30 Eylül 2015 Çarşamba

MEVSİMLER DİLE GELSİN

İlkbahar ve özellikle yaz mevsimi, benim için hep en sevilen mevsimler arasında ilk sırayı aldı. Sıcak havaları oldum olası sevdiğim, sıcaktan fazlaca rahatsız olmadığım için olsa gerek.

Özellikle çok soğuk aylar geldiğinde; kuş misali sıcak diyarlara göç edesim geliyor. 
Acelem, sadece sıcakla havalarla yeniden buluşmak adına.

Elbette her mevsimin doğadaki canlılar için önemli olduğunu biliyorum.

Elbette delice esen rüzgârı, rüzgarla dans eden yağmuru, kulaklarımızda patlayan gök gürültüsünü, fırtınayı, şimşeği, yüzümüzü bıçak gibi kesen havaları da yaşamamız gerektiğinin farkındayım.  

Her şeyden öte doğanın ve canlıların kendini toparlaması, dinlenmesi ve yenilenmesi için bu süreçlere ihtiyacı var. Böylece hayat denen o dişli çark muhteşem bir şekilde işliyor. Yaşam döngüsü sessizce devam ediyor.

Ama gelin görün ki; ‘Hep yaz mevsimi olsaydı ne güzel olurdu.’’ diye konuşur; içimdeki o yaramaz çocuk. Sevgiyle dinlerim ben de onu, zaman zaman avuturken.

Kimimiz sonbaharın altın renkli yapraklarına, çiseleyen yağmuruna, hafif puslu havasına vurgunuz.

Kimimiz lapa lapa yağan karın muhteşem görüntüsünü özlüyoruz. Kalın battaniye altında, elimizde kitabımız dünyanın farklı bir penceresinden bakarken hayata.

Kimimiz gri bulutlardan dökülen sicim gibi yağmura, karanlık gökyüzünden patlattığı flaşları ile fotoğrafımızı çeken şimşeklere aşığız.

Kimimiz turkuaz renkli denizde attığımız her kulaçta, her dibe dalışta tenimizi kadife misali saran tuzlu suyun tadına hasretiz.

Öyle değil mi?

Her birimiz için; bazı mevsimler, bazı aylar çok daha yaşanılası.

Belki de doğduğumuz aylarla ilgili bu durum. O mevsimlerde hayatı daha çok seviyoruz gibiyiz sanki.

Ama nedeni, her ne olursa olsun önemli değil.  Önemli olan mevsimler kapımızı her çalışında; onu sevgimizle kucaklamak.

Şimdi sonbaharın göz kırptığı zamanlardayız.

Yerlerde altın rengi yapraklar, havada hafif bir serinlik var. Güneş arada bir çıkıyor. 
Bazen yağmur damlalarıyla buluşuyor. Ve işte o anlarda; bir ressam edasıyla paletini en güzel renklerle dolduruyor. Gökyüzüne attığı muhteşem fırça darbeleri ile değme ressamlara taş çıkartıyor.

Şanslıyız hepimiz. Hem de çok şanslı.

Yepyeni bir mevsimi daha kucaklıyoruz. Kocaman tebessümler yüzümüze yerleşirken, şükürler dilimizden sessizce dökülsün.

Ve gelin bu sefer bir İLK olsun.

Bundan böyle girdiğimiz her mevsimin artılarını daha çok düşünelim. Hepsini sevgimizle kucaklayalım. Kapı aralığında kalmasınlar. İçeriye, gönlümüze buyursunlar. Sayısız rengiyle, bin bir çeşit kokusuyla tüm duyularımıza hitap etsinler. Farkında olalım. Aheste aheste hepsinin tadına varalım.

Sonbaharda yağmur altında yürümenin keyfini, kışın o kısacık kestane kokulu günlerini, ilkbaharın aşk tılsımı taşıyanı tomurcuklarını, yazın ışıltılı, masmavi gökyüzünün keyfini çıkaralım.

Biliyor musunuz bir yandan tuşlara vururken, bir yandan da içimdeki o yaramaz çocukla konuştum ben de. Bana söz verdi. Bizlere ‘Merhaba’ diyen hangi mevsim olursa olsun, çok sevecekmiş. Bilirim verdiği sözü her daim tutar.

Fark ettiğimiz her mevsimin her bir detayı; içimizdeki çocuğa vereceğimiz eşsiz  bir hediye aslında. Bunu hiç unutmayalım olmaz mı?

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

29.09.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...