İstanbul’un en eski ve mimarisi ile en görkemli otellerinden bir tanesi Pera Palas Oteli. Yeri İstanbul’un Avrupa yakasında Tepebaşı- Beyoğlu’nda.
O zamanın zorlu şartlarında adeta bir İLK’ler oteli olmuş.
Osmanlı sarayları dışında elektriğin verildiği, kentin karanlığını aydınlatan ilk ve tek binaymış.
Yine ilk elektrikli asansör ilk burada hizmet vermiş müşterilerine. İngiliz yazar Daniel Farson’un tabiriyle reverans yapan bir kadın gibi yükseliyor hala otelin içinde.
Ayrıca ilk sıcak suyu kullanan otel olma özelliğine de sahipmiş.
İstanbul’un ilk moda defilesi yine bu otelde yapılmış.
Vakti zamanında pek çok baloya, pek çok toplantıya da ev sahipliği yapmış. Türk ve dünya edebiyatından ve tarihinden pek çok ünlüyü ağırlamış. Siyasetçiler, sanatçılar, yazarlar, krallar, kraliçeler,…
Ama hepsinden önemli olan bir başka özelliği var ki, sadece bu özelliği ile Türk milleti olarak bizi kendisine bağlıyor.
Otelin birinci katındaki bir odadan söz ediyorum.
Kapı numarası 101.
Anıları buram buram tüten; bizi kendisine çeken çok özel bir yer burası.
ATAMIZIN hatıralarıyla dopdolu bir mekan.
Daha görürü görmez içinizi sımsıcak yapıyor, gözleriniz hafiften nemleniyor.
Bu güzel odayı günün belirli saatlerinde gezebilir, konuk defterine duygularınızı yazabilir, hatta Atamızla birebir dertleşebilirsiniz.
İlk kez 1917 yılında konakladığı bu otele daha sonraki yıllarda sıklıkla gelmiş Atamız. Yatak odasının hemen yanındaki mini salon ise arkadaşlarıyla hararetli tartışmalar yaptığı, kararlar aldığı bir mini mekan olma özelliğini korumuş.
Gerek yatak odasında gerekse bu mini salonda Atatürk’e ait özel eşyalarda sergileniyor. Okuma gözlükleri, çok sevdiği kahve fincanı, çay fincanı, kişisel kullanım eşyaları, zarifliğinin simgesi takım elbiseleri, şapkaları, ve diğer giysileri gibi.
Ama tüm bunların yanında özel bir ipek halı var ki işte onun gizemli öyküsü anlatılmaya, yazılmaya, dilden dile aktarılmaya değer bence.
Bu halı 1929 yılında bir Hint Mihracesi tarafından hediye edilmiş. Tüm halıların tersine renkli değil, sadece siyah beyaz renklerle dokunmuş. Ve üzerinde bir saat motifi var ki tam 09.07’yi gösteriyor. Atamızın ölüm saati olarak bildiğimiz saatin tam iki dakika sonrasını. Yani aslında beyin ölümünün gerçekleştiği saati betimliyor. Sırlar ve ilginçlikler bununla da bitmiyor. Halı üzerinde yer alan kasımpatı çiçeklerinin sayısı tam on adet ve kasımpatı hepimizin bildiği gibi Kasım ayını simgeleyen bir çiçek. İşte Atamızın henüz ölümüne 9 yıl varken ve ölümüne dair hiçbir şey bilinmiyorken hediye edilen halı ve onun esrarengiz sırrı Atamızın bu güzel odasında sergileniyor artık.
Yolu İstanbul’a düşenlerin gidip göreceği, Atamızın nefes aldığı bu özel yerde bulunmanın derin hazzıyla mutlu mesut ayrılacağı çok özel bir yer. İlk fırsatta ziyaret edin diyorum ben, inanın pişman olmayacaksınız.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
13.09.20011
Merhaba Belgin Hanım,
YanıtlaSilAtamızla ilgili paylaşımınız için sizi tebrik ederim. "Esrarengiz halıyı" yazmanız da ilginç oldu.
Not: "Ah ... o mahzun bakışlar" başlıklı yazınız Damla'da yayımlandı. Katkınız için teşekkür ederim.
hayırlı günler dileğiyle.