Niyetlerimizde.
Aklımıza gelebilecek her
şey bir niyetle başlıyor çünkü.
Düşünseniz hayatımız
niyetlerimize emanet. Ve bu ne kadar
önemli.
Niyet; bir şeyi yapmayı
önceden isteyip, zihinde tasarlama,
düşünme demek. Maksat, amaç bir diğer tanımı da.
Kelime olarak Arapça’
dan gelmiş. Orada da aynı anlamda kullanılıyor.
Deepak Chopra’nın
tanımıyla ise ‘’Niyet; aslında ruhun kendisini maddesel gerçekliğe dönüştürmek
için başvurduğu bir mekanizma.’’
İlk başlarda sınırı yok.
Alabildiğine özgür
kalbimizde.
Yapmayı istediğimiz
herhangi bir şeyi önce zihnimizde tasarlıyoruz. Üzerinde düşünüyoruz, belki
değişiklik yapıyoruz. Ardından en önemli kısma geliyor ve niyet ediyoruz. Tüm
kalbimizle…
Yavaş yavaş sınırları
belirleniyor ve gerçeğe dönüşüyor.
Peki ne zaman?
Elbette en uygun
zamanda. Bu belki günler alıyor, belki yıllar, bazen de bir ömür.
Niyetlerimiz her daim
kalbimizde şekilleniyor. Bu nedenle ‘KALBİN KALBİ’ de deniyor. Yapacaklarımıza
ruh kattığı, temelini oluşturduğu için. Ben bu tabiri çok sevdim. Kalbimin
kalbine de sıkı sıkıya tutundum.
‘’Hayat Tanrı'nın
armağanıdır. Fakat iyi yaşam, senin düşüncenin armağanıdır.’’ diyor ünlü Romalı
düşünür, devlet adamı ve aynı zamanda bir oyun yazarı olan Lucius Annaeus
Seneca.
MUHTEŞEM değil mi sizce
de? Hayat felsefemizi ne güzel özetlemiş.
O zaman güzel düşünceler
ve güzel niyetler için; hadi gelin beynin kıvrımlarını aralayalım beraberce.
Beynimiz niyetlerimizi
nasıl algılıyor biliyor musunuz?
Cevabı için sıkı durun,
çünkü içerde inanılmaz şeyler oluyor. Basitleştirerek paylaşmaya çalışacağım
sıkılmayasınız diye.
Niyetlerimiz
beynimizdeki sınırsız senkronize korelasyonu harekete geçiriyor. Yani değişken tüm verileri aynı anda devreye
sokuyor. Biliyoruz ki beynimizde birbirinden bağımsız bölgelerde sayısız nöron
var. Somut bir şeyle karşılaştığımızda; işte bu nöronlar 40 Hz ile titreşiyor
ve bütünlük sağlamak adına aynı anda devreye giriyor.
Bunu yapmazsa hiç
birimiz net bir şey göremiyoruz. Sadece
noktalar, çizgiler, net olmayan görüntüler var aslında. Niyet sayesinde tüm
bunlar bir bütüne dönüşüyor. Beş duyumuzla bir nesne yaratmış oluyoruz.
Bir anlamda niyetimizle
evrendeki değişken ve bağımsız görüntüleri düzene sokuyoruz. Algılamayı sinir
sistemimizle yapıyoruz; ama niyetlerimizin sorumluluğu çok daha fazla.
Yaratmanın temelini oluşturuyor çünkü.
En yakın arkadaşı mı? Kader.
Çünkü kaderimiz en derin arzu ve niyetlerimizle şekilleniyor.
Şimdi düşünme zamanı. Şu anda en çok
neye niyet etmeye ihtiyacımız olduğuna dair.
Kimimiz aşk diyecek, kimimiz evlilik, belki
para, yıllardır özlemini duyduğu bir evlat ya da güzel bir iş. İşte niyetimiz her
ne ise; kalbimiz ve bir parçası olduğumuz evren; bu ihtiyacımızı gidermek için
devrede. Sonuçta bizi mutlu etmek istiyor. Yani son durakta ruhsal tatminimiz
söz konusu.
Ancak dikkat. Sürekli tekrar edilen niyetlerin,
alışkanlığa dönüştüğünü unutmamak gerek. Çünkü önemli olan bu alışkanlığın
dışına çıkmak. İmkansızı düşünüp, hayal
edebilmek. İşte o zaman önümüzdeki her kapı açılıyor.
Peki bu o kadar kolay mı?
Evet aslında kolay.
Yeter ki endişe ve kaygılardan uzak
kalmayı başaralım. Ruhsal dinginliğimizi korumaya özen gösterelim. Aklımızı
sınırsız kullanmayı ve özgür tutmayı hiç unutmayalım. (devamı 2/3’te)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
31.07.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder