27 Temmuz 2016 Çarşamba

GÜZELLİK HER YERDE hatta KUSURUN İÇİNDE

Yaşamın içinde mükemmel olmamız gerekmiyor. Kusurlu yanlarımızla da güzelliği yakalamak mümkün. Üstelik  bu bir felsefi yaklaşım.

Nam- ı diğer Wabi – Sabi.

Yani kusurun içindeki estetik ve güzellik.

İsmini Japon kültüründen almış.

Yaşamla barışık olmanın kurallarını hatırlatıyor bize. Her yerde gözümüze batan kusurları ve elbette kendimizdeki kusurları; büyütmeden kabullenmenin doğal yollarını da. Bu nedenle paylaşmak istedim bu yazımla beraber.

Kusurun sözlük anlamı; ideal olandan uzak kalan, eksik, bozuk demek.

Şimdi kendimize soralım mı? Hangimiz eşyalarımızdaki, kendimizdeki, etrafımızdaki kusurlarla barışık yaşıyoruz?

Bence pek çoğumuz kaçışlardayız. Kusuru itiraf etmekten bile uzağız bazen. Hemen inkar ediyoruz. Ardından yakınmaya, yavaş yavaş endişelenmeye başlıyoruz. Olumsuz tepkilerimiz artıyor.

Peki bizler böyle yaptıkça kusurlar, her nerede ve her ne ise azalıyor mu?

Hayır. Tersine bizim ruhsal yapımız sendelemeye başlıyor. Mutsuzluk bulutları etrafımızı sarıyor. Kısacası öyle ya da böyle olumsuz olarak etkileniyoruz.

Yapılan bilimsel araştırmalar ise bunu engellemenin tek yolunun; yaşamı olduğu gibi kabul etmek ve olan değişiklikleri sakince karşılamak gerektiğinde hemfikirler. İşte ancak o zaman ruh yapımız dinginliğini koruyor.

* Yargılamak, suçlamak yerine her kusurda güzel olanları FARK ETMEK.
* Hiçbir şeyin sonsuz olmadığını, süreçlerden ibaret olduğunu bilmek.

İşte felsefenin temeli bunlar. Ne kadar şahane bir bakış açısı. Ben bayıldım.

Wabi; sade,  maddeye değil maneviyata değer veren, alçakgönüllü, doğayla uyumlu demek.

Sabi ise; zamanla değişen, eskimiş, solmuş demek.

Birlikte ise anlam muhteşem bir güç kazanıyor adeta. Ve bize kusurun içindeki güzelliği fısıldıyor.

Peki bu felsefe nasıl çıkmış dersiniz?

16. Yüzyılda Japonya’da filizlenmiş. Öyküsü basit ama ilginç.

Günlerden bir gün Zen rahibi Sen no Rikyu; çay yapma sanatını öğrenmek ister. Ve ünlü Çay Ustası Takeno Joo’nun ziyaretine gider. Ancak öğrenci olarak kabul edilmesi için mini bir testten geçmesi gerekir. Çay ustası; rahipten bahçeye bakım yapmasını ister. Öğrenci olmayı çok isteyen rahip, bahçeyi tertemiz yapar. Düzeltir. Toprağı havalandırır. Sonra eserine bir göz gezdirir. Ama yaptıklarını yeterli görmez. Bahçedeki kiraz ağacına yönelir. Ağacı şöyle bir silkeler. Kiraz çiçekleri pembe karlar gibi toprağa düşer. İstediği estetik dokunuşu sağlayan rahip işini bitirdiğinde; bahçenin son halinden memnun olan çay ustası da onu okula kabul eder.

Ayrıntıları fark etmenin, oradaki güzelliği görmenin, her şart altında estetik ve zarafeti yaşama katmanın ilk tohumlarıdır bunlar. 

Sadeleşmeden olması mümkün değil elbette. Çünkü dağınıklık, karmaşıklık arasında detaylar yok olmaya mahkum. Maddiyat değil, manevi değerler bizi zenginleştirecek. Gözümüzü açacak. Unutmamak gerek.

Ne kadar çok gözlem yapar, hayatımızı ne kadar sadeleştirir ve karmaşalar arasında ne kadar sakin kalırsak; o kadar avantajlıyız.

Her yazımda altını ısrarla çizdiğim ve kendi yaşamımda da önemsediğim zarafet tınılarını; kusurun içinde de bulabilmek; şahane olmaz mı sizce de?

Geldik gidiyoruz. Hiçbir şey kalıcı değil. O halde var olduğumuz sürece; hangi yaşta olursak olalım; kusurları olduğu gibi kabul edelim. Zarafetle yaşayalım. Sakinliğimizi her şekilde korumaya özen gösterelim.

Yaşam sanatçısı olmak kolay değil elbette. Ama bunu ustaca becerenler de var. Ben hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum. Rol modellerim onlar.

Belki farkında değiliz ama hepimiz yaşam ustalığında yol alıyoruz. Bu süreçte sade, alçakgönüllü, zarif, elden geldiğince olumlu ve tebessümlü olmak en güzeli. Ruhumuz dingin, ufkumuz açık ve yaşamdaki yolumuz Wabi - Sabi felsefesinin dokunuşları kadar değerli olsun.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

16.05. 2016





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...