4 Kasım 2014 Salı

NİYETLER Mİ? KALPTEN OLSUN (2/3)

Önümüzde devasa engeller olsa bile her kapıyı açabiliriz.

İmkansız denilenleri başarabiliriz. Çünkü hepimizde bu potansiyel var. Sadece farkında değiliz, o kadar. Bunu hiç unutmayalım olmaz mı?

Bizlere ‘’Ben’’ duygusunu hissettiren sınırsız akılla donatıldık hepimiz. Sizde, bende ve hatta minicik bir taş parçasında; evrendeki her şeyde var.

Üstelik inanması zor gibi görünse de hepimizdeki, her şeydeki sınırsız akıl AYNI.

Evrende var olan tek ‘’ben’’ den ayrılıp; şekil değiştirmiş. Varlık ve nesnelere dönüşmüş.

Başlarda evrenin bir parçasıyken; zaman içinde bireysel ‘’ben’’ duygusuna o denli alışıyoruz ki; evrenle BİR ve BÜTÜN olduğumuzu unutuyor; tamamen ayrı olduğumuzu düşünüyoruz.  

Bu algılama ne zaman başlıyor biliyor musunuz?

Uzmanlar henüz iki üç yaşlarındayken; ‘’Ben evrenden ayrı bir varlığım.’’ demeye başladığımızı belirtiyor. Geçen zaman içinde yaş aldıkça da artıyor haliyle. Sonunda neredeyse sadece BEN diyen bir insan olup çıkıyoruz. İçinde yaşadığımız evreni, onun bir parçası olduğumuzu unutuyoruz.

Hal böyle olunca; bizim algı durumumuza göre iki akılla karşı karşıya kalıyoruz.

*Bireysel ben yani sınırlandırılmış akıl.

*Evrensel ben yani sınırsız akıl.

Ancak evrenle bir bütün olduğumuzu yeniden hatırlayıp; evrensel aklımızı kullanmaya alıştığımızda imkansız yok artık bizim için.

Özetle; önümüzde iki seçenek var.

Bir tanesinde kısıtlı zaman söz konusu. Sınırlarımız belli. Oldukça sıradan. Üstelik korkular var içinde. Hayal kırıklığı ve belki acılar. Haliyle bunlarla her karşılaşmamız bizi yoruyor. Etraftan onaylanmayı bekliyoruz dört gözle. Böylece kendimizi iyi hissedeceğimizi sanıyoruz. Mantığımız sürekli devrede.

Diğerinde ise alabildiğine özgürlük var. Sınırlar yok çünkü. Zaman kısıtlaması da. 
Mantığımız değil, ruhumuz devrede.  Yaratıcı. Buram buram sevgi hakim. Enerjiye ihtiyaç duymuyor. Her daim hareket halinde. Üstelik eleştiriye ya da övgüye ihtiyaç duymuyor. Sıra dışı, ama aynı zamanda birleştirici. Bütün. Mucizelere inanmamızı sağlıyor.

Tam bu noktada Deepak Chopra’nın örneğine yer verme zamanı. İnanın bana daha iyi anlayacağız demek istediklerimi.

Diyelim ki; spor yaparak kilo vermeyi ve bu sayede kendimizi iyi hissetmeyi istiyoruz. Sınırlı aklımız devrede.  Bu eylem için koşu bandında ya da sahilde koşmaya başlıyoruz.

İşte bu sırada bedenimizin tüm organ ve hücreleri mola vermeksizin çalışıyor. Pek çok şeyi bir arada yapıyor, müthiş bir organizasyon içinde. Kanımız, dokular, enerji seviyemiz, aklımıza gelebilecek en ufacık detay bile mükemmel bir uyumda. Sadece biz keyifle koşalım diye; trilyonlarca şey aynı anda ve sınırsız bir iletişimle organize olmuş. Uyum oldukça aldığımız keyif de artıyor haliyle.

Peki ne yaptık biz? Önce sınırlı aklımızla niyet ettik. Ardından bedenimiz sınırsız akıl ile her şeyi aksaksız yerine getirdi. İşte beynimiz ve aklımız böyle çalışıyor, bizim niyetlerimiz doğrultusunda.

Dualarımız da böyle yerini buluyor aslında. Zamanında, zarafetle, minnettarlık, güven ve sevgi duygusuyla yapıldığında; içine biraz da teslimiyet girdiğinde gerçeğe dönüşüyor.

Dayatma ve zorlama olmadan. ‘’Ne olursa olsun, başkalarından bana ne, mutlaka olsun.’’ dememeye özen göstererek. Çünkü o oluşumun bize sağlayacağı fayda bir başkasına zararlı olabilir. Yani sadece BEN, sadece BANA demek yok; hiçbir zaman.
Tüm bunlara özen gösterdiğimiz halde; sınırlı aklımız her zaman bizimle işbirliği yapmayabiliyor ama. Ve işte o zamanlar biz de tökezlemeye başlıyoruz.

Neden mi?

İşte burası çok güzel. Çünkü niyetimiz hem evrensel hem de bireysel ben’e FAYDALI olacaksa UYUM söz konusu. Dayatma ve zorlama olmadan. ‘’Ne olursa olsun, mutlaka olsun.’’ dememeye özen göstererek. O oluşumun bize sağlayacağı faydanın, bir başkasına zararlı olabileceğini göz ardı etmeden.

Üstelik bireysel benin; ara sıra evrensel benin verdiği mesajları da alması gerekiyor. Alamazsa ya da kulak ardı ederse vay halimize. Çünkü kötü geri dönüşümler kapımızda.

Bunun sırrı ise FARKINDALIKta. Detayları görmek için, bakış açımızı ve algımızı olabildiğince açmamız lazım. Evrensel dünyayı yok saydığımız anda; niyetimiz de olmuyor zaten. Ne kadar istersek isteyelim.

Evrende yalnız olmadığımızı unutmamak gerek bunun için. Farkında değiliz ama; hepimiz davranış, niyet ve düşüncemizle bir şekilde birbirimizi tetikliyoruz.

Peki nasıl oluyor da tüm bu niyetler birbirine karışmıyor?

Sınırsız aklımız DAKİKA BİR kendisini yeniliyor da ondan.

Bu güzel organizasyona hayran olmamak elde mi? Her şey öyle güzel düşünülmüş ki. Böylece evrene olan uyum her dem taze tutuluyor. Bize sadece kalpten ve zarafetle niyet etmek kalıyor. (devamını 3/3’te, sakın kaçırmayın)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

31.07.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...