17 Eylül 2014 Çarşamba

KALBİMİZİN SEZGİSEL ZEKASI (1/3)

Bedenimizdeki en çalışkan organlardan bir tanesi kalbimiz. Uyuduğumuz anlarda bile tik taklarıyla ‘’Ben buradayım.’’ demeye ve kan pompalamaya devam ediyor. Ruhumuzun en güzel merhemi olan sevgimizle hem de. Bu öyle bir merhem ki değdiği yerde adeta tılsımlar yaratıyor.

İşte sevgimizle yol alan ve bizi yaşama bağlayan bu nadide organımız aynı zamanda bir zeka küpü. Çünkü tıpkı beynimiz gibi nöronlarla donatılmış. Hem de öyle az bir sayıda değil. Kalp hücrelerimizde  neredeyse yüzde 65 kadar nöron var.

Bu müthiş bilgi son derece önemli. Bize kalbimizle beynimiz arasında MUHTEŞEM bir köprü olduğunu gösteriyor çünkü. Birbirleriyle direkt iletişim kuruyorlar. Beynimiz kalbe duygusal durumunu bildiriyor. Kalbimiz de o sıcacık sevgisiyle cesaret veriyor. Her bir hücremiz hayatın güzelliklerini bizlere yaşatmak adına görevde yani.

Ancak kalbimizin işlevleri bununla da bitmiyor ki. Daha önceki yazılarımdan hatırlarsanız; kalbimizin ürettiği elektriksel ve manyetik alan beynimizden çok daha güçlüydü. Elektriksel alanda 100 katı, manyetik alanda ise 5000 katı daha fazla enerji söz konusu. Dile kolay.

Sonuçta hem kalbimizden hem de beynimizden evrene titreşimler yolluyoruz.

Siz, ben, onlar, bizler, hepimiz.

Yeri geliyor sevgiyle, yeri geliyor burnumuzdan solurken; kin ve nefretle.

Peki bu ne demek?

Hepimiz birbirimizi iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz anlamda etkiliyoruz demek. Buna bir de üzerinde yaşadığımız dünyanın manyetik alanını eklersek olanlar oluyor. 

Bu karmaşa arasında en çok özlediğimiz ise UYUM ve pozitif enerji, öyle değil mi?

İşte bunun için manyetik alan derecesinin 0,10 Hertz değerinde kalması şart. Çünkü ancak o zaman kalbimizin ve beynimizin ilişkisi ahenkli bir uyumla yol alıyor. Bir diğer deyişle o var olan köprüdeki geçişler sakin kalıyor. Birbiriyle çarpışmıyor. Dünyanın manyetik alanı ile de uyum içinde olduğumuz için; her şey süt liman adeta.

Sonuç? Mutlu olduğumuzu hissediyoruz, hissettiriyoruz.  

Daha ne olsun.

Kalp ve beyin arasındaki bu ahenkli salınmaya ‘’COHERENCE’’ deniyor. Yapılan araştırmalar, bu özel uyum yakalandığında; kalp ve beynin birbirine geçen iki sistem gibi sinerjik olarak işlemeye başladığını gösteriyor.

Peki bu özel dalga boyutunu nasıl yakalıyoruz dersiniz?

Şimdi sıkı durun. Çünkü kolaylığı karşısında şaşıracaksınız.

SEVGİ, şefkat, ŞÜKÜR, takdir ve AFFETME gibi zarafetin tılsımını hissettiren tüm o NAİF DUYGULARLA.

Bunlar arttıkça stresimiz azalıyor. Dolayısıyla dünyayla olan uyumu da kolayca yakalamış oluyoruz. Bağışıklık sistemimiz güçleniyor. Varsa hastalıklar iyileşiyor. Bizden etrafımıza olumlu titreşimler yayılıyor. Tebessümler değdiği noktada artıyor.

Sonuçta bu uyum, bu dalga boyutu hepimiz için önemli.

Bu amaçla bilim adamları tarafından geliştirilen bir de cihaz var. Çalışma sistemi son derece basit. Kalp ve beynin uyumla iletişime geçmesi (coherence) halinde ışık yeşil yanıyor. Uyumsuzluk halinde ise kırmızı sinyal veriyor.

O halde bize düşen bu uyuma olabildiğince yakınlarda kalmak.

Işığımızı hep yeşilde tutmak.

Bunu başarmanın ilk adımı ise duygu ve düşüncelerimizin farkında olmak. Sonra da negatif düşüncelerimizi fark ettiğimiz anda pozitife dönüştürmeye çabalamak. Yani sık sık içimize dönüp ruhumuzu yoklamak. Sevgiyle, aşkla ve şükürlerle yaralarımızı sarmak. Bunun sadece kendimize değil, hepimize faydası var. Benden size, sizden bana, onlardan hepimize gelen sinyalleri bir düşünsenize.

Uzmanlar bu konu üzerinde bir süre için yoğunlaştığımızda; uyumu daha sık yakaladığımızı belirtiyor. Yani sadece okuyup geçmek, bildiğimizi zannedip bırakmak değil asıl olan. Denemek gerekiyor. Çabalamak. İnanmak ve önemsemek.

Bu arada çok güzel bir not daha var ki, okur okumaz yapabiliriz hepimiz.  Elimizi kalbimizin hemen üzerine koyuyoruz. Elimizin o yumuşak teması ile zihnimiz dikkatini kalbimize yöneltiyor. Böylece kalbimizle bağlantı kurmuş oluyoruz. Ne güzel değil mi?

Ben bir elimle tuşlara basarken, diğer elimle de kalbime dokunuyorum şu anda. Verdiği his mi? Güzel inanın. İçimdeki sevgiyle bir şeyler karalarken; sizlere ulaşabiliyor olmanın o tarifi zor mutluluğundayım şimdi. (devamı ilginç satırlarla 2/3’te)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

10.08.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...