor. Ancak bunu yaparken, bize de hissettirdikleri var. Asıl olan bunu
anlamak ve hiç unutmamak.
Hepimiz
biliyoruz ki; kendimizi güçlü hissettiğimiz anlarda, stresle rahatça baş edebiliyoruz.
Kızgınlığımızı, öfkemizi kontrol altında tutabiliyoruz. Yani duruşumuz
aklımıza, duygu ve düşüncelerimize pozitif anlamda etki ediyor. Tam da
aradığımız şeyler değil mi bunlar? Olumlu, stressiz, güçlü bir insan;
kalitesini yaşamının her alanında konuşturur bana göre.
Peki
bunu nasıl başaracağız?
Uzmanlar
sadece iki dakikamızı ayırarak bunu yapabileceğimizi deneylerle görmüşler.
Güçlü ve güçsüz duruşlardaki tükürük örneklerinden, hormonların seviyesini
tespit ederek. Kısacası inanmasak bile, sadece iki dakikamızı bu pozisyonlara
harcadığımızda; bedenimizin kendimizle alakalı nasıl düşündüğünü, hissettiğini
ve yönettiğini görebiliyoruz.
Özellikle
sosyal endişe yaratan durumlar başta olmak üzere; hayatımızın her anında
kendimiz için kullanabileceğimiz harika bir bilgi bence. Bir anlamda gerçek
benliğimiz ortaya çıkıyor. Özgüven, çoşku, çekicilik, zeka pırıltısı, tutku tüm
bunlar herkesin kendisinde olmasını istediği değerler. İşte beden dilimizle
içimizdeki gerçekliği ortaya çıkarıyoruz. Kendi cevherimizin farkına varıyoruz.
Başkaları
için değil, KENDİMİZ için yapıyoruz. Küçük ayarlamaların, büyük değişikliklere
yol açtığını görene değin; iki dakika, iki dakika çalışalım mı?
Bir
süre sonra özümseyeceğiz nasılsa. Kendimizle baş başa kaldığımız ve sadece iki
dakikamızı ayırdığımız her özel AN, bize güzel bir değişikliğin kapısını açsın
dileğimle.
Şimdi
kalpten inanma ve hatırladıkça uygulama zamanı. Beden dilimiz ışıl ışıl olsun.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
29.01.2015
Kaynaklar:
https://www.youtube.com/watch?v=5w5hIomTsyk (Amerikalı sosyal psikolog Amy Joy C. Cuddy);
http://www.kisiselbasari.com; Tanrılar Okulu-Stefanno D’Anna.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder