8 Mayıs 2025 Perşembe

ÜNLÜ DEHANIN PİŞMANLIĞI (1/2)

Bir süre önce ‘BEYNİ ÇALINAN DAHİ’ isimli yazımda Albert Einstein’ı ele almış, az bilinen hayat hikayesini paylaşmıştım.

O yazıya başlarken esas amacım, ünlü dâhinin ardında bıraktığı 1400 mektuptan bir tanesini ele almak ve hayatındaki en büyük pişmanlığına tanık olmanızı sağlamaktı.

İşte şimdi sıra bu gizemli mektupta.

Konusu çok özel olan bu mektup, ünlü bilim insanının pişmanlığını anlatıyor. Üstelik pişmanlığı ‘hayatın en özlü kısmı’ diye tarif ettiği SEVGİ üzerine olmuş.

Tarihler 1980 yılının sonlarını gösterdiğinde Albert Einstein’ın yazdığı toplam 1400 mektup Yahudi Üniversitesine bağışlanır.

Bu bağışı yapan kimdir biliyor musunuz?

Einstein’ın hiç görmediği ve hatta yaşayıp yaşamadığından emin olamadığı ilk göz ağrısı kızı Lieserl.

Hatırlarsanız Albert Einstein’ın ilk evliliğinden iki oğlu olur. Ancak henüz evlenmeden üniversite yıllarında tanıdığı müstakbel eşi hamile kalır. Ailesinin özellikle annesinin baskısı nedeniyle doğacak çocuğu kabul etmeyeceğini bildirince, müstakbel eşi kendi ailesinin yanında sessizce doğum yapar.

Dünyaya gelen kız çocuğuna Lieserl ismi verilir. Gelin görün ki o minicik bebeğe sonrasında ne olduğu, kime verildiği, hayatta nelerle karşılaştığına dair en küçük bir ize dahi rastlanmaz.

Bu belirsizlik sonraki yıllarında Albert Einstein’ı belli ki rahatsız eder ve ikinci eşi Elsa’nın ilk evliliğinden olan iki kızını bağrına basar.

Peki ya mektuplar?

Bu içsel rahatsızlık ünlü dehanın mektup yazarak içini dökmesine sebep olur. Vasiyeti gereği yazdığı 1400 mektup ilk kızına bırakılır. Tüm şüphe ve belirsizliklere rağmen babası belki de içten içe kızının yaşadığına inanır ve ona içini dökerek kendini ifade etmeye çalışır.

Bu konuda tam bir açıklık olmadığı, kayıtlı belgelere ulaşılamadığı için yıllar içinde bu sırla ilgili pek çok yorum yapılır elbette.

Tarihçilere göre esas neden; Lieserl’in 1902 yılında evlilik dışı olarak doğumu ve bu tarihten tam bir yıl sonra, olabilecek skandalı önlemek amacıyla aniden tarihi kayıtlardan kaybolmasıdır.

Bu nedenle 1986 yılına gelene kadar kimse onun varlığından haberdar olmaz.

Bu tarihte Albert Einstein'ın biyografi yazarları, ilk eşi ile arasındaki onlarca yıllık kişisel mektupları bulunca; ilk kızının varlığını keşfeder.

Mektuplara göre; Albert Einstein, kızı Lieserl'i hiç göremez. Onu hep sevgiyle anar ve merakla bekler. Ancak sevdiği kadın Mileva İsviçre'ye yanına geri döndüğünde, onu Sırbistan'daki ailesiyle bırakır. Kesin olmamakla birlikte bazı kaynaklar, Mileva'nın yakın arkadaşlarından birinin Lieserl'e baktığını söyler.

Gelelim mektuplara.

1400 adet mektup Albert Einstein’in ölümünden tam 20 yıl sonra açılmak şartıyla; üniversiteye bağışlanır.

Sonunda vasiyet yerine getirilir ve mektubun açılacağı tarih gelir.

İşte SEVGİyi kendi üslubuyla anlatan, hepimize ders niteliğindeki o satırlar. Orijinal haliyle paylaşmayı uygun gördüm. (devamı 2/2’de)

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

29.10.2024

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...