Oysa ki hayata, doğaya, insanlara, tüm canlılara ve hatta ölüme karşı naif bir duruş sergilemek aslında en kolayı. Çoğumuz ise nedense bir türlü yapamıyoruz. İş söze geldiğinde demediğimizi bırakmıyoruz ama; uygulama safhasında hepimiz sınıfta kalıyoruz. Gelin görün ki bu durum bazıları için hiç de zor değil. Hepimizin özlemini duyduğu bu naif yaşam şeklini bizlere gösteren harika bir video izledim geçenlerde. Ve içimden hemen yazıya dökmek, sizlerle de paylaşmak geçti. Her bir kareden alacağımız o kadar çok ders var ki…
Şimdi sizleri Japonya’da
minicik bir köye götüreceğim. Bu köyün ismi yok. Ancak nehirler üzerine kurulan
su değirmenleri köyle öyle bütünleşmiş ki; bazıları tarafından haklı olarak ‘Su
Değirmenleri Köyü’ olarak tanımlanmış. Tamamen doğal ortamın içinde kendi
halinde, son derece mütevazi bir köy. Minicik. Yaşayanların sayısı da oldukça
az. Bu köyde elektrik yok. En büyük lüksü yemyeşil bir ormanın içinde, bir çok
nehre sahip olması. Bunun değerini fark eden köylülerin kendi elleriyle
yaptıkları çok sayıdaki su değirmeni ise; ormanın doğal orkestrasına keyifle
eşlik eder gibi. Çevrede duyulan sadece sessizlik. Ve o sessizliğin içindeki
kuş cıvıltıları ile su değirmenlerinin aheste aheste dönerken çıkardığı su
sesi. Tek kelime ile MUHTEŞEM. Her taraf yemyeşil ve aralarda size göz kırpan
rengarenk çiçekler.
İşte böylesi güzel bir
tabloya birden sırt çantalı genç bir adam giriyor. Belli ki köyün yabancısı.
Etrafına biraz şaşkın, biraz da hayran gözlerle bakıyor. Genç adam gözünün
görebildiği her noktada karşısına çıkan su değirmenlerini incelerken; arkasında
duyduğu neşeli çocuk sesleriyle bakışlarını o yöne kaydırıyor. Çocukların
nehrin üzerindeki bir köprüden geçmeden; yerden nazikçe birer çiçek kopartarak,
hemen köprünün bitimindeki büyükçe bir taşın üzerine koyduklarını görüyor. Bu
duruma bir anlam veremiyor. Güle oynaya yollarına devam eden çocukların
arkasından bir süre bakakalıyor.
Derken, hemen ileride başında
genişçe şapkası ile yaşlı bir adama rastlıyor. Su değirmeninin tekerlek kasnağını
yapmaya kendini kaptırmış adam. Sessiz, sakin huzurla çalışıyor. İşine öyle
odaklanmış ki, genç gezgincinin seslenmesini duymuyor bile. Meraklı genç adam; bu
köy, gördükleri ve belki de göremedikleri nedeniyle heyecanla yaşlı adama
birbiri ardına pek çok soru soruyor. Bir yandan işine devam eden yaşlı adam
hepsini cevaplıyor. Ancak söylediği her söz, hepimize adeta hayat dersi verecek
nitelikte.
Sonunda tüm köy halkının
burada yaşamadığını; köyde elektriğin olmadığını, çünkü elektriğe aslında
ihtiyaç duymadıklarını; insanların rahata çok çabuk alıştıklarını, rahatın daha
iyi olduğunu sandıklarını; ama gerçekten iyi olan şeyleri sokağa attıklarını;
ışık olarak yağ lambaları ve mumun yeterli olduğunu; gecelerin karanlıkta
olması gerektiğini, gündüz kadar aydınlığın gereksiz olduğunu; yıldızların bu
sayede daha iyi görülebildiğini; ekinleri için traktör yerine inek ve at
kullandıklarını; yakıt olarak sadece kendi kendine düşen odunları ve tezek
kullandıklarını bir çırpıda söylüyor.
Her bir cevap genç adamı
hem şaşırtıyor, hem de tebessüm ettiriyor. Ancak yaşlı adamın bilge sözleri
bunlarla kısıtlı kalmıyor ve hayat görüşünü anlatmaya devam ediyor. İşte onun
ağzından hayata ve belki de bizim hiç önemsemediğimiz doğaya bakış;
‘’İnsanların eskiden
yaşadıkları gibi yaşamaya çalışıyoruz. Bizim doğal hayat tarzımız bu. Bugünkü
insanlar doğanın bir parçası olduklarını unuttular. Ve hepimizin bağımlı olduğu
DOĞAYI yok ediyorlar. Her zaman iyi bir şey yapabileceklerini sanıyorlar,
özellikle bilim adamları. Akıllı olabilirler. Ama çoğu doğanın kalbini
anlayamıyor. Sonuçta sadece insanları mutsuz eden şeyler icat ediyorlar. Yine
de icatlarıyla gururlanıyorlar. Daha kötüsü birçok insan da onlara mucizelermiş
gibi bakıyor. Onlara adeta tapıyor. Bilmiyorlar ama doğayı yok ediyorlar. Kendilerinin
de yok olacağını göremiyorlar. İnsanoğlu için en önemli şey, temiz hava ve
temiz su. Bunları üreten ağaçlar ve çimenler. Her şey kirleniyor. Sonsuz dek.
Üstelik kirli hava, kirli su insanların kalbini de kirletiyor.’’
Dersini fazlasıyla alan
genç adam; bu arada sabah köprü yanında rastladığı çocukların neden büyük bir
taşa çiçek koyduklarını sormayı ihmal etmiyor. Sonuçta, uzun yıllar önce o
köprüden geçerken ölen hasta bir adamın anısına saygı amaçlı olduğunu öğreniyor.
Zamanla bir adet halini aldığını ve tüm köy halkı tarafından da uygulandığını.
Tam bu sırada uzaklardan
bir müzik sesi duyuluyor. Genç adam köyün bir kutlamaya hazırlanıp hazırlanmadığını
soruyor. Aldığı cevap karşısında ise şaşkınlığı daha da artıyor. Çünkü bu seslerin
ve kutlamanın mutlu bir cenaze töreni için olduğunu öğreniyor. İyice afallayan genç
adam bir cenazenin nasıl olup da mutlu olabileceğini sorduğunda; ‘’Çok çalışıp,
uzun yaşamak ve sonunda teşekkür edilmek ‘’ cevabını alıyor. Yaşlı adam biraz
daha açıklama ihtiyacı hissettiğinden olsa gerek sözlerine devam ediyor. Köyde
bir tapınak ya da rahiplerinin olmadığını, bu yüzden bu işi köylülerin beraberce yaptığını anlatıyor.
Genç adam ve çocukların ölmesinden hoşlanmadıklarını, böyle kayıpları
kutlamanın zor olduğunu; ancak köy halkının doğal yaşamını sürdüğünü ve hep çok
ileri yaşlarda hayata veda ettiklerini belirtiyor. Ve ekliyor ‘’ Bugünkü cenaze tam
99 yaşındaki bir kadına ait.’’
Genç adamdan izin
isteyen yaşlı bilge işini bırakarak yerinden kalkıyor. Üzerine kırmızı tören giysisini
geçirip, eline de çanını alıyor. Bu arada genç adama kısık bir sesle
‘’Gerçeği
söylemek gerekirse o kadın benim ilk aşkımdı. Ama kalbimi kırdı. Başka birisi
için beni bıraktı.’’ diyerek biraz mahcup bir edayla fısıldıyor. Hala ilk aşkını
unutamayan adam yaklaşan kalabalığa doğru ilerlemeye başlıyor. Son soruya ise ‘’yaşım tam 103 yani yaşamayı
bırakmak için iyi bir yaş. Bazıları hayatın zor olduğunu söylüyor. Bu sadece
laf. Aslında hayatta olmak güzel. HEYECAN VERİCİ.’’ diyerek gülümseyen bir
yüzle tören alayına katılıyor.
Önde çocuklar sağa sola
çiçekler serperken, hemen arkalarında çalgıcılar ve başlarında süslü
şapkalarıyla tüm köy halkı dans ede ede, çoşkulu bir kutlama yaparcasına;
aralarına aldıkları cenazeyi tepeye doğru taşıyorlar.
Genç adam duydukları ve
gördükleri karşısında şaşkın, hayran bakakalıyor. Son olarak köprüden geçerken
tüm köy halkının adetine uyuyor, bir çiçek kopartıp taşın üzerine saygıyla
bırakıyor ve o doğa dostu köyden ayrılıyor.
Azla yetinmenin,
elindekilere şükrederek kıymet bilmenin, saygıyla sevgiyle yaşamanın güzelliği.
Hangimiz böylesi bir ortamı arzu etmiyoruz ki? Ama istemek başka, buna
erişmenin kolay yolları varken görmezden gelip, yok saymak ve hatta yok etmek
için inatla direnmek başka. Sonrasında ‘geleceğimiz tehlike altında’ demek bir
işe yaramıyor maalesef. Duyarlı olabilmek, FARKINDALIĞIMIZ AÇIK olarak etrafımızdaki her şeye, her canlıya,
hayata ve ölüme saygı ve sevgi bakabilmek; aşkı yüreklerimizde her daim
yaşatmak gerekiyor. Vakit henüz çok geç değilken, durup kendimize bir çeki düzen
vermenin tam zamanı. Öyle değil mi?
Gelin son sözleri ünlü Alman düşünür ve yazar Eckhart Tolle ile yapalım; ‘’Doğa sizi dinginliğe eriştirebilir. Bu onun size armağanıdır. Doğayı dinginlik alanında algıladığınızda ve onunla o alanda birleştiğinizde farkındalığınız o alana nüfuz eder. Bu sizin doğaya armağanınızdır.’’ Verdiği albenili armağanlar karşısında bizlerin doğaya verebileceği bu armağan çok mu sizce?
Gelin son sözleri ünlü Alman düşünür ve yazar Eckhart Tolle ile yapalım; ‘’Doğa sizi dinginliğe eriştirebilir. Bu onun size armağanıdır. Doğayı dinginlik alanında algıladığınızda ve onunla o alanda birleştiğinizde farkındalığınız o alana nüfuz eder. Bu sizin doğaya armağanınızdır.’’ Verdiği albenili armağanlar karşısında bizlerin doğaya verebileceği bu armağan çok mu sizce?
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
02.09.2013
NOT: Beni bu anlamlı videodan haberdar eden Sn. Mehmet
Şen’e teşekkürlerimle. İzlemek isteyenler için videonun linki: http://www.facebook.videoindir.me/yume-dusler-su-degirmenlerinin-koyu-akira-kurosawa.html
Çoook sevdim.Bence,yaşlı amca hala o kadını seviyor;orada yine onu sevdiğini söyleyecek."Eskiden ona aşıktım." sözlerini söyleyebiliyorsa..
YanıtlaSilDoga ve insan her zaman ic ice olmali harika yazmissiniz..
YanıtlaSil