18 Nisan 2016 Pazartesi

BİR ARMAĞAN ve HİSSETTİRDİKLERİ

Konu engelliler olunca bir damla olmak adına yazmaya girişiyorum hemen. Beni tetikleyen bazen izlediğim bir film, bazen gördüğüm bir an, bazen okuduğum bir roman oluyor. Sebebi her ne olursa olsun; içimi dolduran o paylaşma isteği ile tuşlara basıyorum her seferinde.

Bu sefer kısa bir animasyon filmi duygularımı yerle bir etti. Tebessümlerim gözlerimin nemine karışırken, içimdeki o sevgi kıpırtıları daha da arttı.

Söz ettiğim kısa film ödüllü.

2014 Alman yapımı.

İsmi ‘The PRESENT – ARMAĞAN’

Tam 180 film festivali dolaşmış. Dile kolay. Aldığı elliden fazla ödülle bugün de benim bloğuma misafir oldu, sizlerin karşısına geldi. Belki çoğunuz seyrettiniz ama olsun. Konu engeller ve engelliler olunca yine, yeniden hatırlamak ve hatırlatmak da fayda var. Naçizane ben öyle düşünüyorum en azından.

İşte Armağan ve bizlere hissettirdikleri;

‘’İri gözlü 7-8 yaşlarında sevimli bir oğlan çocuğu ekranda beliriyor önce. Tüm dikkatini oynadığı savaş oyununa vermiş. Gözlerini neredeyse bilgisayar ekranına kilitlemiş.

Derken annesi elinde kocaman bir kutuyla çıkageliyor. Geciktiği için oğlundan özür diliyor. Kendisi için bir hediyesi olduğunu söyleyerek, kutuyu masaya bırakıyor. 
Böylesi güzel bir havada oğlunun karanlıkta olması içine sinmiyor ve hemen perdeleri açıyor. Güneş olanca ihtişamı ile salonu doldururken, oğlanın gözleri kamaşıyor.

Oyununa ara verip, hediyesini neden açmadığını soran annesi; o sırada çalan telefona koşuyor. Konuşarak bir üst kata çıkıyor. Oğlunu hediyesi ile yalnız bırakıyor.

İşte o anda oğlan çocuğu kutuya merakla yaklaşıyor. Kapağını yavaşça açıyor. Bir de ne görsün. Sevimli mi sevimli bir köpek yavrusu karşısında. Mutlulukla hediyesini kucaklıyor ve dışarıya çıkarıyor.

Ama o da nesi?

Köpeğin bir bacağı yok. Annesinin kendisiyle dalga geçtiğini düşünerek, köpeği adeta yere atıyor. Bir dakika önceki mutluluğunun yerini ise çatık kaşları alıyor.
Bizim sevimli yavru köpeğimiz öyle şirin ki. Atlıyor. Zıplıyor. Yeni sahibine yaklaşmaya çalışıyor. Her defasında reddedilse de pes etmiyor. Olmayan bacağını hiç önemsemeden koşuyor, yuvarlanıyor. Ama nafile.

Kızgın bir şekilde yeniden oyununa dönen çocuk köpeği sevmeyi reddediyor. O sırada yanına gelen kırmızı topla irkiliyor. Dolabın altındaki topu bulan köpeğimiz, bu topla sahibini oyuna dahil etmenin peşinde elbette.
Ama ikisi de öyle inatçı ki.

Çocuk hışımla topu geri yuvarlıyor. Köpeğin geldiği kutunun içine giren topa koşan köpek, bunu bir oyun sanıyor. Keyifle koşarken, olmayan ön bacağı yüzünden halıda dengesini kaybediyor. Her defasında ayağa kalkarken zorlanıyor.  Gelin görün ki; yüzündeki o sevimli ifade hiç eksilmiyor. Hep deniyor. Düştüğü yerden cesaretle kalkıyor.  

Tüm bunları yaparken sahibinin az da olsa ilgisini çekmeyi de başarıyor. Derken geldiği kutunun içinde kalıyor. Bir türlü çıkamıyor. Sağa sola çarpıyor. Sonunda yine kendi çabasıyla oradan da kurtuluyor. Yeniden kırmızı topu yakalıyor. Biraz çekinerek olsa da olanca sevimliliği ile oğlanın tam önüne koyuyor.

Yavru köpeğin tüm yaptıklarını göz ucuyla izleyen çocuk; sonunda inadından vazgeçiyor. Kalbinde yeni köpeği için sevgi kıvılcımları dolaşmaya başladığını hissediyor. Bilgisayar oyununu bırakıyor. Yerinden kalkıyor. Topu eline alıyor.
Büyük bir keyifle sahibini izleyen köpek artık çok mutlu. Bakışlarını ondan hiç ayırmıyor.

Topu cebine koyan çocuk ise; koltuğun yanında duran iki adet koltuk değneğini alarak; dış kapıyı aralıyor. Minicik köpeğinin sonuna kadar açtığı kapıdan beraberce dışarıya çıkıyorlar. Bu arada annesine haber vermeyi de ihmal etmiyor.

Son karede buruk bir gülümseme yayılıyor insanın yüzüne. Neden mi? Sol bacağı dizine kadar olmayan çocukla; aynı engelden müzdarip yavru bir köpek yan yana. Ve biliyor musunuz o yavru köpek, sahibinin olmayan bacağının altından birkaç kez geçerken; sanki yeni sahibine hayattaki daha önemli şeyleri hatırlatmak ister gibi.’’

Öykümüz bu kadar.

Hayatın güzelliklerini fark ettiren her detay öyle anlamlı ki. Yeter ki önümüze çıkan o renkleri görmesini bilelim. Armağanların farkında olalım. Hemen tepki gösterip yok saymayalım. Ve son olarak; ENGELLERİN sıcacık SEVGİ dolu bir KALP ile önemini yitirdiğini hiç unutmayalım.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

07.03.2016




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...