Karşımızdakini, beraberce hayatı paylaştığımız insanları anlayabilmenin en güzel yolu EMPATİ.
Hangimiz yeterince
yapabiliyoruz tartışılır. Ama geçenlerde okuduğum bir gerçek yaşam öyküsü; biz insanlara adeta ders
verir nitelikte. Beraberce hatırlayalım istedim. Neden mi? Farkındalığımıza bir
artı ekleyip, empati yolunda bir adım daha atmak adına.
Tarih… 16 Ağustos 1996
Yer… Amerika-Chicago ‘’Brookfield Hayvanat
Bahçesi’’
Olayın kahramanı… ''Binti
Jua'' isimli dişi bir goril.
1988 doğumlu. Annesi
Lulu, babası Sunshine. İsminin anlamı da Swahili dilinde 'Sunshine’nın kızı' demek. Eşi Silverback’ten iki yavrusu ve iki
torunu var. Hepsi farklı hayvanat bahçesinde yaşıyor olsa da kocaman bir
aileye sahip.
Şimdi gelelim hepimizi
gülümsetecek ve içimizi ısıtacak olan öyküye.
Ağustos ayının o sıcak yaz
günleri. Hayvanat bahçesi; çocuklarına doğayı, hayvanları ve yaşam şekillerini
göstermek için gelen ailelerle dolu. Bahçenin primat yani goril ve maymunların
bakıldığı bölümündeyiz.
Her şey normal seyrinde.
Ama bir anda sesler yükselir. Bakışlar ve meraklı kalabalık gorillerin yaşadığı tarafa
yönelir. Tüm gözler heyecanla ve çaresizlikle tellerin ardına takılır.
Herkes paniklemiş ve
çığlık çığlığa bağırmaya başlamıştır. Sebebi üç yaşlarında bir oğlan çocuğunun
gorillerin bölümüne düşmesidir. İçindeki meraka yenik düşen çocuk, etrafı
çevreleyen duvara tırmanmış; dengesini kaybedince de tam 18 metreden beton
üzerine düşmüştür.
İşte o anda bizim
kahraman gorilimiz sessizce çocuğun yanına yaklaşır. Diğer gorilleri
homurdanarak uzaklaştırır. Ardından yaralı çocuğu büyük bir ihtimamla kucaklar.
Emniyetli bir yere taşır. Bulduğu bir kütüğün üzerine oturur. Kolu kırılan,
yüzü yaralanan baygın çocuğu kucağında öz yavrusu gibi sallar. Kendine
gelinceye kadar yanına kimseleri yaklaştırmaz. Hatta görevlileri bile. Daha
sonra çocuğu hayvanat bahçesinin bakıcılarına teslim eder. Ve bu anda çocuğun
sırtını ‘’Artık güvendesin, yaşama yeniden döndün.’’ dercesine sıvazlar. Yaşadıkları kabus dolu
anlardan sonra yavrularını sevgiyle kucaklayan anne baba son derece sevinçlidir. Hastanede
dört gün geçiren çocuk da eski sağlığına tamamen kavuşur.
İşte içimizi ısıtan,
yüzümüzü gülümseten gerçek bir öykü. Binti’den bizlere bir armağan. Konunun
uzmanları; bu güzel davranış için başlarda biraz eğitim, biraz fedakarlık
ilkelerini savundular. Ama çoğu hayvanda var olan empati örneği olarak Binti’yi
kullanmakta sakınca görmediler.
Peki bizler böylesi
güzellikleri neden yapamıyoruz? Neden her defasında zorlanıyoruz?
İçimizi karartmak istemiyorum
ama; dünya üzerindeki vahşeti, acımasızlığı, öfkeyle kinle yapılanları,
haksızlıkları, vurdumduymazlığı ve hepimizi insan olduğumuza utandıran nice
tasvip edilemeyen hareketi düşünmeden de olmuyor maalesef.
Oysa ki EMPATİ yapmayı bilsek, sadece bilmekle
kalmayıp birebir uygulayanı olsak…
Çok mu zor? Bence değil.
Öykümüzdeki dişi goril
bunu başardı. Karşısındaki o minicik yavrunun halini görünce, içindeki acıyı
hissetti. Hiç düşünmeden yardım elini uzattı. Onu hayata döndürdü. Elbette anne
olmasının bu davranışta büyük payı var ama, sonuçta o bir hayvan.
Tam tersine, bunca
vahşete imza atan bizler neyiz diye sormadan edemiyor insan. Yaşadığımız onca
zulmü görünce. Doğaya, bitkilere, güzelim ağaçlara, hayvanlara ve kendi cinsimize
yaptıklarımız o kadar acı ki…
"İnsan zeka
karşısında eğilir; ama şefkat karşısında diz çöker."
İşte bizler de bu öykü
karşısında, bu şefkat ve güzellik karşısında diz çöküyoruz. Öyle değil mi?
DUYARLI OLMAK çok başka
bir şey.
Pek çok naif duyguyu
içinde barındırıyor çünkü. Merhamet, vicdan,
önsezi, sevgi, saygı ilk aklıma gelenler.
Ben biliyorum ki
hepimizin içinde var. Az ya da çok, ama var.
Önemli olan onu beslemek. Çoğalmasına ön ayak olmak. Çocuklarımızda bu naif duyguyu yaşatmak.
Doğaya, çevremize ve
canlılara karşı ne kadar duyarlı olursak; o kadar zenginleşeceğiz çünkü.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
11.06.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder