8 Nisan 2018 Pazar

PROKRUSTES SENDROMU (1/2)

‘Sen sen ol, SAKIN benden daha İYİ OLMA!’

Nasıl da bencillik kokan bir haykırış öyle değil mi?

İçinde sevgi yok.
Küçümseme var.
Belki biraz korku.
Ayrımcılık ve hatta taciz.

Etrafımızda yaşıyor böylesi insanlar. Belki de en yakınımızda. Ve sürekli bu şekilde bağırıyorlar; biz fark etsek de etmesek de.

Hiç kimsenin kendilerinden daha iyi olmasına katlanamıyorlar. Onları bir şekilde dışlayıp ilk sıraya geçmeye çalışıyorlar. Çünkü başkalarının kendilerinden daha yetenekli, daha başarılı, daha kaliteli olmaları onlar için bir tehlike işareti.

Gıpta edip, övgü dolu sözcüklerle yüreklendirip kutlamak yerine; tam tersini seçiyorlar. Adeta düşman kesiliyorlar. Bile isteye yollarına taş koymaya, kösteklemeye, başarılarına engel olmaya çalışıyorlar.

Peki neden?

Kendisine güven duyan, kendi sınırlarını ve yapabileceklerini bilen bir insandan böylesi bir tavır beklenebilir mi?

Elbette hayır.

Onlar daha çok kendini beğenmiş, egosu hayli yüksek insanlar. Ayrımcılar. 
Küçümsemeyi seviyorlar. Hoşgörünün kırıntısına sahip değiller. Kendilerinden daha üstün, daha ışıltılı insanları görmeye tahammülleri yok. Bu nedenle de bir takım etik olmayan davranışlarla onları karalama, işlerini bozma ve hatta yok etme eğilimindeler.

Biliyor musunuz bu davranışın kökeni çok eski yıllardaki bir mite kadar uzanıyor.

Tarihe ‘Prokrustes Efsanesi’ olarak geçmiş.

Oldukça korkunç bir mitle karşılamaya hazırsanız, beraberce eski Yunan mitolojisine doğru uzanalım.

İşte o yıllarda; Yunanistan‘ın Attica bölgesindeki yüksek tepelerin birinde yaşayan bir hancı karşılar bizi.

İsmi Prokrustes’tir. Aynı zamanda taverna da işleten bir hancıdır kendisi.

Yolu oradan geçenler zaman zaman hanında konaklar. Sıcak yemeklerini yiyip dinlendikten sonra yollarına devam eder.

Ancak gelin görün ki bu huzur dolu görüntüler veren hanın, yukarı katında insanı dehşete sürükleyen bir sır yatar.

Prokrustes isimli bu psikopat hancı, yatak odasında ölçüleri tamamen kendi cüssesine uygun olarak tasarlanan demirden yatağını pek sever.

Kurbanlarını gelen yolcular arasından, kendi kıstaslarına uymayanlardan seçer. Ve mitoloji bu ya onlara kendi yatağı sunarak eylemine başlar. Gecenin karanlık anı çöküp, yorgunluktan adeta sızan yolcunun yanına çıkar. Ses çıkarmaması için ağzını bir bezle tıkayıp, ellerini ve ayaklarını bağlar.

Eğer kurban olarak seçtiği yolcu, kendinden iri ve uzunsa haliyle uzuvları yatağından sarkar. Hancı da el ve ayakların yataktan taşan kısımlarını bıçak, kılıç, çekiç ve hatta balyoz yardımıyla kırıp keserek demir yatağına ideal ölçüye getirir.

Tam tersine eğer kurban kısaysa, bu sefer de kemiklerini eze eze inceltip boyunu yatağa göre uzatmaya çalışır.

Prokrustes kendi belirlediği ölçülere uymayanları standartlarına uygun hale getirdiğini zannedip, kendisine adeta bir kahraman havası verir. Bir değil, iki değil yıllarca bu dehşet sahneleri art arda tekrarlanır.

Günlerden bir gün; Ege denizine ismini veren Atina’nın meşhur krallarından Egeus’un oğlu olan ve babasından sonra kral tacı takan; kahraman  Theseus’un yolu bu hancı ile kesişir.

Handa olanları fark eden, yıllarca süren vahşete seyirci kalmayan Theseus; hancıya gereken cezayı verir. Yıllarca yolcularına yaptığı eziyet ve işkencenin benzeri ile öldürür.

İşte o şiddet yanlısı Prokrustes’in ismi bundan sonra; böylesi saldırgan insanların eylemlerini açıklamak için kullanılmaya başlar. Prokrustes sendromu olarak psikolojik açıklamalarda kullanılır. (devamı 2/2’de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

12.02.2018



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...