Gurur… gururlu olmak… zaman zaman damarlarımızdaki kanın asilliği ile bağdaştırdığımız ve ölesiye övündüğümüz bir karakter yapısıdır gurur. Uğruna pek çok şeyi feda ettiğimiz; pek çok şeye gönlümüzü, gözümüzü kapatıp yıktığımız; üzüntümüzü, acımızı siperine yatırdığımız; göz yaşlarımızı arkasına sakladığımız büyük güç…
Ne gariptir ki uğruna yitirdiklerimiz ne kadar çoksa, o ego, o gurur denen güçlü yapı daha bir belirginleşir sanki içimizde. Gururumuz vardır ya gerisi boştur nasılsa. Oysaki gururdur bizi sevdiğimizden ayıran, gururdur en güzel işimizi bir anda kaybettiren ve yine o gururdur saadet dolu yuvamızı bir el pençesi ile yıkıp darmadağın eden. Bir anlık öfkeye kurban ettiğimiz en değerli varlığımıza, sevdiğimize bile gururumuz nedeni ile asla dönemeyiz. Ağzımızdan çıkacak tek bir özür, tek bir sevgi sözcüğü her şeyi unutturacak kadar gizemli iken, biz gururun esiri oluruz tüm yaşamımız boyunca.
Gururun keskin ve geri dönülmez virajlarında duygularımızı birer birer harcarız çoğu zaman. Gidene, kaybettiklerimize değil de gururumuza önem veririz. Onun sırtını sıvazlarız çoğu kez, onu yaşatmak; virajlarını daha da keskinleştirmek için belki de. Yitip giden değerleri görmezden gelerek çoğu zaman.
Gururun dozunu ayarlamak ve kendi içimizdeki kişilik saygımızla bir güzel harmanlayıp yaşamak işin püf noktasıdır aslında. Çünkü diğer türlü yalın ve sade gurur, bastırılamadığı için önüne gelen her şeyi yıkıp parçalayan bir rüzgar gibi esebilir zaman zaman. Böylesi bir rüzgarın ardından kırılmış kalpleri, yıkılmış gönülleri toparlamak, eski hallerine döndürmek öyle zordur ki…
Halbuki gün; hayatın içine yavaş yavaş karışmakta ve karışırken de hayatın içinden alacağınız şeylerin giderek fazlalaşmasını sağlamak zamanıdır. Bir şeyi yıkmak, bir kalbi kırmak, tüm güzellikleri elinizin tersi ile bir anda yok etmek öyle kolaydır ki. Zor olan karşılıklı ilişkilerde yumuşaklığı korumak, duyguların incinmesine, bir cam misali kırılıp tuzla buz olmasına izin vermemektir kesinlikle. İşte o nedenle gururun fazlası zararlıdır. Önlem almadığınız taktirde, gün gelir gururunuz gözünüzü öylesine boyar, benliğinize öylesine sahip çıkar ki. Onsuz tek bir adım bile atamaz hale gelirsiniz; yaşamınızın her anında, attığınız her adımda gururunuz sizden bir adım öndedir çünkü. Oysaki kendi iç saygınızla her an kontrolünüz altında olan gururdan size zarar gelmeyecektir.
Aşırı gurur; gölgeleri yüreğinizin üstüne düşürür, içinizdeki güneşi söndürür. Öyle ki yapmak istedikleriniz, duygularınız, kendi iç sesiniz gururunuzla çarpışır durur. Ama bu çarpışmadan zaferle çıkan sadece gururunuzdur. Siz gururlu ama kırgın kalpler dünyasında gezinir durursunuz hayat boyu. Attığınız her adımda hayat skalanızdaki “keşke” leriniz artarken, kaçırılmış onlarca fırsatın, boşa geçirdiğiniz yılların arasından gururunuz size acı acı gülümser, yine de fark etmezsiniz. Tüm kaçırılan değerleri telafi için elinizi çabuk tutmanız gerektiğini, bir adımında öyle yada böyle mutlaka sizin tarafınızdan atılmasının artık şart olduğunu düşünseniz de; ah… o zalim gururunuz buna izin vermeyecektir bir türlü. Sizi sizden bile kıskanan, tek başınıza kalmanıza sebep olan bu yoğun karakter yapısı sizi tamamen esir almıştır.
Oysaki her şeyin aşırısının zararlı olduğunu unutmamak gerekir.İşte buradan hareketle gururumuzun da aşırı dozlarda olmasına, karakter yapımızı bozmasına, karşılıklı ilişkilerimizde yıpratıcı boyutlara gelmesine izin vermeyelim.
Hayatın tüm güzelliklerinin, yumuşak ve sıcacık kalplerin içimizi dolduran sevgilerinin değerini bilelim. Mutluluğu ve bizi sevenlere göz kırpalım ustalıkla. Sevdiklerimize sıkı sıkıya sarılalım. Yaşarken yaşatalım hakkınca, ama o gururumuzun esiri olmadan.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
06 04 2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder