25 Mayıs 2015 Pazartesi

MUCİZE KALBİMİZde

Paylaşarak büyümek, zenginleşmek öyle güzel ki.

Kalbimizi mucizelere açmak ve tüm içtenliğimizle dilemekte.

Hayatımıza güzellikleri ve olumlu enerjileri davet etmek adına bir adım benimkisi.

Kalpten inandığımızda, gerçekten inandığımızda; mucizelerin önümüze serildiğinin en güzel örneği var bu yazımda.

Yine bir öykü.
Üstelik tamamen gerçek.

Bazı değerlerin beynimizde daha kalıcı olması adına seçtiğim konularda; eğer varsa öyküleri paylaşmaktan yanayım.

Neden mi?

Çünkü bir şeyi kolayca ve etkili bir şekilde öğrenmenin en zarif yolu öykülerden geçiyor bence.  Böylece daha kolay ikna oluyoruz. Birbirimizi daha iyi tanıyor, anlıyor ve özdeşleştirebiliyoruz.

Üstelik kendi hatalarımızdan ders almakta ne kadar zorlanıyorsak; öykülerden o denli kolay ders alabiliyoruz. Mantığımızın süzgecinden geçmeden; bilinçaltımıza hemen sızıyor galiba. Uzmanların görüşleri böyle.

İşte hepimize ilham verecek; kalbimizi daha çok sevmemize yardımcı olacak öykümüz.

Minicik ama önemli detayların; yazımın sonunda fark etmeden yumuşak bir şekilde kalbinize sızacağından eminim.

Renkli kişiliği ile Amerikalı yazar Elisabeth Elliot’ ın kitaplarını okuyanlar bilirler. İlham veren kitaplarından bir tanesi de ‘Keep a Quiet Heart-Sessiz Kalp’ dir. İşte bu kitabın ‘Lost and Found’ bölümünde yer alır bu öykü.

Öykümüzün kahramanı genç bir kadın. Princeton, Minnesota'da yaşıyor.

İsmi Brenda Foltz.

Kendisi tam bir spor tutkunu. En sevdiği spor da dağcılık. Ancak ilk dağa tırmanma deneyimi sırasında yaşadıkları; hepimize ders olacak nitelikte.

‘’İçindeki isteğe daha fazla dayanamayan ve tüm cesaretini toplayan Brenda, ilk dağ tırmanışını yapmaya karar verir. Bir grupla beraber tırmanacakları yere varırlar. Ancak karşılarına son derece sarp bir yamaç çıkar. Önlerinde aşmaları gereken dik, kocaman bir bölüm vardır.
İçindeki korkunun kendisini esir almasına izin vermeyen Brenda; azmine sımsıkı sarılır. Bu zor bölümü emniyetle geçebilmesi adına gerekli tüm önlemleri alır. Emniyet kemerini takar. İpi sıkıca kavrar. Artık tırmanmaya hazırdır.

Hayalini kucakladığı o anlar; tecrübe hanesine yazacağı detaylarla doludur. Bir süre sonra yorulduğunu hisseder. Bu dimdik yüzeyde tutunacak bir şeyler bulmak hayli zordur. Nihayet nefes alıp, dinleneceği bir oyuk bulur ve hemen durur.

Kendisiyle gurur duyar. Tam o anın keyfine varacakken; yukarıda ipi tutan ekip arkadaşı; dalgınlıkla ipi gevşetir. Aniden boşalan ip hızla başından aşağıya iner. Brenda’nın gözüne çarpar ve gözündeki lensi düşürür. O minicik saydam parçanın; koskocaman dağda bulunması mümkün değildir elbette. Etrafını net göremeyen Brenda, o anda ne yapacağını bilemez. Lensi bulmanın sadece bir mucize olacağının bilincindedir elbette.

Hepimizin zor anlarımızda yaptığı gibi dualara sığınır. Salimen aşağıya inmek ve düşürdüğü lensini bulmak artık tek isteğidir. Bu isteğini kalbinin en derininden hissederek tekrarlar.

Tek gözündeki lensle yürüyerek zor da olsa aşağıya inmeyi başarır. Tam konaklama çadırına vardığında; dağa tırmanmak için oraya gelen yeni bir grupla karşılaşır. Ve mucize kendini göstermeye başlar. Grup üyelerinden bir tanesi; aralarında lens kaybeden birisi olup olmadığını sorar. Brenda sevinç içinde haykırır. Evet lensine yeniden kavuşmuş, imkansız bir anda gerçek olmuştur.

Peki nasıl olmuşta, grup üyeleri bu lense denk gelmiştir dersiniz?

İşte bu noktada devreye bir karınca giriyor. Biliyoruz ki doğanın bu en çalışkan hayvanları yuvalarına yiyecek taşıma telaşında, her daim. Bu sefer ki malzeme ise bir lens olmuş. Ve karınca kayanın üzerinde lensle beraber yürürken, güneş ışığının da etkisiyle parlayan bir nokta olarak dikkat çekmiş. Bunu fark eden dağcılar da Brenda’nın lensine kavuşmasına vesile olmuş.

O zor ve unutulmaz günün ardından evine dönen Brenda yaşadıklarını babasına anlatır.  Bir karikatürcü olan babası da; o günü yaptığı anlamlı bir karikatürlü ölümsüzleştirir.

Karikatürde sırtında lens taşıyan bir karınca vardır. Ve karınca lensi taşırken içinden şunları geçirmektedir.

‘’Sevgili Allah’ım; bu nesnenin ne olduğunu ve neden taşıdığımı bilmiyorum. Bunu yiyemem. Üstelik taşıyamayacağım kadar da ağır. Ancak mademki karşıma çıktı ve ben onu bir kere sırtıma aldım; o halde taşıyacağım. Biliyorum ki bunu taşımamın da bir sebebi var.’’

Yaşadığı bu mucizevi deneyimin pek çok kişiye umut olması adına; Brenda öyküsünü yazara bir maille aktarır.  Elisabeth Elliot’ da kitabında yer verir.’’

Şahane bir öykü değil mi? Evet belki biliyordunuz. Belki defalarca okudunuz. Ama olsun. Her tekrarın da unuttuklarımızı yeniden hatırlamamıza vesile olması adına mutlaka bir nedeni vardır diye düşünüyorum.

Kalp sesimiz hep duyulsun içimizde. Gönül gözümüz ise hep açık kalsın. En zor anlarımızda; içten dilersek her şeyin en güzel şekliyle olacağını da unutmayalım olmaz mı?

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

01.05.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...