15 Nisan 2014 Salı

GÜLÜŞÜMÜZ ÖMÜRLÜK OLSUN MU? (2/2)

‘’insanları etkilemek için en önemli araç gülümsemektir.’’ diyor Amerikalı iletişim uzmanı ve yazar Dale Carnegie. O halde gelin gülümsemekten vaz geçmeyelim. Kullanabileceğimiz kadar çok alanda kullanıp beraberce bu güzelliği artıralım. Gücümüze güç katalım. Var mısınız?

Gülümsemekten söz edip simgesini atlamak olmaz. Hazır yeri gelmişken, ortaya çıkış öyküsü hayli ilginç olan bu simgeye de yer vermek gerek. Hepimizin tanıdığı, yazılarımızda özellikle cep mesajlarımızda sıkça kullandığımız bir simge bu.

‘’SMILEY’’  namı diğer ‘’GÜLEN YÜZ’’.

Bu güzel ikonu bizlere kazandıran kişi Amerikalı bir reklamcı ve grafiker.

Harvey Ball.

Yüzünde tebessümden eser yok. Tüm hayatı da böyle geçmiş.

Ancak hayatın tatlı bir cilvesi olsa gerek; onun sayesinde pek çok insan gülümsemiş ve hala da gülümsüyor. Pozitif mesajın babası da diyebiliriz kendisine. Bundan seneler önce Amerika’daki bir sigorta şirketi çalışanlarının moralini düzeltmek amacıyla tasarlanmış.

Sarı zemin üzerinde gülen bir yüz ifadesi.

Basit. Akılda kalıcı. Sevimli. Küçük büyük herkesin dikkatini çekecek kadar etkili. Üstelik yaşantımız içinde da her yerde kullanılmaya müsait.

Harvey Ball tarafından ilk kez rozet üzerinde bir tasarımla ortaya çıkmış.  Ancak gördüğü büyük ilgi ve beğeni sonrası; her nesneye uygulanmaya ve böylece dünyaya yayılmaya başlamış.

Ancak Harvey Ball’un kaderi ona öyle bir oyun yapmış ki. Uzun yıllar telif hakkını almayı unuttuğu için; neredeyse tüm ömrünü bu sorunla baş etmek adına harcamış. Bu arada ikonundaki gibi gülümsemiş mi dersiniz? Maalesef hayır. Çünkü mizacı buna hiç uygun değilmiş.

Bu simgeyle ilgili bir başka ilginç not ise şöyle. Amerika’ya bir grup Japon turist gelir. 
Girdikleri mağazada herkese gülen yüz ifadeli ‘hoş geldiniz’ kartı dağıtılır. Tek bir kişi hariç. Ve o kişi bu kartı almadığı için; akşam otelinde harakiri yaparak yaşamına son vermek ister. Tesadüfen kurtarılır. Gerekçesi nedir biliyor musunuz? Gülen yüz ifadeli kartın verilme onuruna layık olmadığını düşünmesi. İnsan olmanın erdemi, naifliği bu olsa gerek. Sizleri de düşündürdü eminim ki.

Sadece bir gülümseme deyip geçmemek lazım. Nelere sebep olduğu ortada.

Yazımı gülümseme üzerine yazılmış güzel bir şiirle noktalamak istiyorum. 

‘’Beyaz bileklerin, uzun ince parmakların,
  Ağzın yüzün burnun kaşın,
  Bahar sesin kulaklarımda ya,
  En çok gülüşün kalmış aklımda
  Gizli saklı, utangaç, çocukça biraz
  Sıcacık içime işleyen,
  Yüreğimde depremler yaratan
  Herkese yakışır gülmek ya,
  Sen gülünce yer güler, gök güler...
  Ellerinin kapatmaya yetişemediği hani,
  Ansızın bastıran yaz yağmuru,
  Sonrasında  toprak kokusu,
  Altından geçtiğim ebem kuşağı gülüşün.
  Ya da ne bileyim
  Demli bir bardak çay
  Elinde sigaran dalıp gittiğin anda,
  Şebboy kokuları getiren,
  Bad-ı Saba misali gülüşün...’’

Hiç görmediğiniz bir gülüşe bu kadar mı ustaca yakalanır kelimeler? 

Şimdi en başta sorduğum soruya geri dönüp yeniden soruyorum sizlere. Gülüşümüz ömürlük olsun mu? Benim cevabım kocaman bir EVET. Gülüşümüzün o sıcacık renkleri ile ruhumuzu beslerken; etrafımıza yaydığı güçlü enerjisi ve parıltısıyla her daim unutulmaz olsun mu? EVET seslerinizi duyar gibiyim. Harikasınız. Harikayız.

Sevgiyle hep GÜLÜMSEMEde kalın.
Belgin ERYAVUZ

07.08.2013

Not: Dizelerin sahibi Sn. Ahmet SAYGIN’a ve fotoğraflarını beğenerek takip ettiğim, bu yazımı da güzel bir karesiyle renklendirdiği için Sn. Cüneyt ÇETİNER’e teşekkürlerimle.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...