Göremediğimiz
ama hissedebildiğimiz bir enerji alanı.
Canlı
ya da cansız tüm dünya varlıklarında var olan ve onları çepeçevre saran MUHTEŞEM
enerji.
Bir
nevi kalkanımız.
Onun
güçlü olması; bizim de dış etkenlerden ve olumsuzluklardan korunmamız demek.
Gelin
bu olağanüstü durumun bilimsel açıklamasına bakalım kısaca.
Maddenin
en küçük parçası olan atomun elektron ve protonları yayıyor bu manyetik
titreşimleri. Psişik radyasyon olarak tanımlanan ışınımlar; önce bir araya
gelerek ‘eflüv’ adı verilen partikülleri oluşturuyor. Sonra da tüm o titreşen
ışınlar mucizevi bir şekilde birleşiyor. Yani bir nevi elektromanyetik bir alan
yaratılıyor.
İşte
auramız bizi sarmaya hazır. Yumuşacık. Rengarenk.
Üstelik
bu titreşimler; canlılarda cansızlara oranla daha yüksek. Dolayısıyla tespiti
çok daha kolay ve net.
Auramız
4 ana katmandan oluşuyor.
Eterik
beden, duygusal beden, zihinsel beden ve astral beden.
Her
bir katman farklı derecede titreşiyor. Özellikleri bambaşka. Aradaki iletişimi
sağlayan ise sayısız enerji kanalı.
Yaşamın
içindeki her şeyden, çevreden, evrenden yayılan yaşam enerjisini alıp bize
ulaştıran ise çakralarımız. Aldığı enerjileri dönüştürüyor. Ve bu enerji kanallarıyla
sisteme dağıtıyor.
Dolayısıyla
her an ve her durumda bir iletişim söz konusu.
Olumlu
ya da olumsuz. Tercih bize ait.
Kendimiz
ve hepimiz adına; hatta tüm evren için; olumluda kalmak bize yakışanı elbette. Kaliteli
ve zarafetle yaşamın adım taşları.
MUHTEŞEM
yapımızın bu özel alışverişini ne kadar yakından tanırsak; o kadar bilinçli
yaklaşabiliriz duygu ve düşüncelerimize.
Öyle
değil mi?
O
halde gelin kısaca katmanlarımız arasında gezinelim. Emin olun sıkılmayacağız.
Çünkü
rengarenk bir yoldayız.
ETERİK
katman; fiziksel bedenimize benzeyen ve ona en yakın olan bölüm. Düşük bir frekansta
titreşiyor. Üstünde çakralarımızı taşıyor. En önemli görevi; sağlığımızı
korumak ve evrendeki enerjilerle alışverişimizi sağlamak. Kalınlığı 5-15 cm.
kadar sadece.
DUYGU
katmanı; eterik bedenden hemen sonra geliyor. Gökkuşağının tüm renklerine
sahip. O anki duygusal durumumuza göre renk değiştiriyor. Zihinsel bedenden
gelen enerjileri değişime uğratıyor. Sonra geri gönderiyor. Duygusal
dalgalanmalarımızın hepsi burada oluyor.
Bizi
rahatsız eden tüm o olumsuzluklar burada hayat buluyor. Kararsızlıktan korkuya,
endişeden öfkeye kadar. Engel olamadığımızda, maalesef bir süre sonra enerji
alanımız tıkanmaya başlıyor. Üstelik aynı türdeki enerjileri kendine çekiyor. Adeta
kartopu gibi çoğalıyor. Böylece minicik bir öfke bir süre sonra kabına sığamaz
hale geliyor.
Sadece
bununla kalsa iyi. Sonra da bireylerden topluma süratle yayılıyor. İşte
savaşların, çatışmaların, kavgaların ana nedeni.
Bunun
farkına varıp en kısa sürede her birimizin SEVGİ, ŞEFKAT VE HOŞGÖRÜ ile içimizi
temizlememiz; tıkanmış kanallarımızı açmamız gerekiyor.
ZİHİN
katmanı; duygu bedeni ile astral beden arasındaki bölüm. Rengi sarı.
Düşüncelerimizle alakalı. Hastalıkların büyük bir kısmı buradan çıkıyor. Bu
nedenle hep güçlü tutmamız şart. Olumsuz düşüncelerimizi fark edip, olumlu olanlarla
değiştirebileceğimiz tek yer. Astral
bedenin aldığı bilgileri, duygulara çeviriyor ve buraya yolluyor. Zihin
bedenimiz de bu duyguları düşünce haline dönüştürüyor.
ASTRAL
beden; bütün ile olan bağlantımızın simgesi. Bu son bölümde titreşim çok daha
yüksek. Ancak algılanması hayli zor. Yaşam enerjimizin yükselmesi bu katmanımızın
sağlıklı olmasına bağlı.
Ruhsal
gelişimi tamamladıkça bu katmanın genişliği ve etrafa yaydığı enerji de o
oranda artıyor. (devamı 2/3’te)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
01.09.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder