7 Nisan 2014 Pazartesi

İŞ İŞTEN GEÇMEDEN (2/2)

En çok ikili ilişkilerde yaşanıyor bu tarz iş işten geçme halleri. Hayat arkadaşımız, eşimiz, sevgilimiz, aşkımız, ruh ikizimiz, bizim için kıymetli her kim varsa hayatımızda. 

Eğer onun hakkındaki düşüncelerimiz aşağıdakiler gibiyse, vay bizim halimize.

‘’Duyarsız.
Romantizmden öyle uzak ki.
Sevgisini hiç belli etmiyor.
Güzel sürprizler yapmıyor.
Düşüncesiz.
İlgisiz.
Jest yapmak mı? O da neyin nesi. Bilmediğine eminim.
Hep ben mi hatırlatacağım? Kendisi düşünsün biraz da.
Hatırlatılan bir jestin tadı olmaz ki.
Ben dile getirince yapmasının hiçbir anlamı yok.
Beklentilerimi, isteklerimi hissetmesi, benim yerime düşünmesi gerekmez mi? ‘’

Ah iç seslerimiz. Ah kendi kendimize, çığlık çığlığa kalan feryat figanlarımız. Suskun. 
Sessiz. Anlaşılmayı, düşünülmeyi, şımartılmayı bekleyen benliğimiz. Sanki sevginin ölçüsü bunlarmış gibi, kendimizi bu dar döngüye hapseden duygularımız. İçimizde yıllar içinde biriken tortular. Uhdeler. Sonra da yok olup giden güzellikler…  

Kuşkular, sevgiden emin olamama halleri ve bu nedenle hep test yapmalarımız. İçimizi kemirip duran ‘acaba’ lar…

Geleneklerin, adetlerin, toplum baskısının ve hatta okuduğumuz romanların, izlediğimiz filmlerin kalbimizde oluşturduğu beklenti şekilleri, etkileri…

Örnek mi? O kadar çok ki. Doğum günlerinde sadece sevgiyle kucaklanmak yetersiz. 
Çiçek yoksa sevgi eksik. Tek taşsız evlilik teklifi yarım. Düğün yapılmadan  atılan imza hüzünlü. Balayına gidememek hayal kırıklığı. Unutulan bir evlilik yıl dönümümü affedilemez bir hata.   Pek çoğunun maddiyata dayandığını göz ardı etmemek gerek.

Oysa ki sıcacık sevginin ve aşkın bunlarla alakası yok.  Ve her insan kendi nevi şahsına münhasır. Herkesin sevme şekli, sevgisini ifade etme tarzı da başka başka. Bu nedenle genelleme yapmak, başkalarıyla kıyaslamak o kadar yanlış ki. Üstelik sevgiyi maddiyattan, alınacak hediyelerden beklemek ne derece doğru olabilir ki?

Elimizdekilere şükretmek varken hep olmayanları görmek, onlara kilitlenmek; kendimize ve karşımızdakilerine yapacağımız en büyük haksızlık.

Elbette tatlı sürprizler hepimizin gönlünü okşar. Elbette kendimizi özel hissetmemizi sağlar. Ve hatta biz kadınlar kendimizi dünyanın en güzel, en şanslı kadını gibi hissederiz. Ama mutlu ve özel hissetmenin tek yolu bu değil.

Karşımızdaki dinlemiyor mu? Olabilir. Biz deneyelim her şeyden önce. Dinlemesi için ne yol varsa uygulayalım. Sonunda hiç oluru yoksa tamam. Ama ya tutarsa? Ya dile getirdiklerimiz hayatımıza güzel renkler katarsa?

Ön yargılı olmamak gerek. Daha en başından ‘mümkün değil, beni dinlemiyor bile; kaldı ki istediklerimi yapacak’ diye düşünmemek gerek. Belki yapacak. Belki anlayacak. Belki bu şekilde bir konuşma onun veya onların bakış açısını tamamen değiştirecek. Neden olmasın ki?

Mutluluk kısacık anlardaki farkındalıksa; bunu şükürlerle desteklemek en güzel şekli değil mi? Varsın bir doğum gününüzü atlamış olsun. Varsın eli kolu çiçeklerle gelmesin. Hiç önemli değil inanın bana. Sevgi bu kadar yüzeysel olmamalı. Bu toz zerresi olumsuzluklarla sarsılmamalı. Derinliği, gücü; test edilmelere, kıyaslanmalara ihtiyaç hissettirmemeli.

Zaten bunlar varsa, soru işaretleri kafamızdan hiç çıkmıyorsa; o gerçek ve kalıcı sevgi değildir diye düşünürüm ben.

‘’Hep tek taraflı kalıyor yaptıklarım. Benim onu  düşündüğüm kadar beni düşünmüyor ki. Benim neleri sevdiğimden haberi bile yok.’’

Eğer böyle düşünüyorsak; kendimizi ve yüreğimizdeki sevgiyi mercek altına almalıyız öncelikle. Çünkü gerçek sevgilerde beklenti olmaz.

Karşılığını alacağımızı düşünerek yapılan jestlerin, sürprizlerin anlamı var mı sizce? Bence yok. İçinizden geldi ve yaptınız. Bir defa, beş defa. Gönlünüz ne zaman ve ne kadar isterse. Karşılığı hiç gelmese de siz o AN yaparken mutluluk duyuyorsunuz ya. İşte güzel olan da bu zaten.

Naif konuşmanın tınısında, gözlerinin içine bakarak dinlemenin gölgesinde ve koşulsuz sevginin kalkanında kalsın tüm ilişkiler. Her daim sıcacık. Gönül güzümüz, aşkla baktığı her noktada bizi doyuran sevgilerle buluştursun. Ve o sevgiler, aşklar kalıcı olsun dileğimle…

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

23.02.2014




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...