Hangi yaşta olursanız
olun, hangi kitabı okumayı tercih ederseniz edin bence okumak bir ayrıcalık.
Okumayı sevmek, kitapların o büyülü dünyasında gezinmek bambaşka bir keyif. Her
durum ve şart altında insanın ruhunu besleyen, yeri gelip yaralarını saran, yeri
gelip kabuk tutmuş yaralarını kanatan ama; dünya görüşünü, bakış açısını
zenginleştiren muhteşem bir güzellik.
Kitapsız bir dünya,
okumadan geçirilmiş günler benim için en büyük kayıp. Bir iki satır dahi olsa
okuyabilmek lazım. Beynimizin yeni bilgilerle şaşırmaya ihtiyacı var diye
düşünüyorum ben. Çünkü her yeni bilgi size bir başka bilinmedik kapının
yollarını açıyor düşünce anlamında. Geniş düşünürken, çok daha geniş
düşünebilmenin naif yollarını. Zenginleşmenin en keyifli yolu bu değil mi sizce
de? Gönül zenginliğinize de etkisi var, görüş zenginliğinize de, farkındalığınıza
da Daha ne olsun? Okuyan, okuduğunu eleştirebilen, üzerinde düşünen bir
insandan kimseye zarar gelmez. Satır aralarında tanımadığınız kişilerle
buluşabilmek, aynı duygu harmanında kalkan buğdayları beraberce görebilmek ne
güzeldir; bir düşünsenize.
Kitap okumayı çok seven,
eline aldığı her kitapla bambaşka güzelliklere yelken açtığına inanan birisi
olarak da; okuma keyfimizi biraz daha keyifli hale getirmemiz gerektiğini
düşünüyorum. Çünkü hızlı okumak, zaman içinde emek harcanarak geliştirilebilen bir beceri.
O halde gelin şimdi
okumayı daha zevkli, daha hızlı hale getirmenin yollarına bakalım. Zaman
elimizdeki en değerli hazineyken ve okumayı bu denli severken hızlı okumak,
bence denizde sörf yapmak kadar keyifli olacak; ne dersiniz?
Okuduğumuz zaman bir
yandan da düşünmeye de başlarız. Yazarın ne demek istediğini, neyi nasıl
vurguladığını, nedenlerini. Elbette düşüncesine katıldığımız ya da katılmadığımız
noktalar olacak. Herkesle her şeyde aynı düşünmemiz zaten mümkün değil ki.
Burada önemli olan bize sağladığı bakış açısı ve farkındalık. Eğer bir roman
bir öyküyse okuduğumuz; yazarın hayal dünyasındaki kişilerle kol kola girer
dünyaya bir de onların gözüyle bakmanın tadına varırız. Hatta yeri gelir öyle
etkilenir, öyle sahipleniriz ki… okuduğumuz kitabın son sayfalarına doğru içimize
dolan hüzne şaşırıp kalırız. Eğer
bilgiler içeriyorsa, yöntemlerden bahsediyorsa; uygulamaya çalışırız kendimizce.
Aklımıza yattığı yönleriyle. İçimize sinmediyse daha detaylı araştırırız belki
ve hepsi bize fark etmeden öyle güzel zenginlikler katar ki… bakış açımız
kocaman olur zaman içinde.
Yaşamdaki kalite kadar
okumada da seçicilik ve kalite elbette çok önemli. Beynimizi gereksiz
bilgilerle doldurmamak adına. Öyle hızlı bir bilgi devinimi var ki… ve bir o
kadar da çok yanlış ve gereksiz bilgi. Araştırmayı her daim ön planda tutarak,
yazılanların doğruluğunu yanlışlığını süzgeçten geçirerek okumak ve öğrenmek gerek.
Sürekli öğrenen, kendini
geliştirmeyi bir yaşam felsefesi haline getiren insanlardan oluşan toplumlar
her zaman bir adım önde giderler. Bizlerin böyle bir toplumu oluşturmaması
içinse hiçbir eksiğimiz yok. Yeter ki azimle, istekle öğrenme hevesimizi hep
canlı tutalım. Kısa zamanda, daha çok okumanın yollarını bilmek, okumayı
kaliteli ve zevkli hale getirmek bu anlamda çok önemli.
İşte karşımızda bu
amaçla kullanılan ve gözün görme yeteneğini geliştirmeye yardımcı olmak
amacıyla geliştirilen “Tachistoscope”. İkinci Dünya savaşında pilotları hızlı
görmeye alıştırıcı çalışmalar yaptırmak amacıyla bulunan bir alet. Sonradan eğitimcilerin
yeni keşiflerine zemin hazırlamış. Hızlı okuma çalışmalarında ve disleksi, yani
kelime körlüğü olan hasta çocukların eğitimlerinde kullanılmış. (Disleksi; sebebi
bilinmeyen ve bazen okul çağına kadar gizli kalabilen bu hastalık; dinleme,
konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında
ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğu
şeklinde tarif ediliyor uzmanlar tarafından.)
Aletin çalışma prensibi
son derece basit. Üzerindeki ayarlarla saniyenin 1/25, 1/50, 1/100 gibi
hızlarda açılıp kapanan penceresinden görülen sözcükler. Okuyucunun görme
alanını genişletme çalışmalarında yarar sağladığını belirtiyor uzmanlar ki
günümüzde bilgisayarlarda bu işlevi fazlasıyla görüyor. Gördüğünü algılama,
belleğe kaydetme, o anda manasını düşünme bir anda sizi inanılmaz disipline
ediyor ve belki de siz farkına dahi varmıyorsunuz.
Hiç düşündünüz mü
bilemiyorum ama; edindiğimiz bilgilerin en az yüzde seksenini okuyarak elde
ettiğimizi belirtiyor uzmanlar. Yapılan araştırmalar bunu göstermiş. Ne kadar
büyük bir oran. O halde daha çok bilgi edinmek için daha çok okumak gerekiyor.
Ama nasıl? (devamı 2/2 ‘de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
19.08.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder