7 Ocak 2018 Pazar

HEPİMİZ MUTLU OLMAK ZORUNDAYIZ!

‘’Hepimiz MUTLU olmak zorundayız.’’

Evet yanlış okumadınız. Zorundayız. Bu sefer ki yazı başlığım tam bir emir kipi içeriyor.

Neden mi?

Gelin cevabı; izlediğimde beni hayli etkileyen ‘Mutluluğu Arayan Adam’ filminin kahramanı; Hector versin.

‘’Çünkü hepimizin mutlu olma kapasitesi var. İşte bize düşen o kapasiteyi tam verimi ile çalıştırmak. Yorulmaya fırsat kalmadan.’’ 

Peki bunu nasıl yapacağız?

Zorluklarla mücadele ederken, giderek artan yoklukla baş etmeye çalışırken, sevgisizlik yerini şiddete bırakırken; nasıl mutlu olmak zorunda olabiliriz ki?

Aslında kolay bir felsefe yöntemi var bunun için. Bizlere YOKLUKLARDAN MUTLULUK YARATMANIN yollarını gösteriyor.

İsmi ise HYGGE FELSEFESİ.

İskandinav ülkeleri için adeta bir YAŞAM BİÇİMİ.

Öylesine içlerine sindirmişler ki hayati bir kavram olarak dünyalarına katmışlar.
Şimdilerde tüm dünyada ses getiriyor bu kavram. Konu ile ilgili kitaplar yok satıyor. 

Bu felsefeye uygun sohbet alanları, kafeler, barlar, oteller yapılıyor. Hatta bazı üniversiteler öğrencilerine bu kavramı öğreten derslere başlamış.

Hygge Felsefesi, uzun zamandır dünyanın en mutlu ülkesi olarak seçilen Danimarka’da ortaya çıkmış.

Bulundukları konum, yaşadıkları coğrafik şartlar, zorlayıcı mevsimler ve hayat şartları; yılar içinde onları öyle zorlamış ki; sonuçta buldukları bu basit yöntemle mutluluk sıralamasında zirveye ulaşmışlar. Bu kavramı o kadar benimsemişler ki, hayatlarının her anına katmışlar.

Kelimenin tam bir karşılığı yok. Olumsuzlardan uzaklaşıp; ruhu sakinleştirmek ve küçük mutluluklardan keyif almaya çalışmak aslında. Belirli katı kuralları da yok. Herkese göre değişiyor. Yeter ki bizi nelerin mutlu ettiğini bilelim. Onları yaratmak ve hatta korumak adına özen gösterelim.

Hani ruhumuz dinginlik salıncağında aheste aheste salınırken; göz bebeklerimizin güldüğü, içimizin ısındığı ANLAR vardır. Kısacık süren ama, bizi var olan sorunlarımızdan uzaklaştıracak kadar güçlü olan ANLAR.

Her türlü zorluğun ötesine geçmemizi sağlayan MUTLULUK anlarıdır onlar. Hepimizin yakalayabileceği kadar kolay olmasına karşın, ne yazık ki çoğumuz sadece seyrederiz. Başaramayacağımıza inancımız o denli yüksektir ki denemeyiz bile. Kötü zamanların içinde gizlenen minicik pırıltıları fark etmeyiz. Çünkü yaşanan zorlukları hemen kabullenip, üzüntünün kıskacına kendimizi koy vermek kolayımıza gider.

Böyle zamanlarda hemen hatırlayalım istiyorum bu kavramı. Elimizdeki her ne ise, eğer imkan varsa bırakıp, bizi gülümseten bir güzelliğe adım atmak yetecek o anı yakalamak için. Ortamı bırakamıyor, bizi zorlayan olaydan kaçamıyorsak işimiz kolay değil farkındayım. Ama istersek mutlaka kendimizce bir çözüm bulabiliriz diye düşünüyorum.

Yazımın başlığını hatırlayalım mı?

Mutlu olmak zorundayız. Bu kadar.

Bu felsefede bazı ipuçları da var istersek uygulayabileceğimiz.

Ruhumuzu sakinleştirecek ortamlar yaratmak ilk önceliğimiz. Anı yakalamak için farkında olmak da. Ardından minicik keyifli adımlar atmaya başlayabiliriz. Ruhumuz yavaşça dinginliğe vardığında; şükretmenin gücüyle elimizdekileri daha çok sevmenin tadına varabiliriz. Attığımız aceleci adımları yavaşlatarak akışta kalmaya özen göstermek elbette çok önemli. Ahenkle yaşamı koklarken, PAYLAŞMAnın enginliğinde kulaç atmak, hayatın içinde güvenle yol aldığımızı düşünürken kocaman GÜLÜMSEMEK. İşte mutluluğumuz katmerlendi.

Sadelik içindeki naif bir yaşam ortamı ve yapacağımız basit şeylerle yorulmaya gerek kalmadan mutlu olmak elimizde olmalı. Haksız mıyım?

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

22.11.2017





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...