18 Nisan 2019 Perşembe

MUTLULUĞA BOYANSAK


Renklerin en özeli, en güzeli ile mutluluğa boyansak her birimiz. Kalp kırıklıklarından, acı ve üzüntülerden uzakta huzurla gülümseyerek yaşasak…

İçimizdeki o huzurlu yerde, elimizde kitabımız, yanımızda sevdiklerimizle şakıyan kuşların sesinde dans etsek…

Bana bunları düşündüren bir animasyon filmi oldu.

İsmi ‘Le Tableau’.

Türkçe’ye ‘Mutluluğa Boya Beni’ olarak çevrilmiş. 

Le Point dergisi tarafından “Yılın en yaratıcı ve şiirsel Fransız filmlerinden biri” olarak seçilen film; bir Fransız yapımı. 

İçinde aşkın gücünü, yaşamın kıymetini, savaşın anlamsızlığını bulacağımız güzel bir film.

Süresi 76 dakika.

Filmin kahramanları öyle ilginç ki seyrederken bizi film boyunca düşündürüyor. 
Çünkü bitmemiş bir tabloda dile gelen çizimlerle başlıyor film ve devam ediyor.

Çizimi ve renkleri tamam olan Toupin’ler; çizimleri ve renkleri eksik Pafini’ler ve taslak halindeki Reuf’lar kahramanlarımız. Onların dünyası, içinde bulundukları o bitmemiş tablo.

Tabii bir de bu kahramanları fırça darbeleri ile tablosunun her bir köşesine serpiştiren; kimini tamamlayan ama kimini eksik bırakan; kayıp ressamımız var.

Renkli Toupin’ler gücü ellerinde tutuyor. Yaşadıkları güzel şato ile etrafındaki çiçekli bahçeye kimseyi sokmamakta kararlı. Oysa eksik renkleri ile Pafini’ler ve taslak halindeki Reuf’lar da onlara katılmak, beraber yaşamak istiyor.

İşte macera dolu yolculuk; bu arayışla bitmemiş tablodan çıkıp, başka tablolara yol alarak devam ediyor. Amaçları düzeni sağlamak, ressamı bulup eksik renklerini tamamlatmak aslında.

Metaforların gücünü her bir karede görebilmek mümkün. Güçlünün kendisini ayrıcalıklı ve üstün görmesi; eksik kalanların seslerini duyururken ezilmesi; taslak olanların ise yok sayılması…

Aralarında mutlu olan var mı peki?

Aslında yok gibi.

Güçlüler kendi üstünlüklerini fazlasıyla önemsedikleri için yaşamı ıskalıyor. Güçsüz olanlar; ellerindekinin değerini hiçe sayıp; mücadele peşine düşüyor. Bir yer edinmek, söz sahibi olmak adına. Yok sayılanlar ise hayatın ezici darbesi altında adeta yaşamdan vaz geçmiş gibiler.

Tüm bu karakterler gerçek yaşamda da yok mu?

İnsanları dış görünüşlerine, maddi statülerine göre yargılayıp değerlendirenler; kendilerini herkesten üstün görenler; başkalarını aşağıya çekerek en üstte olmaya çalışanlar, şişkin egolu benciller maalesef sayıca oldukça fazla.

Ancak tüm bu olumsuz örneklerin yanında; hayatın gelip geçiciliğini idrak etmiş, sevgiyle gülümseyebilenler de var. Ve hayat onlarla çok daha güzel.

Biliyoruz ki kimse dört dörtlük değil. Hepimizin bir eksiği, kimine göre fazlası var. Asıl olan kendimizle olan yarışımız. Hayata nasıl baktığımız. Zarafeti yaşamımıza nasıl katabildiğimiz bence.

Ve eğer hepimiz mutluluğa boyanmak istiyorsak en özel renk bence SEVGİ ve SAYGInın RENGİ. Beyaz kadar masum, yeşil kadar huzurlu, mavi kadar yaşam dolu, kırmızı kadar heyecanlı, turuncu kadar çoşkulu, sarı kadar sıcak ve siyah kadar asil.

Hepimizde temel özellikler var. Tıpkı taslak halindeki Reuf’lar gibi. 

Üstüne koymak, güzelliklerle inşa etmek, rengarenk boyamak bizlerin elinde. Tıpkı filmde renkli boyaları bulunca eksik renklerini tamamlayan Pafini’ler gibi. 

Elbette her şey tamamlandığında egoya yenilmeden, tevazuyu elden bırakmadan. Gerekirse, imkanlar yetersizse ve şartlar el vermiyorsa eksik renklerimizle yine de yaşama gülümsemenin bir yolunu bularak. Korkularımızın sandığımız gibi korkulacak ya da bize zarar verecek bir şey olmadığını, biraz cesaretle, biraz bilgilenerek korkularımızı yenebileceğimizi artık öğrenerek…

Yazımı filmden bir replikle bitirmek istedim;

‘’Bazen; basit bir çizim, özenle hazırlanmış ayrıntılı bir resimden daha güzel olabilir."

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

14.02.2019







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...