Bolluk
içinde olmak…
Aslında
hayatımızın her evresinde gönlümüzden geçirdiğimiz bir dilek bu, dile getirsek
de getirmesek de... İçimizde bir yerlerde hep saklıdır bolluğa kavuşma
isteğimiz. Ama ne yapmamız gerektiğini, nasıl hareket edersek bolluk içinde yaşayacağımızı
bir türlü yerli yerine oturtamayız. Bu konuda yazılan pek çok kitap, yazı ve
hatta nette gezinen bilgilere bir yanımız aşinadır aşina olmasına ama; iş
uygulamaya geldiğinde kolay olmadığını görürüz. Ve eğer birazcık sabırlı,
birazcık hayata karşı inatçı ve azimli değilsek vaz geçeriz hemen. Tüm o bolluk hayallerimiz olduğumuz yerde
sadece düşlerimizi süsleyen bir parantez olarak kalır ne yazık ki. Oysa ki zoru
başarmak güzeldir, hem de ne güzel…
İçimizde
barındırdığımız her duygu ve düşünceyi kısıtlamadan, olumsuz cümleler içinde
kullanmadan, tamamen olumlu şekliyle tutmak, hatta olmuş gibi yapıp enerjinin
çoğalmasına yardımcı olmak.
Bir
anlamda gelecek olan güzelliklere, kafamızdaki olumsuz düşünceler nedeniyle set
çekip mani olmamak. Bir şeyi isterken ya da düşünürken elimizdekilerin
kıymetine kıymet katarak, artırarak istemek, gönülden geçirmek…
Evrenin
akışında olmak aslında. Bir tür nehirde yüzerken o akışın gücünü arkamıza
almak, ters yöne yüzmemek. Suyun gücünü hayatın güzelliklerini kendi lehimize
çevirmek…
Bu
akışta olunca çevremizdeki her şeye pozitif baktığımız için de tüm güzellikleri
fark etmemiz, etrafımıza da aynı pozitif enerjiyi yaymamız an meselesi. Böylece
bir bumerang gibi bizim yaydıklarımız katlanarak bize geri dönerken, çoğaltacak
yüreğimizdeki her şeyi; sevgiyi, aşkı, hayata bağlılığımızı, şükran duygumuzu,
tebessümlerimizi… öyle değil mi?
Tam
tersine yoksunluğu içimizde yaşatmak ise ne büyük hata. Sahip olamadıklarımıza
bakıp üzülmek, hatta bazılarının yaptığı gibi başkalarında olan şeyleri
kıskanmak, bizi giderek güçsüz yapmaya başlıyor. Güçsüz ve mutsuz. Hayatın
güzel yönlerini bir yana bırakıp hep eksikleri görür hale geliyoruz ve içten
içe üzülüyor, daha agresif, yüzü gülmeyen, negatif insanlar haline geliyoruz.
Bu ruh halindeyken hayata asılmak, çalışmak, hatta hayal kurmak bile eziyet
gibi geliyor. Kendimize hayrımız dokunmadığı gibi etrafımıza yaydığımız negatif
enerjiler bize geri döndükçe biz daha da diplere iniyoruz. Oysa ki tek fark
düşünceyi, duyguları olumlu tutmakla ilgili. Aklımıza gelen olumsuz düşünce ve
duyguları da (ki gelmemesi mümkün değil) hemen o anda, fark eder etmez
değiştirmeye çalışmak.
Halbuki
bizler ne yapıyoruz? İşin daha zor kısmı olan bu farkındalığı, bu hep tetikte
olma halini (ki öyle olmayınca düşüncelerin hemen olumsuza kayma ihtimali hayli
yüksek, böyle diyor uzmanlar, haklılar da; hele bu son zamanlarda dünyaca
yaşadıklarımızı düşünürsek) hemen bırakıp; işin kolayına kaçıyoruz. Yoksun
olduğumuz şeylerle yaşadığımız dünyamızı değiştirmek için kılımızı dahi
kıpırdatmak istemiyoruz neredeyse. O cesaret, o öz güven yok çünkü içimizde ya
da var ama yeterli değil, korkuyoruz.
Neden
mi? Değişimlerden, hayatımıza sokacağımız yeniliklerden, o tek düze ve belki de
hiç sevmediğimiz hayatı yaşamak istemediğimiz, hep söylendiğimiz halde
yapamıyoruz. Elbette birazcık cesaret
gerek, birazcık inanç gerek ve olmazsa da; üstelik elimizdekileri kaybetmek
zorunda kalsak dahi bunun dünyanın sonu olmadığını anlamak gerek. Her insan bu
dünyaya yalnız geliyor, paylaşıyor ve sonunda yine yalnız gidecek. Hayatın bizi
zorladığı en dip anlarda bile bir umut ışığı olacağını hiç unutmayalım yeter.
Bolluk
akışını kapatan ise bizim en büyük fren mekanizmamız olan kontrolümüz.
İster istemez bunu uygulamada tutuyor ve akışın o büyük gelişine kendimizce
setler çekiyoruz. Oradan bize ancak cılız bir su akışı kalıyor. Evrende çağlayan misali akarken ve bir çok
kişi bundan nasiplenirken hem de.
Hepimiz
doğal olarak yaşantımızda her şeyin bolluk içinde olmasını istiyoruz; sevginin,
aşkın, paranın, arkadaşların, sahip olduklarımızın daha da çoğunu. Ama buradaki
küçük detayı hep atlıyor, görmezden geliyoruz. Çünkü bunun nasıl olacağına kafa
yoruyoruz. Hani ‘’ benim etim ne budum ne’’, ‘’nasıl olur da tüm hayallerime
sahip olurum’’ diye düşündüğümüz anda her şey bitiyor. Bolluk gelecekken
gelemiyor, bizim setlerimize çarpıyor. Bir şeyi istemek gönülden arzu etmek
yeterli, nasıl ve ne şekilde olacağına kafa yormamak lazım. Çünkü bunu yaparken
ister istemez olumsuz düşünmeye başlıyoruz kendi içimizde.
Ve
yine aynı noktaya geliyoruz. Kendimizi sevdiğimiz, saygı duyduğumuz ve
güvendiğimiz ölçüde cesur oluruz ve bu cesaret bize bolluk kapılarını ardına
kadar açar. Çünkü içsel düşüncelerimizde her şey olumlu sinyaller üretip, etrafımıza da olumlu sinyaller gönderir.
Kontrollü
olmaya devam eder, kaybetme duygularını içimizde yaşatırsak dışarıdaki bolluk
bize teğet bile geçmez. Unutur gideriz dünyayı, güzellikleri. Kendi
olumsuzluklarımıza odaklanıp onlarla yaşamaya başlar, geçmişi hatırlayıp
kendimizi suçlarız hatta başkalarını da (ki bu durum daha da tehlikeli).
Bolluğun
herkese yetecek kadar çok olduğunu bundan bizim kısmetimize de kocaman parçalar
düşeceğini hissetmeye çalışmak asıl olan. Kolay mı değil, çünkü o zaman belki
de elimizdekileri kaybedeceğiz. Buna hazır mıyız, bu cesaret var mı bizlerde? Elbette
buna kolay cevap vermek mümkün değil. Hani tabiri yerindeyse ne yardan ne
serden vazgeçemiyoruz çoğu zaman. Hem elimizdekiler bir yanımızda dursun
sırtımızı onlara yaslayalım diye düşünüyor, hem de hayallerimiz olsun diye
bekliyoruz. Ama en ufak bir çaba dahi göstermeden… bu durumda o hayaller
gerçekleşir mi, elbette ki hayır. Yeni hayaller kurulabilir mi? Hangi ruh
haliyle? Buna gücümüz kalır mı?
Sözün
özeti; herkes kendi düşünceleri duyguları ve hayata karşı gösterdiği cesaret
kadar hayatın bolluğundan yararlanır.
Sevgisini paylaştığı, yüreğini herkese açtığı, gönül gözüyle baktığı
ölçüde mutlu olacak; bu mutluluk ona öz güven ve yaşamında değişiklikler yapma
cesareti verecek ve bolluk akışı hiç bitmeden devam edecek.
Sevginin, saygının,
aşkın, hoşgörünün, anlayışın, empati kurmanın, gönül gözümüzle bakmanın esirgenmediği,
özgürce paylaşıldığı bir dünya o kadar
güzel ki… Buna tüm kalbimizle inanalım yeter bence. Bundan daha güzel bolluk
olabilir mi insan hayatında?
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
03.08.2012
Bloğunuzu çok beğendim.Benimde bir bloğum var,sizinkine benzer ama amatörce,yeni yeni ilgilenme fırsatı buluyorum,yorumlarınızı beklerim.www.murekkebimbeyaz.wordpress.com
YanıtlaSil