Artık
önemini biliyoruz.
O
halde ilk işimiz; hemen şimdi duygularımıza dikkat kesilmek. Kalp sesimizi can
kulağı ile dinlemek.
Düşüncelerimizin
hangi aralıklarda seyrettiğine bakmak.
Öfke,
nefret, kin, kızgınlık, çekememezlik gibi kötü enerjilerden arınmaya çalışmak.
Neden
mi?
Öfke
ve nefret dolu bir soluğun sebep olduğu deneyi okuyunca bana hak vereceksiniz
eminim ki.
Deney
son derece basit.
Önce
bir cam tüpün içine canlı böcekler konuyor. Sonra da son derece gergin ve öfkeli
bir insan olanca kuvvetiyle içine üflüyor.
Ne
mi oluyor dersiniz?
Nefesteki
o toksinler kısa süre içinde tüm böcekleri öldürüyor.
Yani
kızgın, öfkeli, nefret dolu olmak; öncelikle kendimize, sonra da etrafımıza son
derece zararlı.
Bu
nedenle elden geldiğince öylesi insanlardan uzak durmak; adeta bir gereksinim.
Kendi sağlığımız ve sevdiklerimiz için.
Eğer
bizler öyleysek vay halimize. Olabilecek en kısa sürede bunun farkına varıp,
süratle değişmemiz lazım. Bunun için pek çok yol var. Bize en uygun alanı
seçebiliriz. Önemli olan farkındalığımız ve şükürlerimiz. Gerisi zaten gelecek.
Korku
ise doğrudan çakralarımıza ulaşıyor kanallar yoluyla. Yayılıyor. Dolayısıyla yaşam
enerjimizin rahatça akmasına izin vermiyor. Uzmanların blokaj dedikleri
bölümler.
Bunun
gibi; ayrılıklar, kaygılar, yalnızlık, gelecek endişesi içimizdeki boşluğu
artırırken; bizi şükürlerden ve içimizdeki o derin sevgiden uzaklaştırıyor.
Kendi
içimiz dönüp, kabuğumuza çekiliyoruz farkında olmadan.
Böylesi
tek bir kişi bile bütün adına önemliyken; çoğumuz maalesef bu durumdayız. Duygularımız
hallaç pamuğu gibi atılıyor her yeni günde. Hayata karşı, birbirimize karşı sevgisizlik hat
safhada. Kavgaların biri bitmeden bir başkası patlak veriyor.
Ve
tüm bu kaos içinde her birimizin çakraları tıkanıyor. Enerjiler sıkışıyor. Negatif
enerjiler halinde serbest kalırken, geçtiği yerleri de etkiliyor. Yaşam enerjimiz
düşüyor. Su damlasının hareleri misali etrafa yayılıyor bu negatif enerji.
Tek
yolu ise SEVGİ.
Kendimizin
ve etrafımızdaki herkesin sevilebilir olduğunu bilmeye ihtiyacı var. Hem de
acilen.
“Başkalarına sevilebilir olduklarını
göstermek; bütünlüğe ulaşmalarının, içlerindeki sevgiyi bulmalarına yardımcı
olmanın en hızlı yoludur. Başkalarını sevdiğinizde, aslında onları kendilerine
geri verirsiniz.” diyor Amerikalı yazar Neale Donald Walsch.
Ve
ne kadar da güzel söylüyor.
Bugünden
tezi yok uygulamaya geçelim mi?
Son
sözler Zülfü Livaneli’nin Konstantaniye Oteli’ nden gelsin ama.
‘’Tek
bir ANA sığan sonsuzluk, sonsuzluğu anlatan tek bir AN.’’
Ne
yaptığımız ve nasıl hissettiğimize çok dikkat edelim olmaz mı?
Hepimiz
için o ANlar en güzel renklerle donansın.
Çocukken
nasıl rengarenk boyadıysak resimlerimizi; şimdi de hayatımızın ANları için aynı
şeyi yapmamızı kim engelleyebilir ki?
Tek
engel kendimiziz. Onu da sevgimizle kucaklarsak sorun kalmayacak.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
01.09.2015
Kaynaklar: https://tr.wikipedia.org;
http://www.kuraldisi.com/nil-gun;
http://www.bilgiustam.com;
http://www.reikiturk.com;
http://electrokinezi.tr.gg;
http://www.biyoenerjist.com.
Çok güzel bir yazı gerçekten, elinize sağlık, düşüncelerimizi takip etmeli ve negatif düşüncelere kapıldığımı fark edince bunları olumlularla değiştirmeliyiz...sevgiler.
YanıtlaSil