Renklerin enerjisi,
büyüsü ve hayatımıza kattıkları hepimiz için tartışılmaz boyutlarda. Özellikle
son yıllarda renklerle hayata daha farklı yaklaşmanın yollarını aralayan pek
çok yazıyla karşılaşıyoruz hepimiz. Renkleri seviyoruz, onlardan güç alıyoruz,
tebessüm ediyoruz belki de.
Pekiyi ya rengarenk bir
dünyada; pembeden yeşile, maviden kırmızıya sayısız tondaki rengi görmeden, her şeyi sadece gri görmek?
Bu bir hastalık ve ismi
AKROMATOPSİ.
Yani TAM RENK KÖRLÜĞÜ.
Tıpkı TV’ nin ilk
çıktığı yıllardaki siyah beyaz ekranlar gibi; hani renkli olsa nasıl olurdu
denilen o dünya. Düşünsenize bu sadece bir TV ekranı değil. Hayatınız boyunca
baktığınız her şeyi gri tonlarda görüyorsunuz. Pembe, mavi, yeşil, turuncu,
mor, sarı nasıldır hiç bilmiyorsunuz.
İşte bu yazıma sebep
olan da Kuzey İrlanda (1982) doğumlu Neil Harbisson isimli bir sanatçı.
Doğuştan ‘akromatopsi’ yani renksizlik hastası. Hep gri tonlarda baktığı hayata
ise şimdilerde daha farklı, renkli bakmanın keyfini yaşıyor. Yani RENKLERİ
DİNLİYOR kendi deyimiyle. Renkleri dinlemek, onların senfonisiyle hayatı
kucaklamak sanatçının yaşamını tamamıyle değiştirmiş.
Başına bağlı bir sensör
(alıcı) yardımıyla renkler duyulabilir ses frekanslarına dönüştürülüyor ve bu
sayede Neil renkleri dinlemek yoluyla görüyor. Adeta renklerden senfoniler
sarmış bu yeni aletle dünyasını. Önceden renk nedir hiç bilmezken, gökyüzünü,
çiçekleri gri zannederken artık her rengi biliyor. Ve şöyle ekliyor ‘’Hayat,
renkleri duymaya başladığımdan beri çarpıcı bir şekilde değişti.’’
Bu anlamda üç bilgisayar
uzmanının ortak girişimleri sonucunda ‘eyeborg’ denilen bir elektronik göz
yapılıyor. Bu elektronik göz bir nevi renk sensörü; saptadığı tüm renk
frekanslarını Neil’in kafasının arkasına yerleştirilen bir çipe yolluyor. Böylece
Neil ‘de renklerin sesini duyabiliyor.
İlk başlarda renklerin notalarını ezberlemekte zorlansa da zaman içinde
alışkanlık kazanıyor. Ezberlediği renk notaları ile her rengin ayırdına
varıyor, keyfini çıkarıyor.
Şu anda ise öyle bir
alışkanlık kazanmış durumdaki, artık notaları düşünmediğini çünkü algılarının
tamamen hislere dönüştüğünü söylüyor. Ve artık renkli rüyalar gördüğünü, hatta
kendisini yarı robot gibi hissettiğini de sözlerine ekliyor. Bir resim
sergisine gittiğinde ise renk senfonisi dinlemenin keyfini dolu dolu yaşıyor,
adeta görmediği zamanların acısını çıkarırcasına. Süpermarketlerde dolaşmayı
bir gece kulübünde gezinmekle bir olduğunu, özellikle temizlik ürünlerinin
bulunduğu raflar arasında gezinmeyi çok sevdiğini de belirtmeden geçemiyor.
Artık hayata daha farklı
bakmaya başlayan Neil, eskiden sadece güzel giyinmeye çalışırken, renkleri
duyduğundan beri kulağa hoş gelen tarzda giyiniyor. Ve bundan büyük zevk alıyor. Yemeğe bakış şekli
değiştiği için, tabağını düzenleyerek en sevdiği şarkıyı yemeye bayılıyor. Ve
aynı zamanda yemekle beste yapmanın ayrıcalığını yaşıyor.
Güzelliği algılayış
biçimi de değişmiş. Renkleri duyması sayesinde artık ses portreleri yaratıyor,
konuşmaları renge çeviriyor. Çok ünlü sözleri bu yolla çevirerek sergiliyor ve
insanları şaşırtmaya devam ediyor.
Sekiz yıldan bu yana
kullandığı metot sayesinde, artık 360 rengi algılayabildiği bir noktaya
ulaşmış. Ancak bununla yetinmeyip insan gözünün göremediği mor ötesi ve kızıl
ötesi renkleri de ses skalasına ekleyerek, insan gözünün göremediği renkleri
duymaya başlamış. Üstelik tüm bu gelişmeler ışığında bir vakıf kurarak; insanları,
teknolojiyi vücutlarının bir parçasıymış gibi kullanarak duyularını
genişletmeye yüreklendirmeye çalışıyor. Duyuları geliştirme sayesinde bilginin
uçsuz bucaksız yollarında daha kolay yol alınabileceğini ve bunun da insanların
hayatına heyecan katacağını savunan Neil; herkesi kendi bedenleri için uygulamalar
üretmeye davet ediyor.
İşte başına gelen
olumsuzluğu olumluya çeviren ve hayatına farklı anlamlar katan kocaman bir
yürek Neil. Hayata küsmek yerine, hayata sımsıkı sarılmayı ve yaşamın keyfini
çıkarmayı seçmiş. Kendini bu anlamda sürekli motive edip, bugün pek çok kişinin
taktir ettiği bir sanatçı haline gelmiş.
Renklerin o büyülü
dünyası içine doğan ve etrafı çepeçevre bu güzelliklerle sarılı bizlerin;
farkında dahi olmadığı bir durum karşımızdaki. Hayata renkli bakabilmenin ne
denli önemli olduğunun, her bir detayın aslında nasıl özenli bir güzellik
taşıdığının farkında bile değiliz. Ama bunu hiç bilmeyen birisi içinse anlamı
ne kadar da büyük. İşte bu nedenle ki, sahip olduğumuz her şeye şükretmek,
FARKINDALIĞIMIZI artırmak ve detaylardaki güzelliklerle mutlu ANlar yaratmak asıl
olan.
Dünyamız hep rengarenk
olsun, ister görelim isterse seslerini işitelim. Önemli olan rengin varlığını
hissetmek olsun.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
10.03.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder