Nasıl
da bencillik kokan bir haykırış öyle değil mi?
İçinde
sevgi yok.
Küçümseme
var.
Belki
biraz korku.
Ayrımcılık
ve hatta taciz.
Etrafımızda
yaşıyor böylesi insanlar. Belki de en yakınımızda. Ve sürekli bu şekilde
bağırıyorlar; biz fark etsek de etmesek de.
Hiç
kimsenin kendilerinden daha iyi olmasına katlanamıyorlar. Onları bir şekilde
dışlayıp ilk sıraya geçmeye çalışıyorlar. Çünkü başkalarının kendilerinden daha
yetenekli, daha başarılı, daha kaliteli olmaları onlar için bir tehlike
işareti.
Gıpta
edip, övgü dolu sözcüklerle yüreklendirip kutlamak yerine; tam tersini
seçiyorlar. Adeta düşman kesiliyorlar. Bile isteye yollarına taş koymaya,
kösteklemeye, başarılarına engel olmaya çalışıyorlar.
Peki
neden?
Kendisine
güven duyan, kendi sınırlarını ve yapabileceklerini bilen bir insandan böylesi
bir tavır beklenebilir mi?
Elbette
hayır.
Onlar
daha çok kendini beğenmiş, egosu hayli yüksek insanlar. Ayrımcılar.
Küçümsemeyi
seviyorlar. Hoşgörünün kırıntısına sahip değiller. Kendilerinden daha üstün,
daha ışıltılı insanları görmeye tahammülleri yok. Bu nedenle de bir takım etik
olmayan davranışlarla onları karalama, işlerini bozma ve hatta yok etme
eğilimindeler.
Biliyor
musunuz bu davranışın kökeni çok eski yıllardaki bir mite kadar uzanıyor.
Tarihe
‘Prokrustes Efsanesi’ olarak geçmiş.
Oldukça
korkunç bir mitle karşılamaya hazırsanız, beraberce eski Yunan mitolojisine
doğru uzanalım.
İşte
o yıllarda; Yunanistan‘ın Attica bölgesindeki yüksek tepelerin birinde yaşayan
bir hancı karşılar bizi.
İsmi
Prokrustes’tir. Aynı zamanda taverna da işleten bir hancıdır kendisi.
Yolu
oradan geçenler zaman zaman hanında konaklar. Sıcak yemeklerini yiyip
dinlendikten sonra yollarına devam eder.
Ancak
gelin görün ki bu huzur dolu görüntüler veren hanın, yukarı katında insanı
dehşete sürükleyen bir sır yatar.
Prokrustes
isimli bu psikopat hancı, yatak odasında ölçüleri tamamen kendi cüssesine uygun
olarak tasarlanan demirden yatağını pek sever.
Kurbanlarını
gelen yolcular arasından, kendi kıstaslarına uymayanlardan seçer. Ve mitoloji
bu ya onlara kendi yatağı sunarak eylemine başlar. Gecenin karanlık anı çöküp,
yorgunluktan adeta sızan yolcunun yanına çıkar. Ses çıkarmaması için ağzını bir
bezle tıkayıp, ellerini ve ayaklarını bağlar.
Eğer
kurban olarak seçtiği yolcu, kendinden iri ve uzunsa haliyle uzuvları
yatağından sarkar. Hancı da el ve ayakların yataktan taşan kısımlarını bıçak,
kılıç, çekiç ve hatta balyoz yardımıyla kırıp keserek demir yatağına ideal
ölçüye getirir.
Tam
tersine eğer kurban kısaysa, bu sefer de kemiklerini eze eze inceltip boyunu
yatağa göre uzatmaya çalışır.
Prokrustes
kendi belirlediği ölçülere uymayanları standartlarına uygun hale getirdiğini
zannedip, kendisine adeta bir kahraman havası verir. Bir değil, iki değil yıllarca bu dehşet
sahneleri art arda tekrarlanır.
Günlerden
bir gün; Ege
denizine ismini veren Atina’nın meşhur krallarından Egeus’un oğlu olan ve
babasından sonra kral tacı takan; kahraman
Theseus’un yolu bu hancı ile kesişir.
Handa
olanları fark eden, yıllarca süren vahşete seyirci kalmayan Theseus; hancıya
gereken cezayı verir. Yıllarca yolcularına yaptığı eziyet ve işkencenin benzeri
ile öldürür.
İşte
o şiddet yanlısı Prokrustes’in ismi bundan sonra; böylesi saldırgan insanların
eylemlerini açıklamak için kullanılmaya başlar. Prokrustes sendromu olarak
psikolojik açıklamalarda kullanılır. (devamı 2/2’de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
12.02.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder