27 Aralık 2009 Pazar

BİR GEZİ, İKİ FARKLI YÜZ (2)



Sefaletin içler acısı görüntüsü, devasa gökdelenlerin şemsiyesi altında sızlanıyor adeta. Zayıf, kupkuru bedenlerin, kırış kırış olmuş yüzlerin yinede her şeye rağmen gülmeye çalışan gözlerin anlattıklarına sözler eşlik ederken zorlanıyor. Çünkü her şey öylesine net ki… Bu çıplak gerçeğin karşısında kelimeler yetersiz kalıyor. Tezatın bu kadar açık, bu kadar taban tabana zıt görüntüsü karşısında etkilenmemek mümkün değil. O çıplak gerçeğin karşısında insan olmaktan utanmamak da.

Bir yanda ülkesinden kilometrelerce uzaktaki bir ülkeye çalışmak için bin bir umutla gelen ve çalışma sınırlarını alabildiğine zorlayan insanlar; diğer yanda kaderinin henüz doğarken onlara adeta dünyayı bahşettiği, çalışmaya gereksinim duymayacak kadar tok olan mutlu azınlık. Dilini, dinini kültürünü bilmediği yerlerde umut içinde çalışmaya konuşan insanlar öylesine sıkı bir disiplin içine hapsolmuş durumdalar ki… Mutlular mı, umutla geldikleri bu ülkede istediklerine kavuşabildiler mi onu tam olarak kestirmek zor ama; yaşıyorlar, çalışıyorlar ve yüzlerine yerleştirdikleri o sahte gülüşle hayata bir şekilde direniyorlar. Yanlış yapmamaya gayret ediyorlar, çünkü en küçük yanlışlıklarında işlerinden olacaklarını, hatta sınır dışı edileceklerini çok iyi biliyorlar. O nedenle her şeye boyun eğmişler, hemen her şeyi kabullenmişler. O sahte gülüşlerinde de bu kabullenmenin izleri saklı zaten, dikkatlice bakınca hissediliyor. Tüm güçlerini zorlu yaşam mücadelelerinde ayakta kalmaya, var olmaya harcıyorlar sanki. Çaresizliklerini ya da pişmanlıklarını akıllarına dahi getirmeden yaşamaya çalışıyorlar. İçlerinde kopan fırtınalara, haksızlık dürtüsünün ruhlarını esir almasına izin vermeden çalışıyorlar. Karşılığında aldıkları az miktardaki para ise sadece yaşamalarına fırsat tanıyor ne yazık ki. Umutları yerle bir olmuş, hayalleri bir daha kapılarını çalmaz hale gelmiş çoktan. Çünkü ülkelerine, ailelerine para göndermek şöyle dursun, karınlarını bile zor doyuruyorlar.

Giderek gelişen, modernleşen dünyada ne yazık ki insanlar arası farklar bu kadar bariz. Dünya giderek daha acımasız bir hale geliyor. Yaşam kalitesi olarak, insanlar arasındaki bu devasa farklar insanı derinden düşündürüyor ve içini sızlatıyor. Sadece bizim ülkemizde değil; dünyanın en modern, en gelişmiş ülkelerinde dahi durum aynı. Aradaki o korkunç uçurum, o asla bir araya gelmeyecek olan zıt kutuplar ne yazık ki birbirini çekmiyor, adeta tüm fizik kurallarını alt üst edercesine itiyor, uzaklaştırıyor. Ve her geçen yeni seneyle beraber bu mesafe birbirinden uzaklaştıkça uzaklaşıyor.

Zenginler daha da zenginleşirken, yoksullar daha da zor şartlara mahkum oluyor. Çaresizlik, eşitsizlik ve adaletsizlik dünyanın her yanını bir ahtapotun kolları misali sarıyor. Ve biz insanlar tüm bunlara rahat koltuklarımızda otururken sadece izliyoruz.

Kim bilir belki ileriki yıllarda aynı yerlerde daha farklı, daha olumlu görüntülerle karşılaşır ve insanlığımızdan bu denli utanmayız diye düşünmek istiyorum. İlk defa gördüğüm ve iki farklı yüzüne şahit olduğum bu ülkeyi arkamda bırakırken yine de umudumu kaybetmiyorum.

Yer Dubai, sene 31.12.2006…

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...