5 Şubat 2017 Pazar

ÇAPALAMANIN TATLI ESİNTİSİ (2/2)

Artık çapalamanın o tatlı esintisini hissetme zamanındayız.

Olumsuz algıların bir kısmı bizde korku hissi yaratıyor. Özellikle çocukluktan kalanlar. Büyüdükçe o olumsuz algılar içimizde bir yerlerde korku olarak kök salıyor. 
Üstelik korku ve endişelerin daha çabuk gerçekleştiğini de düşünecek olursak, kısır döngü içinde kısılıp kalmamız an meselesi.

Şimdi korkularımızı hatırlayalım. Kapalı yerde kalma, karanlık, uçak, bıçak, makas, iğne, dişçi, köpek korkusu ilk aklıma gelenler. Eski yıllardan günümüze istemeden taşıdığımız yükler.

Hadi gelin bir örnekle bunu yenmeye çalışalım. Örneğin köpeklerin saldırısına uğrayan ve bu yüzden acılar çeken küçük bir çocuk olsun. Bu çocuk büyüdükçe anıları arasında saklı kalan köpek korkusu ve tedavi süresince yapılan iğnelerin korkusu da büyüyor. Sonuçta özellikle yalnızken köpeklerle karşılaştığında ya da iğne olması gerektiğinde, hatta kan verirken dahi; eski olumsuz anıları beynine hücum edip enerjisini azaltıyor. Yaşamını adeta kilitliyor.

Bunun için çapalama tekniğini uygulayalım mı?

Önce korkusuyla yüzleşsin. Köpeklerin bolca olduğu bir barınağı ziyaret edebilir örneğin. Belki önceleri yanında birileri varken yapar. Önemli olan yüzleşmek. 
Çocukken duyduğu korkuyu, acı anıları yeniden yaşamak.  Böyle bir yerde 
köpeklerle karşılaştığında ya da kan vermeye giderken o iğneyi gördüğü anda; çok sevdiği bir parçayı dinlesin. Ya da sevdiği bir şeyi koklasın. Parfüm kokusu, çim ya da ekmek kokusu gibi. Böylece çocukluğundaki o kötü anıyı sevdiği şeyle değiştirmiş oluyor. Ve artık yalnızken bile bir köpek görse, o kokuyu ya da müziği hatırlayıp; korkusunu unutuyor. Hatta gülümsüyor. Artık kan verirken ya da iğne olurken de eskisinden çok daha cesur.

Yazımın en başında kolay derken bunu kast etmiştim. Bilinçaltımızı çapaladık. 
Korkuyu daha kuvvetlendirmekten çekinmeden, detayını hatırladık. Sonra oraya hoşumuza giden, bizi iyi hissettiren bir algı yerleştirdik. Yani köpeğin ısırma anını, sonrasındaki iğne acısını hoş bir müzik ya da kokuyla değiştirdik.

Çapalama tekniğini günümüze yaymak ve her anımızdan hoşnut olmak için ikinci adımı atabiliriz artık.

Huzuru yakaladığımız herhangi bir yeri seçiyoruz önce. Evde, deniz kenarında, ağaçlar altında nerede mutluysak oradayız. Sakin bir müzik de eşlik edebilir bu esnada. Daha sakin düşünmeye, bedenimizle beraber gevşemeye çalışıyoruz. Ardından bizi çok mutlu eden bir anımızı hatırlıyoruz, tebessümlerle. O ana ait her detaya kafa yoruyoruz. Sesleri duymaya, varsa kokuyu hissetmeye odaklanıyoruz.

Tam o ANIN içindeyken, hislerimiz dinginken ve mutluyken hiç unutmayacağımız bir hareket yapıyoruz.

Bu harekette özgürüz.

Belli bir kuralı yok.

Örneğin sağ elimizle başparmağımızı sıkmak gibi. Tamamen bize ait.

Sonra o mutlu ruh halimizden çıkalım. Kısa bir süreliğine başka şeylerle ilgilenelim. Huzurumuz azıcık kaçsın.

Ve aniden yeniden sağ elimizle başparmağımızı sıkalım.

Yeniden o huzuru yakalıyor olmamız gerek. Eğer olmadıysa bunu oturtana dek tekrar ediyoruz. Sık tekrarla bu eylem bilinçaltımıza kodlanmış oluyor.

Ve artık ne zaman huzursuz, üzgün, öfkeli olursak hemen sağ elimizle başparmağımızı sıkıyoruz.

Böylece mutlu çapalama tekniğini her anımıza yaymış oluyoruz. Uygulaması çok kolay, yararları da cabası. Benden söylemesi, gerisi sizlere kalmış.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

10.10.2016                   







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...