Ancak
hastalığını kontrol altında tutacak kadar güçlü olan zekasını fark etmiş.
Azim
ve sabırla şekillendirirken yaşamını, hiçbir zaman vazgeçmemiş denemekten.
John
Forbes NASH; 1928’de batı Virginia’da dünyaya gelmiş.
Ders
çalışmayan, üstelik derslerini takip etmekten hoşlanmayan bu çocuk; genelde
yalnız kalmayı seçmiş. Dolayısıyla asosyal bir çocukluk dönemi geçirmiş.
Arkadaşları
oyun oynarken o hep içine kapanmış. Zamanla
çok sevdiği sayılar, formüller ve matematik tüm dünyası olmuş.
Var
olanı öğrenmek ona pek çekici gelmiyormuş. Tam tersine yepyeni teorilerin
peşinde koşmayı amaç edinmiş.
Lisans
ve yüksek lisans eğitimini Carnegie Mellon Üniversitesinde yapmış. Hiç ders
çalışmadığı halde yüksek dereceyle okulunu tamamlamış. Doktorasını yapmak için Princeton Üniversitesi'ne gitmiş. Henüz 21 yaşındayken verdiği doktora tezi ile
tam 45 yıl sonra Nobel Ekonomi Ödülünü kucaklamış.
MIT'de
profesörlük yapmaya başladığı yıllarda; öğrencisi Alicia Larde ile tanışıp
evlenmiş. Bir de oğulları olmuş.
Nash
30 yaşına bastığında; herkesin hayran olduğu genç bir dahi; aynı zamanda eşine
aşık bir aile babasıymış.
Ancak
tam da bu sıralarda; genlerindeki hastalık yavaş yavaş kendisini göstermeye
başlamış.
1958
yılında başlayan psikolojik rahatsızlıkları ömrü boyunca da yakasını hiç
bırakmamış. Elindeki tüm değerleri tek tek kaybederken; sanrılar ve
halüsinasyonlarla dolu tam 25 yıl geçirmiş. Kapatıldığı akıl hastanesinde tüm
tedavi yöntemlerine izin vermiş. İşte o en kötü zamanlarında aklında hep o çok
sevdiği matematik ve sayılar olmuş.
Derken
aradan geçen yıllardan sonra; günlerden bir gün; uyanmaya, hayata geri dönmeye
başlamış. Nasıl mı?
Bitmek
bilmeyen hırsı ve zekası sayesinde. Yani hastalığını zekası ile kontrol altına
almayı başaracağına önce kendisi inanmış. Sonra doktorlarını ve etrafındakileri
ikna etmiş. Akıl hastanesinden çıkmış. Yeniden okuluna, öğrencilerine geri dönmüş.
Senelerce
tek kelime dahi konuşmadığı güzel eşi ise; onu sevmekten hiç vazgeçmemiş. Elbette
evlilikleri çalkantılı, inişli çıkışlı olmuş. Ancak eşinin hastalığını
kabullenmesi ve sabrı sayesinde yıkılmamışlar. Hatta 7 yıl süren ayrılıklarının
ardından yeniden bir araya gelmişler.
Kendi
evlilik yaşantısından hareketle ‘Mutlu Evlilik formülünü’ de açıklamış son
yıllarında. Nash’in kendi sözcükleriyle
tarif şöyle.
‘’Eşinizle
tartışmanız sırasında, eğer haksızsanız hemen itiraf edin, haklıysanız da
susun. Çünkü bir kadını konuşarak ikna edebilme şansınız yoktur.’’
Kimler
dikkate alır bilemiyorum ama Nash, hastalığıyla mücadele ederken bunu uygulamış.
Arkasındaki o itici gücü ve sevgiyi hep yüreğinde taşımış. Saygı duymuş.
Yazdığı
kitapları ve yarattığı popüler oyunları bir yana; akıl oyunlarına galip gelen
zekası sayesinde adını unutulmazlar listesine yazdırmış. Ekonomide adeta bir
devrim yaratmış. Tüm dünyanın saydığı ve hayran olduğu bir kahraman olmuş.
İşin
içinde sevgi, azim ve sabır varsa; hayatın zorlukları sizi paha biçilemeyecek
kadar değerli bir mücevhere dönüştürebiliyor. Pes etmeyen, çabalayan ve bizlere
örnek olan tüm IŞILTILI kalplerin önünde saygıyla eğiliyorum.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
03.01.2015
Kaynaklar:
Bilginin Sesi- Don Miguel Ruiz; https://tr.wikipedia.org; http://www.miguelruiz.com; http://arsiv.ntv.com.tr; http://onedio.com; https://www.facebook.com/psikolojitemalifilmler; http://www.hurriyet.com.tr.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder