Son öykümüz ise oldukça manidar.
Çok eski zamanlardan bizlere ulaşmış.
Tarihteki en kanlı savaşlardan
bir tanesi yaşanmaktadır. Hem de iki kan
kardeş arasında. Moğol kabilelerini buyruğu altında birleştirerek, Moğol
İmparatorluğu'nu kuran Cengiz Han ile Camuka karşı karşıyadır.
Cengiz Han’ın kan
kardeşi olan Camuka; aynı zamanda Cacirat kabilesinin de şefidir. Bu amansız
çarpışma sırasında aniden hava bozar. Gök adeta yarılır, şimşekler ardı ardına çakmaya
başlar.
Tatarlar ise şimşekten
korkmaları ile ünlüdür. İşte her iki ordu içinde de yer alan Tatar askerleri bu
şimşek bombardımanı altında o kadar korkarlar ki; savaşı bırakırlar. Kendi
canlarının derdine düşüp, kalkanlarının altına saklanırlar. Kaçacak güvenli bir
yer bulma telaşına düşerler.
İşte o anda Cengiz Han;
çakan şimşeklerin arasında atının üzerinde dimdik belirir. Bunu gören Tatar
askerleri Cengiz Han’ın yanında saf tutmaya başlar. Camuka'nın ordusu dağılır,
kendisi de esir düşer.
Savaş sonrası Camuka,
eski dostunun otağına getirilir. İlk sorusu ise bütün Moğollar şimşekten korktuğu
halde; kendisinin neden korkmadığı üzerine olur. Cengiz Han; insanın saklanacak
yeri kalmadığında korkmaktan da vazgeçtiğini söylerken, bir yandan da
gülümser.’’
Gerçekten de; hayat
bazen insanı öyle çaresiz bırakır ki.
Yaşadıklarımızı
algılamaya çalışırken de; korkularımızla yüzleşmek zorunda kalırız.
Çoğunlukla da yeneriz.
Öyle değil mi?
O zaman ben diyorum ki;
hayatın bizi zorlamasına gerek kalmasın. Gelin korkularımız her neyse
üstesinden gelelim. Çünkü hepimiz korkularımızla başa çıkacak kadar cesuruz
aslında. Yeter ki fark edelim, bir başka açıdan bakmaya çalışalım olmaz mı?
Tüm adımlarımız; dingin bir
ruhla, huzurlu bir hayatı kucaklamak adına olsun.
Anları ıskalamamak için.
Melekler fotoğrafımızı
çeker belki diyerek, en zor şartlarda bile gülümsemeyi unutmamak için.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
19.08.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder