22 Ağustos 2016 Pazartesi

ÇILGINCA ama DEĞER

Birazdan anlatacağım öykü gerçek yaşamdan mini bir kesit. Belki hepinize çılgınca gelecek ama ben değerli buldum.

Yaşımız kaç olursa olsun hayalimizi yakalayabildiğimizin çok hoş bir örneği. Ders alınası.

Öykümüz için Tayvan’a yolculuğumuz. Orada yaşayan ve yaş ortalamaları 81 olan beş arkadaşın masasındayız.

Günlerden bir gün, yılların eskitemediği bu arkadaşlar bir lokantada yemek yemek ve sohbet etmek için buluşur. Hepsi yıllar içinde bedenen ve ruhen çok yara almıştır. Ancak dostluklarına sıkı sıkı tutunmuşlardır.

Sayıları beş olduğu halde, masada altı sandalye vardır. Ve orada kocaman çerçeveli bir resim onlara eşlik eder. Çünkü arkadaşlarından bir tanesini  sonsuzluğa uğurlamışlardır.

Titreyen elleri ile yemeklerini yerken; başları önlerinde üzüntü içindedir her biri.

Birden içlerinden bir tanesi, elini masaya kuvvetlice vurur. Ve tıpkı eski günlerdeki gibi motorlarıyla seyahat etmelerini teklif eder.

Bir anda hepsinin gözü ışıldar. Artık kullandıkları tüm ilaçları, kollarındaki serumu, destek bastonlarını atma ve yeniden doğma zamanıdır. Bir anda evet bir anda gençleştirmişlerdir adeta.

Garajda yılların tozunu üzerinde taşıyan motosikletleri gün yüzüne çıkarılır. Tozları alınır. Bakımları yaptırılır.

Ve bizim sevimli kahramanlarımız, beş can arkadaş motosikletleriyle yola çıkar. Eski deri kıyafetleri ve kasklarıyla.

Peki sağlık durumları buna elverecek midir?

Şimdi sıkı durun.

Bu genç delikanlıların bir tanesi kanser.
Diğerinin duyma problemi var.
Geri kalan üçünün kalbi tekliyor.
Üstelik tümünde yaşları gereği eklem problemi ve sızılar öyle böyle değil.

Ancak ne gam?

Hiçbir şeyi umursamazlar. Sadece hayallerine sarılır ve beraberce koydukları hedefe odaklanırlar.

Hazırlık çalışmaları tam 6 ay sürer. Bu süreçte bir tanesi bile yakınmaz.

Yolculuk sabahı buluşurlar. Hatta içlerinden bir tanesi ölen arkadaşlarının çerçeveli resmini de yanlarına alır. Şimdi tıpkı gençken olduğu gibi 6 kişi ile yoldadırlar.

Koşullar ve bedenleri onları ne kadar zorlarsa zorlasın pes etmezler. Aralarda verdikleri molalarla, motosiklet üstünde tam 13 gün boyunca Tayvan’ı köşe bucak gezerler. Toplamda 1139 km. yol yaparlar. 

Yeri gelir ağrıyan omuzlarını ovarlar. Yeri gelir birbirlerine destek çıkarlar. Ara vermeksizin geceden gündüze, kuzeyden güneye şahane bir yolculuk yaparlar.

Bunca eziyete katlanma nedenleri ne olabilir sizce?

Sadece çılgınlık mı dersiniz?
İnanın bana değil.

Sonunda hedefe varırlar. Buram buram gençlik, aşk ve sevgi kokan kumsallarındadırlar artık. Geçmişte burada aşkları ile buluşmuş, beraberce hayatlarının en özel günlerini geçirmişlerdir. Bu kumsal kayıp vermeden önce HEP BİRLİKTE olabildikleri TEK ÖZEL yerdir.

Her fırsatta oraya çılgın gibi koşan; beraberce kumsalın ve denizin tadına varan ruhları; ayakta zor duran bedenlerine inat; genceciktir hala.

Yaşadıkları tüm olumsuz koşullara, hastalıklara ve sızlayan eklemlerine, ağrıyan bel ve dizlerine rağmen; bu zorlu yola sadece hiçbir zaman koparılmayacak bir neden için gitmişlerdir.

Ölü ya da diri kurmuş oldukları SADAKAT BAĞI.

Sağlam dostlukların zamana ve hayata inat devam ettiğinin en güzel örneği değil mi şimdi onlar?

Değmez mi bu hayalin peşinden koşmaya?
Değer elbette.

Bence kalplerindeki sevgi, arkadaşlık duygusu ve dostlukları sonsuzlukta ışıl ışıl parlıyor hala. Satır aralarında görüyor musunuz?

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

16.08.2016




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...