"Yaratmanın başlangıcıdır
hayal gücü. Dilediğinizi hayal edersiniz; hayal ettiğinizi amaçlarsınız;
amaçladığınızı yaratırsınız nihayet."
der ünlü İrlandalı yazar George Bernard Shaw.
İşte hayal gücünün en
güçlü rençberleri onlar. Hangi dalda olursa olsun müthiş bir yaratıcılık ve
hayal gücü var eserlerinde. Rençberlerin toprağı milim milim kazıp
havalandırmasına, bereketlendirmesine benzetirim ben onların yaşam içinde
eserleriyle var oluşlarını. Öylesine değerlidir varlıkları hepimiz, ülkemiz ve
hatta dünyamız için.
Sanat devasa bir kaynak.
Alabildiğine geniş bir yelpaze. Hangi birini sayalım ki? Edebiyat ve müzik bir
yana; görsel anlamda ruhumuzu okşayan heykel, mimari, resim, tiyatro, bale,
opera, fotoğraf ve sinema öte yana. Sanatın hangi dalında olursa olsun sanatçı
olmak ise bambaşka bir değer. İçlerindeki o güçlü enerjiyi bizlere aktaran,
aktarırken kalbimizi esir alan, sevgimizi çoğaltan, anlarımızı güzelleştiren gönlü
güzel insanlar.
Yaşantısı ve eserleriyle
dünyaya adeta damgasını vuran ünlü sanat adamı Leonardo da Vinci bakın ne
demiş?
‘’Güzel olan her şey
insanın hafızasından kaybolabilir, fakat sanatta asla. ‘’
Sanatçılar hayatı bizim
gördüğümüzden daha farklı görüyor. Detaylardaki güzelliklere kendi duygu, düşünce
ve hayallerini de katıp ortaya öyle bir eserle çıkıyorlar ki… Hayran olmamak,
saygı duymamak elde değil. Eserleriyle zamanı ve anı adeta donduruyorlar.
Hayatın albenili dokunuşlarını hissedip, onları ölümsüzleştirken; aynı zamanda
bizlere yaşama sevinci aşılıyorlar. Elbette her sanatçının olaylara bakış
açısı, yorumlayış biçimi ve anlayışı farklı. Ama bu çok çeşitlilik, etrafımızdaki
renklerin sayısını artıran en güzel etkenlerden de birisi.
Ruhumuzu dinlendiren bir
melodinin bestekarı; bizlere dünyanın pencerelerini açan ve içimizi sıcacık
yapan bir romanın yazarı; duygusal dünyamızı besleyen, aşkımızı dizelerine
hapseden bir şair; renklerin harmonisini hayal gücüyle bütünleştiren bir
ressam; gözlerimize görsel şölen yaşatan balerinler, baletler, akrist ve
aktörler; kulaklarımızın pasını silen şarkıcılar ve daha niceleri.
Varlıklarıyla, eserleriyle ülkeler arası iyi ilişkilerin, keyifli diyalogların
sessiz ve mağrur elçileri. Bir milletin gelişmişliğinin en naif göstergesi
değil midir sanata ve sanatçılara verilen değer?
Tıpkı güzel Atamızın
dediği gibi; ‘’ Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata
mâlik olamaz.” Var olmamız için gereken yaşamsal bir zorunluluk adeta. Hava
gibi su gibi gerekli hepimize. Çünkü ruhumuzun beslenmeye, gönlümüzün
zenginleşmeye ihtiyacı var.
Yaşamın zorlu kıskaçları
gün geliyor hepimizi bunaltıyor, enerjimizi yok ediyor. İşte böylesi zamanlarda;
sanatın herhangi bir dalı bizleri bu kıskaçtan kurtarıp, bir anlığına da olsa tebessüm
etmemizi, mutlu olmamızı sağlıyor. Hele hele baktığımız bir resimde, okuduğumuz
bir romanda ya da şiirde, dinlediğimiz bir melodide, seyrettiğimiz bir filmde
kendimizden bir şeyler buluyorsak yaşadığımız heyecan ve keyif katlanarak artıyor.
Kendimizi daha iyi hissediyoruz. Mutlu olduğumuzun farkına varıyoruz. Yarına
umutla hazırlanıyoruz. Ders alıyoruz zaman zaman, bir şeyler öğreniyoruz. Eğleniyoruz.
Yaşamın getirdiklerine daha geniş açıdan bakabiliyoruz. Bunlar az şeyler mi?
Asla.
Modern dünyamızda
değerleri hala yeterince anlaşılamayan gönlü zengin insanlar onlar. Sessiz
sedasız, kendi iç dünyalarındaki hayalle bizleri şaşırtan, her defasında
yüzümüzü gülümsetenler. Maddiyatı düşünmeden maneviyata gönül verenler. Yaşama
yaptıkları katkıların değeri, daha ileriki zaman dilimlerinde ancak fark
edilenler. Yıldızlarla süslü hayatlarını yaşarken yanında olanların, alkışlar
azaldığında bir başına bıraktığı biraz da yalnız insanlar. Bir ülkenin
ilerlemesinde ve dünyaya tanıtılmasında tartışmasız en güçlü aracı onlar.
Sanatçılar hepimizden
cesur aslında. Özgür ruhlarıyla hayatın içinde yol alırken, hayal ettiklerini gerçekleştirme
cesaretine sahipler çünkü. Kim ne derse desin, yorumlar ne kadar negatif olursa
olsun onlar için fark etmiyor. Bu işe gönül verdikleri için maddiyatı ikinci
plana atıyorlar. Çok zor yaşam mücadelesi içinde olsalar dahi eserleri uğruna
her zorluğa katlanıyorlar. Sonunda yanlış anlaşılabiliyorlar. Yeterince övgü ve
alkış da almayabiliyorlar. Ama onlarda öyle engin bir yürek var ki, eserlerini
yaratmaya devam ediyorlar; hem de yaşamlarının son anına değin. Zekaları
yaratıcılıklarını beslerken, akılları hep bir adım önde. Yaşamın içinde neden
var olduklarını biliyorlar. Eserleriyle yıllara meydan okuyorlar. Ve bence
sevgiyi saygıyı fazlasıyla hak ediyorlar.
Sanatçıları ve
eserlerini yorumlarken; düşüncelerine daha saygıyla yaklaşabilsek, ön yargılı
olmasak keşke. Ne düşündüklerini, neden o satırı yazdıklarını ya da o resmi
yaptıklarını, o melodiyi neden o tarzda bestelediklerini sorgularken naif
olmaya çalışmak öyle önemli ki. Hepimizin aynı şeyi düşünmesi mümkün değil
elbette. Çünkü her insanın olayları, duygu ve düşünceleri yorumlayış biçimi
farklı. Aynı anda aynı şeyleri düşünmemiz, madalyonun hep aynı tarafından
bakmamız öyle zor ki. Bu bağlamda eserlerini oluştururken sanatçıların ne düşündüğünü
bilmemize de imkan yok. Unutmamak gerekiyor ki zevkler ve renkler tartışılmaz. Üstelik
içinde hayal dünyasının gizemli tozları varsa.
O halde gelin bakış
açımızı geniş, toleransımızı ise her daim yüksek tutalım. Tutalım ki sanatın o
engin yolunda verdikleri savaşta yalnız olmadıklarını, desteklendiklerini
hissetsinler. Hayatımızın olmazsa olmazı saygı ve sevgi hep başucumuzda durursa;
bunu başarmak an meselesi. Öyle değil mi?
Sanata gönül veren ve
kalıcı eserleriyle adlarını unutulmazlar listesine yazdıran tüm sanatçılara
selam olsun. Gönüllerindeki o engin güzelliği bizlerle paylaştıkları için her
birine ne kadar teşekkür etsek azdır. Dileğim o ki, bizlere aşıladıkları yaşam
enerjisinin fazlası onlar için de olsun. Yaşarken değerleri anlaşılsın. Eserleriyle
hep var olsunlar. Ve bizlerin gönüllerini zenginleştirmeye devam etsinler.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
23.02. 2012
güzel bilgi ellerinize sağlık
YanıtlaSilEticaret4