‘’Evrendeki her şeyin
canı vardır ve her zaman hayatla bir bağ kurman gerekir. O zaman dünya senin
için bambaşka bir anlam taşımaya başlar.’’ diyor Paulo Coelho BRIDA isimli
romanında.
O bağı kurduğumuzda
evrendeki her şeyin anlamı daha da derinleşiyor aslında. Çevremizdeki hiçbir
şeyin gereksiz olmadığını, her şeyin o olağanüstü dengenin bir parçasını
oluşturduğunu anlıyoruz üstelik bazen şaşırarak. En işe yaramaz sandığımız
şeyin bile ne denli önemli olduğunu, yokluğunda dengelerin nasıl da bozulduğunu
ancak yok ettiğimizde fark ediyoruz, peş peşe oluşan zincirleme olaylarla.
Evrendeki her canlının
ise en az bizler kadar sevgiye ihtiyacı var. Sevgiyle, ihtimamla
güzelleşmeyecek hiçbir şey yok aslında. Hayatın başlangıcı ve tüm canlıların
yaşam kaynağı olan suyun bile. Evet SU. Bizim ve tüm canlıların olmazsa olmazı.
Gelin bu noktada
kitaplarını okumaktan keyif aldığım BUKET UZUNER’in SU isimli romanındaki güzel
satırlara bakalım. Suyu öyle güzel tariflemiş ki…
‘’SU, abıhayattır.
SU anne rahmidir, SU
doğurgandır.
SU saflıktır, SU
berekettir.
Bütün akanlar arasında
sadece Sudur; insanın dışını yıkarken içini de temizleyen.
SU şifadır. Kaplıcanın
şifası ve denizin gücü SU’yundan gelir. Ruhu yorulanın şifası SU sesidir.
SU’yun makamı neşe veren
Rast’tır, rahatlatan Hüseyni’dir, sevindiren Uşşak ve tevazuya çağıran
Hicaz’dır.
SU kaybolmaz. SU döner.
SU dolaşır. SU akar. SU gezer. SU uçar. SU yağar. SU uyur.
SU bilir.
SU vardı. Başlangıçta
sadece SU vardı.
Suyu ziyan etmek
günahtır. Şamanlığımızdan Anadolu’ya yadigar kadim geleneğimizde bu böyledir:
SU kutsaldır… SU… SU… ‘’ diye devam ediyor satırlar.
Ve bize yaşam veren
suyun da sevgiye, ilgiye ihtiyacı var; tıpkı diğer canlılar gibi.
Su molekülleri üzerinde
bilim adamları tarafından pek çok deney yapılmış.
Fransız bilim adamı Dr.
Jacques Benveniste, yaptığı pek çok deneyin sonucunda suyun hafızası olduğunu kanıtlamış.
Japonya’da Masaru Emoto
tarafından yapılan ilginç bir araştırma da ise; sevgi sözcükleri söylenen ya da
müzik dinletilen su moleküllerinin olağanüstü güzelleştikleri tespit edilmiş. Olumsuz
duygular yüklenen suyla farkları incelendiğinde; sevginin gizemli gücü açıkça
ortaya çıkmış. Yani siz su moleküllerine ne kadar sevgi verirseniz, o denli
albenili hale geliyorlar ve şekilleri insanları şaşkına çevirmeye yetiyor.
Biliyorum pek çok kişiye
belki de bu satırlar çok ütopik görünüyor ve ‘’hadi canım sen de’’ dedirtiyor.
Ama benim neredeyse yaşam felsefem haline gelen ve yazılarımda dilimden hiç
düşürmediğim SEVGİNİN sınırları bu denli geniş. Bildiğimiz, her gün içtiğimiz ve
hatta hiç önemsemediğimiz suyun; sevgiyle güzelleştirilerek tüketilmesinin ise
bedenimizde yaratacağı mucizeler o kadar önemli ki.
Yapılacak şey aslında
çok basit. Yeter ki sevgi sözcükleriyle sarılın ona ya da minicik sevgi dolu notlar
iliştirin bardağınıza, kullandığınız şişenize. İçtiğiniz her yudumu yine
sevgiyle kabul edin bedeninize. Bedeninizdeki ışıltılara ve sevginizin muhteşem
gücünün, suyla birleşip yeniden size geri dönmesine izin verin. Başlı başına
hayat kaynağımız olan SUyun sevgimizle katmerlenmesi; yaşama tebessüm ederek
göz kırpmak değil mi sizce de? Düşündüklerimizin kalitesinde bir hayat yaşamak
adına deneyelim diyorum ben. Hem denemekten bir şey kaybetmeyiz, kazanacaklarımız
ise o kadar çok ki…
Sevginin muhteşem
gücünde hep sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
13.03.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder