Bizler
hayata aşkla bakmaya devam ederken; gelin sıradaki memeli hormonumuza
OKSİTOSİNe
göz atalım.
Yunanca
‘hızlı doğum’ kelimesinden geliyor.
Nam-ı
diğer AŞK HORMONU.
Sevmemek
olur mu? İçimizdeki korkuyu ve stresi azaltıyor. Beşeri ilişkilerimizi
kolaylaştırıyor.
Bu
hormonun üremedeki etkileri muhteşem. Tam doğum sırasında ve sonrasında
mucizeler yaratıyor. Doğumu kolaylaştırıyor, süt salgısına zemin hazırlıyor. Anne
ile bebek arasındaki o muhteşem bağı hazırlıyor.
Bedenimizdeki
miktarı yeterliyse, ilişkilerimiz çok güzel ilerliyor. Eksikliğinde ise anti
sosyal olma, kişilik bozukluğu gösterme riski dahi var.
ADRENALİN.
Hepimize
aşina gelen bu hormon, bir başka mucize. Tehlikeli sporlarda görülmesine
alışığız çoğumuz. Böbrek üstü bezlerimizden salgılanıyor. Heyecan, korku, öfke
anlarımızda bedenimiz bu hormonun salgılanmasıyla kendisini korumaya alıyor.
Damarlar daralıp, bronşlar açılıyor, kalp hızlanırken beden alarma geçiyor.
Bir
de NORADRENALİN hormonumuz var ki, o da aynı yerden salgılanıyor.
Merkezi
ve sempatik sinir sistemimizde görev yapıyor. Kaslarımıza giden kan akımını
artırıp bizi ‘kaç’ ya da ‘savaş’ yanıtına hazırlıyor. Önemi tartışılabilir mi?
Peki
bedenimizin enerji dengesini hangi hormon sağlıyor dersiniz?
LEPTİN
yani tokluk hormonumuz.
Bedenimizdeki
yağ dokusundan salgılanıyor. Açlık duygumuzu yok ediyor. Bedenimizin ihtiyaç
duyduğu enerjiyi yağ depolarından harcarken de dengemizi sağlamasına şapka
çıkarmak gerek.
Geceleri
en yüksek seviyedeyken, sabah karşı azalıyor ve diğer hormonlarla beraber
işlerini tıkır tıkır yoluna koyuyor. Bu nedenle de elimizden geldiğince onun
salgı ritmine özen göstermemiz gerekiyor. Sürekli yüksek dozlarda salgılanması
obeziteye açık davetiye çıkarıyor; aman dikkat.
Sözün
özü; burada andıklarımız ve daha niceleri; tüm hormonlarımız başımızın tacı. Sağlığımız,
mutluluğumuz, bedeni ve ruhsal ışıltımız her şeyimiz onlara emanet. Bize düşen görev
ise onlara gözümüz gibi bakmamız.
Dile
geldiklerinde bizden memnuniyetle bahsetsinler bizim için yeterli.
Yerken,
içerken, uyurken, çalışırken, koştururken, mücadele ederken, ilişki kurarken,
kısacası hayatımızı yaşarken her bir parçamıza saygıyla yaklaşalım. Sevgiyle sarıp
sarmalayalım. Onlara en büyük teşekkürümüz bu olsa gerek.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
26.09.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder