Aklımız
tam bir muamma. Bize öyle oyunlar sergiliyor ki. Oyuna müdahale etmeyi bırakın,
bazen sadece seyirci olarak kalıyoruz. Üstelik seyirciyken de tamamen gerçek
zannediyoruz.
Kendimiz
olmayı bıraktığımız, içimizdeki iyiliği
hatırlamadığımız zamanlar. Tamamen başkaları için yaşadığımız, kurallar
arasında sıkışıp kaldığımız, sevilmek uğruna her şeyi yaptığımız dönemler.
Giderek kendimizden uzaklaştığımızı fark edemeden hem de.
Sonuç
mu?
Aklımızın
oyunlarına esir olan, hayallerimizi unuttuğumuz bir hayat.
Tek
bir adımla değişmemiz mümkün oysaki.
Nasıl
mı?
İÇSEL
farkındalıkla.
İçimizdeki
o sıcacık sevgi dolu KALPle.
Beynimizin
kıvrımlarındaki pırıltı dolu ZEKAmızla.
Gözlerimize
sevginin pırıltısını yerleştirip bakmaya başladığımızda; karşımızdaki dünya ve
içindekiler hep iyi olacak. Ve işte değişim başladı bile. Ruhsal anlamda griden
pembeye doğru öyle hızla geçeceğiz ki. Yeter ki inanalım. Ve aklımızın
oyunlarını kendimiz kurgulayalım. Seyirci olmak yerine, bizzat yaşayan olalım; hem
de her nefeste.
Şimdi
size muhteşem bir zekadan, dahi bir matematikçiden söz etmek istiyorum.
Yaşam
azmi ve öyküsü ibret alınacak türden.
Hatta
çarpıcı ve zorlu hayat hikayesi 2001 yılında beyaz perdeye de taşındı.
Yönetmenliğini
Ron Howard’ın üstlendiği Akıl Oyunları (A Beatiful Mind) filmini seyredenler
hatırlayacaklardır dahi matematikçiyi.
Ağır
şizofren bir hasta kendisi.
Sosyal
ilişkilerinde hep zorlanmış. Son derece garip davranış özelliklerine sahip
çünkü.
Bilinçaltından
yükselen seslerle yaşamış yıllarca. Halüsinasyonlar görmüş. Etrafı varlığına
inandığı ve konuştuğu insanlarla çevrilmiş ömrü boyunca.
Genetik
olan bu rahatsızlık, ne yazık ki yıllar sonra oğluna da geçmiş.
Sosyal
ilişkilerinde, evliliğinde ve zaman zaman hocalığında hayli zorlu dönemeçlerle
karşılaşmış. Ancak yüksek zekası sayesinde hepsinin üstesinden gelmeyi başarmış.
Yolu Nobel ödülü ile de aydınlanmış. Hem de sadece 21 yaşındayken hazırladığı
doktora teziyle.
Matematiği
hep çok sevmiş. Beyni meşgul eden sayılara tutku derecesinde bağlanmış. Özellikle
23 asal sayısına. Yayımlanan bilimsel makale sayısını 23’de noktalamış. Hayatın garip cilvesine
bakın ki; yıllar sonra eşiyle 23 Mayıs günü hayata veda etmiş.
Yaşam
öyküsü sıradan değil.
Sarp
yamaçlar, dikenli tellerle çevrilmiş adeta. Aklı ona sürekli oyunlar oynarken,
bazen çaresiz kalmış herkes gibi. Bazen de zekasıyla derindeki sanrılarıyla
yüzleşmiş. Onlardan sıyrılmaya çalışmış. Ve mücadelesi yıllar boyu hiç durmadan
devam etmiş.
İşte
bu nedenle yaşam öyküsünü paylaşmak istedim. Aklımızın oynadığı oyunların nasıl
derin travmalara yol açabileceğini, hayatı nasıl yerle bir ettiğini hatırlayalım
istedim.
İçimizdeki
sessiz çığlıklar hep bizimle. Yüzleştiğimiz anlarda nasıl da şaşırıyoruz. Hatta
kabul etmekte zorlanıyoruz. Öyle değil
mi?
Peki
aramızdan kaç kişi başarı ve mutluluk yoluna adım atıyoruz dersiniz?
Veya
kaç kişi düşüncelerine, duygularına, korku ve endişelerine esir olup çarmıha
geriliyor gün be gün?
Şimdi
bana katılırsanız eğer; bu olağanüstü pırıltılı zekayı daha yakından tanıyabiliriz.
(devamı 2/2’de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
03.01.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder