1 Ağustos 2016 Pazartesi

FREKANSIMIZ LAVANTA KOKSUN (1/2)

Dileğim sürekli titreşen evrene ve hepimize gelsin.

Canlı cansız aklımıza gelen her şeyin titreşirken enerji yaydığını artık biliyoruz. Eğer bu titreşimler, olması gereken aralıklarda ve hatta üzerinde ise enerji yükseliyor. Tersine düştüğünde, her yanı negatif enerjiler sarıyor.

Bilim adamları titreşimlerin bedenimiz, sağlığımız, ilişkilerimiz üzerindeki etkilerini araştırmaya devam ediyor elbette.

Bize düşen ise minicik dokunuşlarla kendimizi ve etrafımızı pozitif enerjilerle sarmak.

Gülümsetmek.

Tıpkı lavanta kokusu gibi.

Yaydığımız titreşimler bizim için olduğu kadar, etrafımızdaki her şey için de çok önemli. Geçmiş yazılarımda bundan söz ettiğim, daha bilimsel içerikli yazılarım olmuştu biliyorum. Orada da frekansımızı artırma yollarından bahsetmiştim. Şimdi ise hem hatırlama hem de içinde bulunduğumuz zor hayat şartlarını daha kolay aşabilmenin; çak daha basit bir yolunu paylaşma vakti. Yazının sonunda esinti eşliğinde yolladığım lavanta kokusu benden yüreğinize armağan olsun.

Bundan tam 100 yıl önce Nicola Tesla ile başlayan bu keşif yolcuğu; şimdilerde bize evrenin o müthiş orkestra sesini nasıl hissedeceğimizin keşfiyle devam ediyor.

Ben bu yolun gönüllü üyesiyim. Daha çok başlardayım biliyorum. Sormayın buralar labirent gibi giriftli. Ama olsun. Her bir adımda burnuma çalan lavanta kokusuyla yolumu bulacağıma inanıyorum. Sizleri de beklerim.

Biz insanoğlunun titreşimleri hayli düşük. Saniyede 300 titreşim kadar. Gönül gözüyle bakmasını bilen, bu işlerde ustalaşan kişilerde seviye katlanarak artıyor. Şifalı dokunuşların hastalıkları iyileştirme konusu da buradan çıkıyor. Bir kısım uzman karşı tezleri savunsa da, tıpta yer edinmeye başladığı bir gerçek.

Hepimizin kendimizi iyi hissettiğimiz uygun bir titreşim aralığımız var. Gündüz saatleri için bu değer 62-68 MHz kadar. Amacımız onu korumak. Gelin görün ki sadece basit bir soğuk algınlığında bile değerler başlıyor düşmeye. Örneğin grip belirtileri başladığında 57 MHz oluyor. Ölümcül hastalıklarda 42 MHz ve nihayet ölüm döşeğinde 25 MHz.

Sağlıklıyken hiçbir şeyin farkında olmuyoruz haliyle. Enerji aralığımız istenen aralıklarda çünkü. Ancak 58 MHz’e düştüğünde rahatsızlıklar başlıyor.

O halde ne yapıp etmeli de o aralıklarda kalıcı olmalı?

İşte yazımın başlığında kullandığım lavanta kokusu burada kıymete biniyor. Ben deneyimi onunla yapıyorum şu aralar. Bilgi dağarcığımızda kalsın diye de bazı güzel esans kokularını paylaşıyorum.

Lavanta  118 MHz, melissa 102 MHz, nane 78 MHz, fesleğen 52 MHz ve gül  tam tamına 320 MHz. Tercih sizin. Amacımız frekans aralığını korumak ve hatta artırmak o kadar.  Yapılan deneyler, bu yağların gerçekten de kişinin frekansını artırmada önemle rol oynadığını göstermiş.

Yapacağımız şey basit.
Sevdiğimiz bir kokuyu edinmek.
Sonra da koklamak.

Bu esnada ne mi oluyor? (devamı ilginç örneklerle 2/2’ de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

15.06.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...