31 Mart 2013 Pazar

GRİ TONLU BİR DÜNYADAN RENKLERE…


Renklerin enerjisi, büyüsü ve hayatımıza kattıkları hepimiz için tartışılmaz boyutlarda. Özellikle son yıllarda renklerle hayata daha farklı yaklaşmanın yollarını aralayan pek çok yazıyla karşılaşıyoruz hepimiz. Renkleri seviyoruz, onlardan güç alıyoruz, tebessüm ediyoruz belki de.

Pekiyi ya rengarenk bir dünyada; pembeden yeşile, maviden kırmızıya sayısız tondaki  rengi görmeden, her şeyi sadece gri görmek?

Bu bir hastalık ve ismi AKROMATOPSİ.

Yani TAM RENK KÖRLÜĞÜ.

Tıpkı TV’ nin ilk çıktığı yıllardaki siyah beyaz ekranlar gibi; hani renkli olsa nasıl olurdu denilen o dünya. Düşünsenize bu sadece bir TV ekranı değil. Hayatınız boyunca baktığınız her şeyi gri tonlarda görüyorsunuz. Pembe, mavi, yeşil, turuncu, mor, sarı nasıldır hiç bilmiyorsunuz.

İşte bu yazıma sebep olan da Kuzey İrlanda (1982) doğumlu Neil Harbisson isimli bir sanatçı. Doğuştan ‘akromatopsi’ yani renksizlik hastası. Hep gri tonlarda baktığı hayata ise şimdilerde daha farklı, renkli bakmanın keyfini yaşıyor. Yani RENKLERİ DİNLİYOR kendi deyimiyle. Renkleri dinlemek, onların senfonisiyle hayatı kucaklamak sanatçının yaşamını tamamıyle değiştirmiş.

Başına bağlı bir sensör (alıcı) yardımıyla renkler duyulabilir ses frekanslarına dönüştürülüyor ve bu sayede Neil renkleri dinlemek yoluyla görüyor. Adeta renklerden senfoniler sarmış bu yeni aletle dünyasını. Önceden renk nedir hiç bilmezken, gökyüzünü, çiçekleri gri zannederken artık her rengi biliyor. Ve şöyle ekliyor ‘’Hayat, renkleri duymaya başladığımdan beri çarpıcı bir şekilde değişti.’’

Bu anlamda üç bilgisayar uzmanının ortak girişimleri sonucunda ‘eyeborg’ denilen bir elektronik göz yapılıyor. Bu elektronik göz bir nevi renk sensörü; saptadığı tüm renk frekanslarını Neil’in kafasının arkasına yerleştirilen bir çipe yolluyor. Böylece Neil ‘de  renklerin sesini duyabiliyor. İlk başlarda renklerin notalarını ezberlemekte zorlansa da zaman içinde alışkanlık kazanıyor. Ezberlediği renk notaları ile her rengin ayırdına varıyor, keyfini çıkarıyor.

Şu anda ise öyle bir alışkanlık kazanmış durumdaki, artık notaları düşünmediğini çünkü algılarının tamamen hislere dönüştüğünü söylüyor. Ve artık renkli rüyalar gördüğünü, hatta kendisini yarı robot gibi hissettiğini de sözlerine ekliyor. Bir resim sergisine gittiğinde ise renk senfonisi dinlemenin keyfini dolu dolu yaşıyor, adeta görmediği zamanların acısını çıkarırcasına. Süpermarketlerde dolaşmayı bir gece kulübünde gezinmekle bir olduğunu, özellikle temizlik ürünlerinin bulunduğu raflar arasında gezinmeyi çok sevdiğini de belirtmeden geçemiyor.

Artık hayata daha farklı bakmaya başlayan Neil, eskiden sadece güzel giyinmeye çalışırken, renkleri duyduğundan beri kulağa hoş gelen tarzda giyiniyor. Ve bundan  büyük zevk alıyor. Yemeğe bakış şekli değiştiği için, tabağını düzenleyerek en sevdiği şarkıyı yemeye bayılıyor. Ve aynı zamanda yemekle beste yapmanın ayrıcalığını yaşıyor.

Güzelliği algılayış biçimi de değişmiş. Renkleri duyması sayesinde artık ses portreleri yaratıyor, konuşmaları renge çeviriyor. Çok ünlü sözleri bu yolla çevirerek sergiliyor ve insanları şaşırtmaya devam ediyor.

Sekiz yıldan bu yana kullandığı metot sayesinde, artık 360 rengi algılayabildiği bir noktaya ulaşmış. Ancak bununla yetinmeyip insan gözünün göremediği mor ötesi ve kızıl ötesi renkleri de ses skalasına ekleyerek, insan gözünün göremediği renkleri duymaya başlamış. Üstelik tüm bu gelişmeler ışığında bir vakıf kurarak; insanları, teknolojiyi vücutlarının bir parçasıymış gibi kullanarak duyularını genişletmeye yüreklendirmeye çalışıyor. Duyuları geliştirme sayesinde bilginin uçsuz bucaksız yollarında daha kolay yol alınabileceğini ve bunun da insanların hayatına heyecan katacağını savunan Neil; herkesi kendi bedenleri için uygulamalar üretmeye davet ediyor.

İşte başına gelen olumsuzluğu olumluya çeviren ve hayatına farklı anlamlar katan kocaman bir yürek Neil. Hayata küsmek yerine, hayata sımsıkı sarılmayı ve yaşamın keyfini çıkarmayı seçmiş. Kendini bu anlamda sürekli motive edip, bugün pek çok kişinin taktir ettiği bir sanatçı haline gelmiş.

Renklerin o büyülü dünyası içine doğan ve etrafı çepeçevre bu güzelliklerle sarılı bizlerin; farkında dahi olmadığı bir durum karşımızdaki. Hayata renkli bakabilmenin ne denli önemli olduğunun, her bir detayın aslında nasıl özenli bir güzellik taşıdığının farkında bile değiliz. Ama bunu hiç bilmeyen birisi içinse anlamı ne kadar da büyük. İşte bu nedenle ki, sahip olduğumuz her şeye şükretmek, FARKINDALIĞIMIZI artırmak ve detaylardaki güzelliklerle mutlu ANlar yaratmak asıl olan.

Dünyamız hep rengarenk olsun, ister görelim isterse seslerini işitelim. Önemli olan rengin varlığını hissetmek olsun.


Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

10.03.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...