1 Şubat 2016 Pazartesi

AKLIMIZIN OYUNLARI (1/2)

Aklımız tam bir muamma. Bize öyle oyunlar sergiliyor ki. Oyuna müdahale etmeyi bırakın, bazen sadece seyirci olarak kalıyoruz. Üstelik seyirciyken de tamamen gerçek zannediyoruz.

Kendimiz olmayı bıraktığımız,  içimizdeki iyiliği hatırlamadığımız zamanlar. Tamamen başkaları için yaşadığımız, kurallar arasında sıkışıp kaldığımız, sevilmek uğruna her şeyi yaptığımız dönemler. Giderek kendimizden uzaklaştığımızı fark edemeden hem de.

Sonuç mu?

Aklımızın oyunlarına esir olan, hayallerimizi unuttuğumuz bir hayat.

Tek bir adımla değişmemiz mümkün oysaki.

Nasıl mı?

İÇSEL farkındalıkla.

İçimizdeki o sıcacık sevgi dolu KALPle.

Beynimizin kıvrımlarındaki pırıltı dolu ZEKAmızla.

Gözlerimize sevginin pırıltısını yerleştirip bakmaya başladığımızda; karşımızdaki dünya ve içindekiler hep iyi olacak. Ve işte değişim başladı bile. Ruhsal anlamda griden pembeye doğru öyle hızla geçeceğiz ki. Yeter ki inanalım. Ve aklımızın oyunlarını kendimiz kurgulayalım. Seyirci olmak yerine, bizzat yaşayan olalım; hem de her nefeste.

Şimdi size muhteşem bir zekadan, dahi bir matematikçiden söz etmek istiyorum.

Yaşam azmi ve öyküsü ibret alınacak türden.

Hatta çarpıcı ve zorlu hayat hikayesi 2001 yılında beyaz perdeye de taşındı. 
Yönetmenliğini Ron Howard’ın üstlendiği Akıl Oyunları (A Beatiful Mind) filmini seyredenler hatırlayacaklardır dahi matematikçiyi.

John Forbes NASH karşımızda.

Ağır şizofren bir hasta kendisi.

Sosyal ilişkilerinde hep zorlanmış. Son derece garip davranış özelliklerine sahip çünkü.

Bilinçaltından yükselen seslerle yaşamış yıllarca. Halüsinasyonlar görmüş. Etrafı varlığına inandığı ve konuştuğu insanlarla çevrilmiş ömrü boyunca.

Genetik olan bu rahatsızlık, ne yazık ki yıllar sonra oğluna da geçmiş.

Sosyal ilişkilerinde, evliliğinde ve zaman zaman hocalığında hayli zorlu dönemeçlerle karşılaşmış. Ancak yüksek zekası sayesinde hepsinin üstesinden gelmeyi başarmış. 
Yolu Nobel ödülü ile de aydınlanmış. Hem de sadece 21 yaşındayken hazırladığı doktora teziyle.

Matematiği hep çok sevmiş. Beyni meşgul eden sayılara tutku derecesinde bağlanmış. Özellikle 23 asal sayısına. Yayımlanan bilimsel makale sayısını  23’de noktalamış. Hayatın garip cilvesine bakın ki; yıllar sonra eşiyle 23 Mayıs günü hayata veda etmiş.

Yaşam öyküsü sıradan değil.

Sarp yamaçlar, dikenli tellerle çevrilmiş adeta. Aklı ona sürekli oyunlar oynarken, bazen çaresiz kalmış herkes gibi. Bazen de zekasıyla derindeki sanrılarıyla yüzleşmiş. Onlardan sıyrılmaya çalışmış. Ve mücadelesi yıllar boyu hiç durmadan devam etmiş.

İşte bu nedenle yaşam öyküsünü paylaşmak istedim. Aklımızın oynadığı oyunların nasıl derin travmalara yol açabileceğini, hayatı nasıl yerle bir ettiğini hatırlayalım istedim.

İçimizdeki sessiz çığlıklar hep bizimle. Yüzleştiğimiz anlarda nasıl da şaşırıyoruz. Hatta  kabul etmekte zorlanıyoruz. Öyle değil mi?

Peki aramızdan kaç kişi başarı ve mutluluk yoluna adım atıyoruz dersiniz?

Veya kaç kişi düşüncelerine, duygularına, korku ve endişelerine esir olup çarmıha geriliyor gün be gün?

Şimdi bana katılırsanız eğer; bu olağanüstü pırıltılı zekayı daha yakından tanıyabiliriz. (devamı 2/2’de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

03.01.2015


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...