İşte
bu nedenle ilk adım sadeleşmekte inanın bana. Zaten yeteri kadar dolu heybemiz.
O nedenle sadeleştikçe o heybe de hafifleyecek. Elimizden çıkardıklarımızla bir
de bakacağız ki endişelerden birisi yok olmuş. Üstelik bir ihtiyaç sahibi
inanılmaz mutlu hissediyor kendini bizim jestimizle.
Çok
varlıklı olup sade yaşayabilenler; bence hayatın felsefesini çoktan
çözümlemişler. Her şeyden yeteri kadar olması da; aza kanat etmenin naif
çizgisinde gezinmeye işaret ediyor. İşte ileride zarafet bize el sallıyor.
Gelin
bu alışkanlığı edinelim hep beraber. Az şeyle yetinmeyi öğretelim
çocuklarımıza. Yaptıklarımızla bizler örnek olalım.
Az
olsun.
Öz
olsun.
Kıymetli
olsun.
Keyfine
varalım.
Fazla
olanları da verip paylaşalım.
Zihnimizdeki
o açgözlüğe dur diyelim.
Sahip
olduklarımızın fazla olmasının onları kullanMAdığımız ölçüde hiçbir önemi yok.
Az,
az, az. O kadar çok, çok, çok. Çünkü kullanıyoruz. Çünkü işimize yarıyor. Çünkü
hep bizimle. Elimizin altında.
Ama
zihnimiz bizi bir türlü rahat bırakmıyor ki. Sürekli kulağımıza fısıldıyor ve
bizi dürtüyor. ‘’O da olsun. Yok yok bu rengi de dursun. Gün gelir kullanırım.
Atmaya, vermeye kıyamam. Hatıra. Geçen sene lazım olmuş giymiştim ne güzel.’’
Kendimizi
kandıracak cümlelerimiz o kadar çok ki. Hepsinin altında ezildiğimizi fark
Örneğin
mevsimsel değişimlerde işimiz başımızdan aşkın. Neden mi? GiyMEdiklerimizi
kaldırıp, giyeMEyeceklerimizi çıkarmak için.
Misafir
takımlarımız dolapta tozlana dursun bizler hep aynı tabakları, bardakları kullanıyoruz.
Sonra birden hatırlıyoruz ve bakıyoruz ki tozlanmış. Çıkarıp tek tek yıkıyoruz.
Sonra belki bir ya da iki defa kullanıp tekrar eski yerine koyuyoruz. Kırılmasın,
takım bozulmasın diye. Peki kime saklıyoruz tüm bu eşyalarımızı?
İşte
benzer düşüncelerden hareketle; Amerika’da yeni bir akım başlatılmış.
Sadeleşmek adına. Kural da sadece 100
eşya ile yaşamak. Alışveriş yapmamak. Kullanılmayan tüm eşyaları elden çıkarmak.
Hafiflemek.
Yapabilir
miyiz dersiniz? Zorlanırız ilk başlarda elbette ama, insan her şeye alışmıyor
mu? Buna da alışırız diye düşünüyorum.
Önemli
olan yaşamdan tat almak. Ruhumuz ne kadar hafifse alacağımız tat, duyacağımız
çoşku da o denli çok olacak. Anlardaki mutluluklar katlanarak artacak. Sağlıkla
kucakladığımız her yeni gün bizim için gerçek birer hediyeye dönüşecek. İşte sadeleşmenin
önümüze açtığı rengarenk yollar. O halde durmak yok.
Bugünden
itibaren başlayalım mı ruhumuzu tüy gibi hafifleştirmeye?
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
26.01.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder