Oldukça eski ama bir o
kadar da güzel bir cümle var bununla ilgili. İlk duyduğumda anlamadım haliyle.
Ama kelime kelime üzerinden geçip; ne anlama geldiğine baktığınızda seviyorsunuz
siz de.
Cümlemiz şöyle;
‘’Galat-ı meşhur lügat-i
fasihten evladır.’’
Yani bazı kavramlar var
ki; halk dilindeki alışılagelmiş kullanımı; sözlükteki doğru tanımlarından daha
çok tercih ediliyor.
Bir anlamda kullanılan
yanlışlık, kullanılmayan doğruya karşı bir zafer kazanıyor bu kabul şekliyle.
‘’Galat’’ kelime olarak
yanlış demek. Bir sözcüğün, sözlükte belirtilen halinden başka bir şekilde
söylenmesi hali.
Osmanlıca bir tamlama
olan ‘’Galat-ı meşhur’’ ise, yanlış olduğu bilindiği halde kullanılmasında
sakınca görülmeyen kelime ya da kelime grubu.
‘’Lügât’’ sözlük demek
hepimiz biliyoruz bunu.
‘’Fasih’’ açık ve düzgün
anlatım demek.
Ama dikkat lütfen; galat
kelimesinin tam karşıtı değil gibi. Açık ve düzgün de kabul edilebilir elbette
ama; tam karşılığı gerçek, doğru anlamına gelen ‘sahih’ kelimesi.
‘’Evla’’ ise biliyoruz
ki uygun anlamında.
Peki ne oldu? Yaptığımız
yanlışlıklara dikkat çeken bu eski cümlede bile yanlış bir kullanım söz konusu.
Çünkü ‘sahih’ kelimesiyle kullanımı kabul edenler azınlıkta. Herkes
alışkanlığına yeni düşmüş ve ‘’Galat-ı meşhur lügat-i fasihten evladır.’’ şeklindeki kullanımı daha çok kabul görmüş.
Şimdi bile galat-ı
meşhurlar; meşhur olmaya, kullanılmaya devam ediyor. Hal böyle olunca varın
gerisini, yaptığımız yanlış kullanımları siz düşünün artık.
-’’Kısa kes aydın havası
olsun.’’ bizim bildiğimiz haliyle bir galat-ı meşhur.
‘’Kısa kes aydın ABASI olsun.’’ ise doğru
şekli yani lugat-ı fasih.
-’’Güzele bakmak sevaptır.’’
Sıklıkla kullanırız ama aslı ‘’GÜZEL
bakmak sevaptır.’’
-’’Göz var nizam var.’’
değil; ‘’Göz var İZAN (anlayış) var.’’
-’’Eşek hoşaftan ne
anlar?’’ değil, ‘’Eşek HOŞ LAFTAN ne anlar?’’
-‘’Aptala malum
olurmuş.’’ değil; ‘’ABDALA (dervişe) malum olurmuş.’’
-‘’Su uyur düşman
uyumaz.’’ değil; ‘’SÜ (asker) uyur düşman uyumaz.’’
-‘’Su küçüğün söz
büyüğün.’’ değil; ‘’SUS küçüğün söz büyüğün.’’
-‘’Sıfırı tüketmek.’’
değil; ‘’ZAFİRİ (soluğu) tüketmek.’’
-‘’Eni konu.’’ değil;
‘’ÖNÜ SONU.’’
- ‘’Altı
kaval üstü şişhane.’’ değil; “Altı kaval üstü ŞEŞHANE (altı mermi yuvasından
oluşan hazne).
- ‘’Hatasıyla
sevabıyla.’’ değil; ‘’Hatasıyla SAVABIYLA (doğrusuyla).
-‘’Sükutu (sessizlik)
hayale uğramak.’’ değil; “SUKUTU (kırılmak) hayale uğramak.”
-‘’Zürafanın düşkünü,
beyaz giyer kış günü.’’ değil; ‘’ZÜREFANIN (Zarafet) düşkünü, beyaz giyer kış
günü.’’
- “Ateş olsa cümrü kadar
yer yakar.’’ değil; "Ateş olsa CİRMİ (ebatı) kadar yer yakar.
-‘’Kelli felli.’’ değil;
"KERLİ (kuvvet) FERLİ (kudret).
Konuyla ilgili
araştırma yaparken; aynı anlama gelen kelimelerin eski ve yeni halleriyle peş
peşe kullanıldığı cümlelerin de varlığı dikkatimi çekti. Yani içinde sürekli
bir ikileme hali var.
''Babıali kapısından
mürur edip geçer iken, yek bir atlı süvariye tesadüfen rastladım.''
Bab: kapı; mürür etmek:
geçmek; yek: bir; atlı: süvari; tesadüf etmek: rastlamak.
İlginçtir ki, uzun ve
anlaşılmaz olduğu halde bu haliyle kabul görmüş yıllarca ve günümüze kadar da
gelmiş.
‘’Mesire yeri’’ de
bunlardan bir tanesi. Mesire zaten gezilen yer demek. Yine bir ikileme durumu
var karşımızda.
Bu galatları en çok
nerede yapıyoruz dersiniz? Kelimelerin teklik-çokluk hallerinde. Üstelik
çoğunun da farkında değiliz.
Örnekler o kadar çok ki.
Evlat, eşkıya, evrak,
tüccar, evrak bunlardan sadece bir kaçı.
Bu kelimelerin kendileri
aslında çokluğu ifade ediyor. Ama bizler kelimenin gerçek anlamını bilmediğimiz
için, evlatlar, eşkıyalar, evraklar, tüccarlar şeklinde kullanmışız. Aslında bu
kelimelerin tekil halleri, çoğul hallerinden tamamen farklı kelimeler. Evlat,
velet kelimesinin çoğulu. Tüccar, tacir kelimesinin; fukara, fakir kelimesinin;
evrak, varak (yaprak) kelimesinin çoğul halleri.
Buradan çıkan sonuç; bir
şeyin kabul görmesi ne kadar zor olsa da bir şekilde yer ediyorsa; değişmesi
mümkün değil. O yanlış durum yıllara meydan okuyor adeta. Uzmanlar bunlara ‘Dil
kusurları’ diyor.
Bilmemek ayıp değil
elbette. Yazarken itina ettiğim halde benim de pek çok hatam olabiliyor. Ancak
fark ettiğim ya da uyarıldığım noktada, geriye dönüp düzeltmeyi kendime düstur
edindim. Çünkü doğrusunu bildiğimiz halde eski halini kullanıyor olmak: bu
kusurların devamına sahip çıkmak gibi geliyor bana.
Asıl olan doğru
kullanımı desteklemek olmalı. Öyle değil mi? Çünkü Türkçemiz dünyanın en güzel dillerinden
bir tanesi. Eli kalem tutan, okuma yazma bilen herkesin elinden geldiğince bunu
görev edinmesi gerekli diye düşünenlerdenim.
Galat-ı meşhurlar sadece
tebessümlerde kalsın. Galat-ı sahihler ise kullandığımız güzel dilimizde
dileğimle.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
03.09.2014
Not: Bu konudaki farkındalığıma
dikkat çeken üniversite arkadaşım Sn. Ahmet Erecek’e teşekkürlerimle.
Kaynaklar: http://www.pervasiz.com.tr;
http://www.yekkez.com;
http://www.radikal.com.tr; http://www.radikal.com.tr.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder