Öyle
güzel bir öykü okudum ki; paylaşmak ve bakış açımızı biraz daha esnetmek adına
bu satırlarım.
Hep
yaptığımız şey ne yazık ki. Yüzeysel düşünüyoruz. Doğrusunu, eğrisini
anlamadan, anlamak için çaba dahi göstermeden; yargının o keskin kılıcını çekiyoruz
hemen.
Birisinin
canı mı yanacakmış, başarısı mı gölgelenecekmiş, mutluluğu mu engellenecekmiş…
Kimin umurunda?
Sizler
de benim gibi düşünüyorsanız; gelin öykümüzün satırları arasında yol alalım.
Alalım ki çıkaracağımız derslerle yaptıklarımızı daha net görelim.
Bir
öğretmenin ders sırasında öğrencilerine anlattığı bir öyküyü bu.
‘’Şimdi
bir okyanustayız. Seyir halinde bir gemi var ve güvertede eğlenen yolcular.
Ancak birden çıkan fırtına geminin kaza yapmasına neden oluyor. Dibe doğru
batarken, tüm yolcular panik halinde kurtarma botlarına koşuyor.
Bunların
arasında evli bir de çift var. Hızlı davrananlar nedeniyle botta sadece tek
kişilik yer kalıyor. Genç adam, O AN karısını geride bırakıp bota atlıyor. Eşi
güvertede yapayalnız ve çaresiz. O ANda, tam o ANda dalgaların arasına
karışıyor. Bir yandan da eşine sesini duyurma çabasında, son bir kez de olsa.
Öyküyü
anlatan öğretmen tam bu noktada; kendisini pür dikkat dinleyen öğrencilerine
döner ve genç kadının son sözlerinin ne olduğunu sorar.
Herkes
kendince bir yorumda bulunur. Çoğu kendini yalnız bırakan eşine sitemkar sözler
sarf ettiğini söyler. Sadece içlerinden tek bir öğrenci sessizce onları dinlemektedir.
Öğretmen ona dönerek fikrini sorar. Aldığı cevap karşısında ise şaşırır. Çünkü çocuk
doğru cevabı vermiştir. Ona göre; genç kadın eşinden çocuğuna iyi bakmasını,
onu koruyup kollamasını dilemiştir.
Bunu
nasıl bildiğini sorduğunda ise öğretmenine şu cevabı verir. ‘Annem de hasta
olup bizlere veda etme günü geldiğinde babama benzer şeyler söylemişti.’
Sınıfa
bir hüzün dalgası çöker. Ardından öğretmen öyküsüne devam eder. Bu kazadan sağ
salim kurtulan genç adam; evine ve kızına kavuşur. Kızını tıpkı geride
bıraktığı hayat arkadaşının istediği gibi, korur kollar. Gün gelip eşiyle
buluşur.
Geride
ise kızına çok değerli bir hatıra defteri bırakır. Oraya tüm duygularını
dökmüştür. Amansız hastalığın pençesindeki eşini gemide terk edip gitmenin ne
denli zor olduğunu, o derin sevginin nasıl da içini yaktığını anlattığı
satırları kızını gözyaşlarına boğar. Babası kendisi için o en zor kararı vermiş
ve hayata tutunup acılarını içine gömmüştür.’’
Öykümüz
böyle.
Her
olayın arkasında bambaşka bir yön olabiliyor. Bu nedenle aceleyle karar vermek,
içimize sindirmeden karşılığını vermeye ve hatta suçlamaya, yargılamaya
çalışmak bizlere hiç yakışmıyor.
Gerçek
sevgide bunlara yer yok zaten. Arkadaşlarımız, dostlarımız ve sevdiklerimiz
için dahi yaptığımız yargılamadan bir an önce vazgeçmemiz lazım. Aslında
etrafımızdaki herkes için.
Çünkü
geriye kalan sadece hoş bir seda olacak. Zarafetle yaşamak, sonrasında
zarafetle anılmayı getirir ki; insanın bundan daha kıymetli hazinesi olamaz
diye düşünüyorum.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
20.08.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder