4 Kasım 2009 Çarşamba

KADERİNİ KENDİN ÇİZ!



Doğarken elimize tutuşturulan boş film kareleri, yaşantımızı sarıveren acı tatlı tüm olayların üzerimizdeki etkisiyle renklenip, ileride hatırlayacağımız güzellikler halini almaya başlayıncaya kadar biz fark etmeden doluverir. Yaşantımızın sonlarına yaklaştığımızda ise birer film şeridi gibi gözlerimizin önünden akarlar, buna bazen hüznün gözyaşları, bazen acı özlemler, bazen pişmanlıklar, bazen de unutulmaz mutluluklar eşlik eder.

Her yeni yol ayırımı ve verdiğimiz, vermek zorunda olduğumuz yepyeni kararlar…İşte kaderimiz yada bir başka deyişle alınyazımız. Peki tüm yaşadıklarımızda, acı tatlı tüm olaylarda bizim hiç mi rolümüz, hiç mi katkımız yok dersiniz? Gerçekten de herkes kaderini mi yaşar sadece? Bence hayır. Sadece kadere, sadece alınyazısına inanmak, ona boyun eğmek olmaz. Çünkü bir yere kadar olaylar sizi alıp sürüklese de,bir köşe başında karar vermek zorunda olan yine sizlersiniz. Kendi iç sesiniz, hisleriniz ve mantığınız. Bir şekilde sağa yada sola gitmek, giderken diğer yoldaki tüm olasılıkları elinizin tersi ile itmek zorundasınız, hem de seçtiğiniz yolun size neler getireceğini bilmeden, bilemeden. Seçtiğiniz yol belki sizi bulutlarla kavuşturacak kadar size yakın olacak, belki de “keşke” nin o dayanılmaz kıskacı arasında bırakacak.

Ama başınıza gelen ve gelecek olan her ne ise tüm yaşamınızdan sadece siz sorumlusunuz. Hatalar, keşkeler… elbette ki olacak. Önemli olan onlardan ders çıkarıp bir sonraki yol ayırımında kendi lehinize kullanabilmek. Öyle değerler vardır ki, bunlar gerçekten de bizim seçimimizle ilgili değildir. Doğduğumuz şehir, ailemiz, sosyal statümüz bunlar bize doğarken verilen ilk değerlerdir. Kendi kendimize yetecek yaşa gelene kadar yaşadıklarımızda öyle. Ama ya sonrası… Yani yol ayırımlarında karar verecek durumda olduğumuz andan itibaren her şeyin sorumluluğunu üstlenmiş oluyoruz. Hayatımızı yaşamak adına. Bize verilen boş kareleri doldururken; seçtiğimiz arkadaşlar, gittiğimiz okullar, mesleğimiz, hayat arkadaşlarımız, çalıştığımız işler…hepsi bize ait kararlarla örülüdür. Kendimizi yaşamın içinde ve onca kalabalıkta yapayalnız, bomboş hissederken, bir anda önümüze çıkan ve bizi yüreğimizden yakalayan insanları hayatımıza sokup sokmamakta yine bize ait karardır. Bazen iç sesimize kulak verip onlarla tüm güzellikleri yaşamak adına cesurca kararlar verir; bazen de var olan düzenimizi bozmamak adına mantığımızı devreye sokup bucak bucak kaçarız. Hiç umulmadık bir anda bir yerde karşılaşmamız kaderin bir cilvesi; onun devamı ise bizim kendi tercihimizle oluşan bir film karesidir sadece. Sonuçta ya derin bir pişmanlık yada güzel bir birliktelik ve yaşanan hoş anılar sizi bekliyor olacaktır.

Hayatımıza kılavuzluk eden işaretleri çözmeyi bilip, kendimize en güzel şekli ile yorumlamaya çalışmak… İşte işin esprisi burada sanırım. Ama hangi tercihi yapacak olursanız olun, cesaretiniz asla kaybetmeyin. Değişikliklerden, yeniliklerden kaçmayın. Hayatınızın süs çiçekleridir onlar. Kendiniz korumak adına kapalı bir kutu içinde yaşamak yerine hayatınızı renklendirin. Süs çiçeklerine de fırsat verin. O film karelerini en tatlı hatıralarla doldurmak, yolun sonuna geldiğinizde pişman olmamak için. Dolu dolu yaşayın, gökkuşağının her renginden kendinize yeni güzellikler keşfetmeyi öğrenin.

Kaderinizi güzelleştirmek içinde öncelikle olumlu düşünmeye çalışın ve yürekten inanın. Bir şeyi çok ister ve gerçekten inanırsanız hayalleriniz gerçekleştirebileceğinizi ise asla unutmayın.

Yaşam öyle kısa ki, ertelemeye gelmiyor, siz siz olun sakın yaşamı ertelemeyin. Hiçbir şeyin hayatta garantisi olmadığını da unutmayın.Yarın hiç olmayacakmış gibi dolu dolu yaşayın hayatınızı. Bazen deli dolu, bazen dingin, ama yüreğinizin sesine ayak uydurarak ve her bir dakikasından zevk alarak.

Yatırımlarını daima mutluluk üzerine yapanlardan ve verdiği kararların arkasında cesaretle duranlardan olup, bunun keyfini sürün. Cesaretsizliğe köle olanlar gibi “keşke” lerin derin girdabında boğulmayı ise aklınıza dahi getirmeyin.

Şu anda yepyeni bir yol ayırımında olabilirsiniz. İçiniz kıpır kıpır, hafif bir endişe zaman zaman içinizi doldursa da, heyecanla ve cesaretle karar vermeyi bekliyorsunuz. Terazinizin bir kefesine kaybedeceklerinizi koydunuz, diğer kefesine ise sadece umutlarınızı. Mantığınız size engel olmaya çalışsa da iç sesiniz umutlarınıza sımsıkı bağlanmış durumda bırakmak istemiyor. Can Dündar’ın dediği gibi köprüleri yakmaya hazırsınız yeni köprüler kurabilmek için. Seçtiğiniz yolun her adımında görülmeye değer bir manzara, her köşesinde bir sürpriz, her dönemeçte unutulmaya yüz tutmuş duygular ve heyecanlar sizi bekliyor biliyorsunuz, hissediyorsunuz.

Şu anda hayatı geriye bakıp anlamayabilmeyi değil, ileriye doğru alabildiğince yaşamayı istiyorsunuz. İşte kaderiniz ellerinizde, haydı artık ne duruyorsunuz?

Sevgiyle kalın
Belgin ERYAVUZ

12 03 2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...