16 Ekim 2016 Pazar

MEĞERSE ZAMANDAN ÖNCEYE SAKLANMIŞ

Hep aradığımız, bulamayınca umutsuzluğa düştüğümüz, tam bulduğumuzu sandığımız anda elimize alamadan kaybettiğimiz tek duygu belki de.

MUTLULUK.

Meğerse zamandan önceye saklanmış. Saklanmış da kimselerin haberi olmamış.

Biliyorum Hiçbir şey mükemmel değil. Eksikler öyle çok ki, sırıtıyor adeta. Zorluklar doldurmuş her bir yanı. Yürüdükçe ayağımıza batan dikenler de cabası.

Ama olsun. Tüm bunların ötesine bakabiliyorum ben.
Umudum yanımda.

Şükürler olsun ki; çocuk yüreğimin heyecanı hiç terk etmedi beni.

Kalbim her sabahki muhteşem hediyeme sevgiyle sarılıyor. İçindeki sürprizleri merak ediyor her seferinde. Her ne olursa olsun, mutlu olma kararım henüz sabah olmadan çok önce verilmişti zaten. Gözlerim nemlense, canım acısa, kırılsam da; BÜTÜNde mutlu olmayı hissedebilmek var ya. İşte o dünyalara bedel.

Şükredecek o kadar çok şey varken elimizde, olmayanları saymak niye peki? Varsın olmasın birkaç şey. Eksik kalsın. Ne çıkar ki? O kadar büyük olmasın oturduğumuz ev mesela. Bugün giydiğimizi yarın da giyelim; temizleyip ütüleyerek mesela. Olmaz mı?

AZ ama ÖZ olduğunda her şey o kadar ÇOK ki aslında. Sadelik ise en büyük zarafet benim için.

Doyumsuz olmayı sevmiyorum. Hayatın hiçbir aşamasında zarif durmuyor çünkü. Tüketme çılgınlığı, hep daha çok, hep daha büyük olsun iddiaları. ‘Önce bana, önce ben!’ nidalarını duymaktan sıkıldık artık.

Tavan yapmış egolar, sevgiyi kendi doğrusuna göre şekillendirmeler yakışmıyor kimselere.

Oysaki yaşam hediyesi hepimizin elinde. Onu sevgiyle kucaklayıp değerlendirenler bir yana, paketini yırtarcasına açıp, eksik bulan ve o öfkeyle bir tarafa fırlatanlar bir başka yöne bakıyor. İşte enerjilerin yok olmaya başladığı anlar da bu anlar oluyor. Çünkü ucu size kadar uzanıyor bazen.

Hayatımız boyunca amaçlarımıza ulaşamamış olabiliriz. Hep sabırla beklediğimiz halde yine de anlaşılamamış olabiliriz. Ne fark eder ki? Eğer biz içimizde, yaptıklarımızla, geride bıraktıklarımızla gurur duyuyorsak kime ne? Tarih ancak ölümünden sonra anlaşılan ve eserleri yok satan pek çok sanatçıyla dolu değil mi?  

Kendimizden eminsek, öz güvenimiz sağlamsa, her sabah zorluklara inat yaşam azmiyle doluysak bizden mutlusu yok. Dünyanın en zengin insanıyız bu halimizle.

Çünkü hayatta mutlu olmak için elimizden geleni en iyi şekliyle yaptık. Bu özel armağanı sevgiyle kucakladık. Önceden mutlu olacağımız inancıyla ve itinayla açtık. Hırpalamadık. Küçük görmedik. Şükürler eşliğindeydik. Paylaştık. Çoğaldık. Daha ne olsun?

Şimdi gelin minicik bir öyküyle bu güzel hayat duruşumuzu perçinleyelim.

Tam 92 yaşında yaşlı bir hanımefendi var karşımızda. Hayatı zorluklarla dolu geçse de; her daim kendisine bakmış. Erkenden kalkıp, bakımını yaparak günü karşılamış. Bir gün bile boş vermemiş. Pes etmemiş.

İşte bu tatlı hanımefendi; çok sevdiği eşini kaybettikten sonra, huzurevine taşınma kararı alır. Bundan gocunmaz. Çocuklarını; yanında değil, kendi uğraşlarında ve hayatlarında mutlu görmeyi arzu ettiğine inandırır. Çünkü gerçek sevgilerde koşul yoktur. Üstelik yalnızlıkla  arkadaş kalmakta iyidir.

Huzurevinin kapısına geldiği o gün; odasının hazırlanmasını sabırla bekler. Kendisini almaya gelen görevliyle beraber odasına giderken; hiç olmadığı kadar mutludur. Görevli ona odasından, eşyalarından söz eder.

Tam da penceredeki perdelerden söz ederken, o perdeleri çok sevdiğini söyler. Görevli şaşırır. Henüz odayı, perdeleri görmediğini söyleyecek olur ki yaşlı kahramanımız; bunun görmekle bir ilgisi olmadığı cevabını yapıştırır. Ardından hayat dersi gibi açıklamasını yapar.

‘Mutluluk zamandan önce karar verilen bir şeydir. Benim odayı, eşyaları ve düzenini görmemle ilgili değil. Ben bu sabah uyandığımda onları zihnimde istediğim gibi düzenledim. Ve hepsini sevmeye karar verdim. Yani her zamanki seçme hakkımı sevmeyi ve mutlu olmayı seçtim.’ der.

Gerçekten de yaşam boyu, daha önce yatırdıklarımızı kullanıyoruz hesabımızdan. Orada ne kadar çok sevgi, huzur ve dinginlik varsa o denli zenginiz. Bu hesabı hep güzel enerjilerle dolu tutmak için yapacağımız tek bir şey var. Zamandan önceye saklanan mutluluğu çağırmak.

Sabahları kalktığımızda sağlıklı, mutlu ve enerjik olmayı seçip, elimizdekiler için şükürler edebiliriz. Ya da sıkıntılarımızı, dünde kalan üzüntülerimizi, kinimizi bileyip; eksik olanlar için olanca sinirimizle de güne başlayabiliriz.

Seçim tamamen BİZE ait.

Mutlu olmak için her şeyin mükemmel olduğunu beklersek; ömrümüz boyunca hep bekleyeceğiz demektir. Eksiklerin, varsa kusurların ve zorlukların azıcık ötesine bakabilirsek; ışıltılı bir umut demetiyle karşılaşacağımız ise kesin bence.  Çünkü zorluklar da gelip geçici. Engeller de bir gün sonra belki olmayacak. Hatta o engelleri biz yaratmış olmayalım sakın.

Sağlıkla uyandığımız her yeni gün kocaman bir mucize bizim için. Değerini bilip gülümsemek ve enerjimizle ilk adımı atmak ise en güzeli.

Affetmenin gücünü kullanmak, zihnimizi kaygı ve endişelerden uzak tutmak, sade ve basit yaşamak, daha çok verip, daha az beklemek. Zamandan önceye saklanan o gizemli mutluluğun farkında olup; onu sahiplenmek.

İşte yapacaklarımız sadece bu kadar.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

02.09.2016

Kaynak: Kahraman Arslan’dan ‘Her Şeye Sahip Olmak Senin Elinde.’ 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...