Hepimizin
içinde bir parça var kırılganlık. Biz yok saysak da ruhumuzun derinliklerinde bir
yerlerde saklı. Yeri geliyor buz dağının ucu kadar küçük bir kısmı ortaya
çıkıyor. Yeri geliyor kocaman kütlesiyle yaşantımıza damga vuruyor ve bu
halimiz bizi bile korkutuyor.
Eğer
kendimizi daha iyi tanırsak, nasıl yaşadığımızın farkına varırsak
kırılganlığımızla baş edebiliriz diye düşünüyorum. En azından duygularımızın
kontrolü bizim elimizde olunca, hayata ve getirdiklerine daha çok sözümüz
geçer.
Peki
hayata karşı duruşumuz nasıl dersiniz? Olaylar karşısında nasıl tepkiler
veriyoruz? Hareketlerimiz daha çok içimize, kendimize mi; yoksa dışarıya mı
bağlı?
Uzmanların
deyimiyle iç odaklı mı yoksa dış odaklı mı hareket ediyoruz daha çok?
Pek
üzerinde durmadık biliyorum. Hatta belki farkında bile değiliz. Ama şimdi tam
zamanı.
İç
odaklı yaşayanlar; hayata karşı duruşlarında, imajlarında, tercihlerinde kalp
seslerini dinleyen ve kendi istekleri doğrultusunda kararlar alan insanlar.
Tam
tersine; başkalarının istekleriyle hareket eden, onlardan çokça etkilenen ve
kalp seslerini duymazdan gelenler ise dış odaklı yaşayanlar.
Dış
odaklı olmak hayli yorucu aslında. Çünkü hep bir tetikte kalma hali var. Başkalarının
düşüncelerini fazlasıyla umursamak ve hayatı ona göre şekillendirmek zor. Sürekli
bir onay bekliyorsunuz çünkü. Düşünsenize tam bir kaos hali. Ve elbette çokça
mutsuzluk.
İşte
uzmanlar kırılganlığın, dış odaklı olduğunu söylüyor.
Kendisine
olan saygıyı ve özgüveni çabuk yitiren insanlarda daha sık görüldüğünde de hemfikirler.
Kırılgan insanlar dışarıdan gelen olumsuz değerlendirme ve eleştirilere kolay katlanamıyorlar.
Narin bir biblo gibi paramparça olduklarını hissediyorlar. Çünkü kendilerine
verdikleri değeri, başkalarının düşünce ve sözleriyle ölçüyorlar. Güç ve
özgürlüklerini bilmeden onların eline teslim ediyorlar.
Elbette
içinde yaşadığımız toplumun değerlendirme ve eleştirileri bizler için önemli. Ancak
kendisini değersiz bulan, çevresinden saygı beklerken aslında kendisine hiç saygı
duymayan, hep dışardan gelecek desteklere ihtiyaç duyan bir kişiysek vay
halimize.
Yavaş
yavaş kırılganlığımız artıyor hayata karşı. Çabuk darılan, surat asan, sosyal
yaşamdan uzaklaşan, konuşmayıp iyice kabuğuna çekilen bir insan haline
geliyoruz. Ve tüm bunlara bir süre sonra öfke ekleniyor.
Zaman
içinde açık sözlü olmaktan, alttan almaktan, empati yapmaktan da uzaklaşıyoruz.
Anlaşılamadığımızı düşündükçe etrafımıza
ördüğümüz duvarlarımızı kalınlaştırıyoruz. Kendimizi böylece korumaya almaya
çalışıyoruz. Ama kendi içimizde biriken öfkenin bu duvarları yerle bir edeceğini,
daha da sarsılacağımızı hiç aklımıza getirmiyoruz.
Yeterince
iyi olmama endişesi, kırılganlığımızı körükleyen bir diğer duygu. Farkında
mısınız bilmem ama hepimizde var bu endişe. Yeterince güzel olmamaktan,
yeterince ince ya da zeki olmamaktan, yeterince programlı olmamaktan dem vurup
duruyoruz örneğin. Çokça kıyaslama yapıyoruz, başkalarıyla
kendimiz arasında.
Oysa
kendisini gerçekten seven ve değerli gören bir insan; bu kıyaslamadan uzak durur
her daim. Herkesin kendi nevi şahsına münhasır olduğunu; artı ve eksileriyle,
bütünde güzelleştiğini bilir.
Kusurlarımızla
güzeliz aslında. Bizi biz yapan özelliklerimiz onlar. Cesurca bunu kabullenmek,
hem kendimize hem de etrafımızdakilere daha merhametle bakmamızı kolaylaştıran
ana etkenlerden. Her şeyde olduğu gibi elbette burada da denge hali önemli.
Kişiden bireye geçebilen, özgüveni ve özgür iradesi olan herkes; dış
kaygılardan uzak kendi kalp sesinin tınılarıyla alabildiğine mutlu olur diye
düşünüyorum.
Kendisine
sevecen yaklaşan bir insan başkalarına da aynını yapar.
Öncelik
hep kendimizde. Tıpkı sevgi ve saygıda olduğu gibi.
İşte
böylesi insanlar; kendi kırılganlıklarını kucaklama cesaretine de sahipler.
Yani kırılganlıklarının farkındalar. Bu hallerini kabullenip seviyorlar.
Kendilerini
kıranları da daha kolay affediyorlar. Çünkü biliyorlar ki; bazı insanlar
kırıldığı için karşısındakini kırar. Üstelik yaptığının farkında bile değildir.
(devamı 2/2’de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
12.03.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder