Kendimize bir iyilik mi
yapmak istiyoruz? Üstelik bu iyilik dokunuşu etrafımıza da bulaşsın, katlanarak
artsın mı istiyoruz? O zaman gelin NEŞELİ olmaya çalışalım.
Bu cümleyi okuduğunuzda
içinizden ‘’hiç de kolay değil, benim yaşadıklarımı bilsen sen de neşeli
olamazsın ki‘’ dediğinizi duyar gibiyim. Elbette haklısınız. Elbette yaşam zor.
Sıkıntılar bitmiyor. Henüz bir tanesiyle baş edemeden, peşinden yeni sıkıntılar
ortaya çıkıyor.
Ama hayat hep böyle dalgalı
olacak. Bazen zorlu, bazen fırtınalı, bazen süt liman deniz misali. Bize düşen
gayret etmek olmalı. Elimizden geldiğince, var olan koşullarımızla neşe
kıvılcımlarını çaktırmalı. Şartlar ne kadar zor olursa olsun, o kıvılcımların
sönmesine izin vermemeli. Çünkü o fırtınalardan, o karabasanlardan daha kolay
kurtulmanın yolu buradan geçiyor.
Nasıl mı? Cevabı ünlü
Amerikalı yazar Orison Swett Marden’in sözlerinde saklı.
‘’Neşeli olabilmek
hayatınızda kendinize ve başkalarına yapabileceğiniz iyiliklerin en büyüğüdür. Çünkü
neşeli bir mizaçta çekim gücü vardır. O hayatın iyi şeylerini çeken bir
mıknatıstır. ‘’
İşte hayatın iyi ve
güzel şeylerini çekebilmenin yolu. Bu yolda olabildiğince vakit geçirmek ve neşenin
mıknatıs etkisinden faydalanmak gerek. Çünkü hepimizin neşeye ihtiyacı var. Hem
de hiç olmadığımız kadar. Gülümsemeye, doya doya tebessüm etmeye de. Ancak o
zaman içinde bulunduğumuz bu zorlu süreçleri atlatabilir, umutlarımıza
ekleyeceğimiz sevgi damlalarını çoğaltabiliriz. Elele beraberce.
İçimizde hep var olan,
bizden sadece tek bir sinyal bekleyen ve o sinyal gelmediği sürece hep içimizde
tutsak kalan duygumuz hangisiymiş biliyor musunuz?
NEŞE.
Üstelik yine bizler
tarafından bir anda acıya çevrilebiliyormuş.
Nasıl mı?
Beklentilerimiz olmadığında.
Gerçekten de duygularımız
iç içe geçmiş labirentler gibi adeta. Ve bizler çoğunlukla duygu ve
düşüncelerimizin kontrolünü kaybettiğimiz noktalarda; bu labirentler arasında
gözü kapalı dolaşıyoruz. Çıkış yolunu bir türlü bulamıyoruz. İçimizdeki o
güzelim cevherleri heba edip, ömür tüketiyoruz.
Neşe içimizde her an var
olan en doğal duygumuz. Bizden beklediği ise sadece özgür bırakılmak. Şartlara
ve durumlara göre yasaklar ardına itilmemek. Konunun uzmanları her nefes
alışımızda aslında neşe titreşimleri yaydığımızı belirtiyor. Ancak bizler bunun
farkında değiliz. Çünkü başka şeylere odaklanıyor, gereksiz pek çok ayrıntıda boğulup
gidiyoruz.
Gelin, her yeni günde, önce
sonsuzluktan çalınan bir AN yaratalım kendimize.
Gülümseyelim, kendi ruhumuzla beraber
etrafımıza. Bir tebessüm bin olurken, ANların artık sonsuzluktan çalınmasına bile
gerek kalmadığını anlayalım. Hep göz önünde olduklarını, aslında bizlere el
salladıklarını bilelim. Hayatın bize sunduklarını en doğru şekliyle fark
edebilmenin ve mutlu olmanın tadına varalım. Gün geceye karışırken, huzur yanı
başımızda, rengarenk rüyalar ise ceplerimizde olacak inanın bana.
Kendimizi seviyorsak,
değer veriyorsak çevremize daha güzel enerjiler yayacağımızın bilincindeysek eğer;
her yeni gün bizim için bir başka güzel yolculuk aslında. Öyle değil mi?
Yaşanacak pek çok AN, görülecek pek çok detay ve paylaşılacak sıcacık
sevgilerle dopdolu. Aradaki o gri siyah renkler varsın olsun. Biz diğer
renklere sarıldıktan sonra ne önemi var ki?
Sevgi dolu bir ruh, aydınlık
bir bakış ve bitmeyen hayallerle insan nelere imza atmaz ki? Yaşamın o dur
durak bilmeyen koşturması içinde çabalarken hepimizin gayesi bu değil mi? Bunun için hepimiz okuyor, öğreniyor,
araştırıyor, tabiri yerindeyse didinip duruyoruz. Ama önceliği kendimize
vermemiz gerektiğini bir an olsun unutmadan. Çünkü her şey kendimizle
şekilleniyor.
Bakın İranlı İslam âlimi
ve filozofu İmamı Gazali ne der?
İçindeki sevgiyle ruhunu
hep tertemiz tutan, vicdanından yana hiç sorunu olmayan bir insan olmak ne
kadar güzeldir. Kalbindekileri sadece kendisi için değil, başkaları için de
isteyebilmek; sevinçleriyle mutlu olup, üzüntülerini katmerleştirmek yerine,
geçirmek için çaba harcamak nasıl güzel bir erdemdir. Kısacası önce insan
olmak, önce adam gibi adam olmak; hepimizin ilk gayesi değil mi? Ve
çocuklarımıza vereceğimiz ilk eğitim.
Hayallerimiz olsun bir
dolu. Hem de devasa hayaller. Yürekten inanarak istediğimiz her hayalimiz gün
gelir gerçek olur. Olmayanlar için üzülmek yerine, başka hayalleri devreye
sokmak çok mu zor? Olanlar için mutlu olduğumuzda şükrediyoruz ya dolu dolu;
ben diyorum ki aynını olmayan hayallerimiz için de yapsak. Olana da olmayana da
şükretmek içinizi ferahlatacak çünkü. Zenginleştirecek. Gönül zenginliğine
ulaşabilmek bu kadar kolay aslında. Neşeli olmak, mıknatıs etkisi yaratmak da. (devamı
2/2 ‘de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
02.01.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder