Düşüncelerimize,
duygularımıza dikkat etmemiz gerekli, çünkü davranışlarımıza yansıyor.
Yarınımızı belirliyor. Bunu artık biliyoruz. Ama ya dileklerimiz… hele bir de
hayallerimizle süslenince ucu bucağı olmuyor sanki. Bu çok güzel elbette, insan
hayal ettiği; bir şeyler dileyip, onlara ulaşmak uğruna cesurca mücadele
verdiği ölçüde zenginleşiyor hayatın içinde. Her yakaladığı hayalle yenilerine
yelken açıyor üstelik. Hayatın keyfi de bununla daha katmerleniyor.
Ancak dilek dilerken,
bir şeyi çok isterken; önüne arkasına, sonucunda ne getireceğine dikkat
etmezsek elimizdeki bazı güzel değerleri de kaybetmemiz an meselesi. Hani ne
olursa olsun sahip olmayı istemek; o kimliği, o şekilde yaşamayı her şeye
rağmen arzulamak… işte bu doğru değil. Çünkü o çok istediğimiz şey belki de
bizim için hayırlı değil. Belki de sahip olduğumuz anda pişman olacağız. Çünkü
arkasından ne geleceğini, o dilekle neler yaşayacağımızı bilemiyoruz. Bu
nedenle körü körüne istemek, ‘o dileğim hele bir olsun ben mutlu olmanın yolunu
nasılsa bulurum’ diye ısrarla üzerine gitmek yanlış.
Üstelik gün gelir; olmayan
dileklerimiz için kendimize kızar, ne kadar şansız olduğumuzdan dem vururuz ya.
O anda o dileğin olmamasının bizim için daha hayırlı olabileceğini hep göz ardı
ederiz. Ya da hemen olmaz, bir süre beklememiz gerekir. Belki aylar belki
yıllar sürer bu bekleyiş. Vakti saati ne zaman gelecek bilemeyiz. Öyle değil
mi? İnsan ancak geriye dönüp baktığında nelerin neden olmadığını, neden geç
kaldığını, ya da hemen gerçekleştiğini o kadar iyi anlıyor ki… sabırla bekleyebilmek
en güzeli elbette.
Gerçi eskilerden kalma
güzel bir alışkanlıkla pek çoğumuz bir dilek dilerken ‘hayırlısıyla ‘deriz ya.
O minicik tek kelime, belki de bizi koruyan tek kalkan; bilmeden ağzımızdan
çıkıveren. Gerçekten de dilekler, hayaller… Her ne var ise yürekten
istediğimiz, dualarımıza eşlik ederken dile getirdiğimiz; hepsinde ‘’bizim için
hayırlısı ise olsun, hayırlı gelemeyecekse olmasın.’ demek en güzeli. Eminim
siz de bana katılacaksınız. Özellikle aşağıda paylaşacağım örneklerden sonra.
Önce tarihin o eski
hikayesini hatırlamayalım mı? Hani her tuttuğu
altın olan Kral Midas’ı? Gerçek yaşamı da anlatılanlar kadar manidar
aslında.
Ancak yaşamı acılar
içinde geçen bir kral ve kulaklarıyla ünlü. Anne karında yakalandığı çok nadir
görülen bir hastalıkla dünyaya gelen Midas, asimetrik kulak yapısıyla dikkat
çeker. Yani bir kulağı yukarda diğeri ise ona göre oldukça aşağıdadır. Ayrıca
geçirdiği hastalık kafatasında da belirgin izler bırakır. Bu durumundan
utandığı için, kulaklarını uzattığı saçlarıyla ya da şapkayla hep gizleyen
Midas, ne yazık ki kral olduktan sonra bile hakkında çıkarılan dedikodularla
baş edemez. Çünkü Midas’ın herkesten saklamaya çalıştığı kusuru, berberinin sır
saklamak konusundaki çaresizliğiyle açığa çıkar. Kendisine hayli ağır gelen
sırrı, bir gün toprakta kazdığı bir kuyuya söyleyip rahatlamayı seçen berberi;
bilmeden kralının ömrü boyunca üzülmesine sebep olur.
İşte ilk dilek örneğimiz
bu kraldan geliyor, buram buram mitolojik esintiler eşliğinde…
Günlerden bir gün Kral
Midas, yaşlı Silenos’ u huzurunda bulur. Silenos mitolojide üstü yassı burunlu,
kocaman göbekli; altı ise teke şeklinde resmedilir. Akıllı ve bilge bir kişidir.
Efsaneye göre eğlence ve şarap Tanrısı Dionysos’u esas yetiştirendir. Ve alayın
simgesidir. Kral Midas, Silenos’u görür görmez tanır. Sarayında krallar gibi
ağırlar. Sonra da beraberce Tanrının huzuruna giderler.
Yaşlı Silenos’u
karşısında gören ve iyi bakıldığını öğrenip çok sevinen Dionysos, kraldan bir
dilek dilemesini ister. Kral Midas düşünür ve her dokunduğunun altına
dönüşmesinin onu çok mutlu edeceğine karar verir. Dileği anında yerine
getirilir. Artık kral neye elini atsa onu altın yapabilme gücüne sahiptir.
Başlarda bu durumdan son derece mutludur. Ancak kısa sürede dileğinin boyutunun
nelere sebep olduğunu görür. Çünkü elini attığı her şey anında altına dönüşür. Bir
anda tüm düzeni bozulur. Aç kalır, yumuşak yatağından, yastığından olur,
uykusuz kalır. Derken bu üzüntüyle çok sevdiği kızına sarılıp onu da altına
çevirince; büyük bir pişmanlıkla Tanrının huzuruna çıkar ve dileğinin geri
alınması için yalvarır. Haline acıyan Tanrı kralın çaresizliğini görür ve
isteğini kabul eder. Dileğinden kurtulması için Sardes kentine gidip, Paktolos
çayında yıkanmasını söyler. Kral denileni hemen yapar. Irmakta yıkanır,
dileğinden kurtulur eski haline döner.
Pekiyi ya dönmeseydi? Zengin
olmayı hayal ederken hayatından da olacaktı, öyle değil mi? (devamı çarpıcı bir
örnekle beraber 2/2 ‘ de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
18.07.12013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder