12 Ağustos 2013 Pazartesi

DİLEĞİM GERÇEK OLSUN ( 1 / 2 )

Son zamanlarda ne çok duyar olduk ‘’dileklerine dikkat et, gerçek olabilir’’ cümlesini, öyle değil mi? Dilek bu adı üstünde. Üstelik gönülden öyle çok istiyoruz ki olmasını. Pekiyi ama kalbimizden geçirdiğimiz dileklerimizde ne kadar dikkatliyiz? Hiç düşündünüz mü? Ve neden dikkat etmemiz gerektiğini?

Düşüncelerimize, duygularımıza dikkat etmemiz gerekli, çünkü davranışlarımıza yansıyor. Yarınımızı belirliyor. Bunu artık biliyoruz. Ama ya dileklerimiz… hele bir de hayallerimizle süslenince ucu bucağı olmuyor sanki. Bu çok güzel elbette, insan hayal ettiği; bir şeyler dileyip, onlara ulaşmak uğruna cesurca mücadele verdiği ölçüde zenginleşiyor hayatın içinde. Her yakaladığı hayalle yenilerine yelken açıyor üstelik. Hayatın keyfi de bununla daha katmerleniyor.

Ancak dilek dilerken, bir şeyi çok isterken; önüne arkasına, sonucunda ne getireceğine dikkat etmezsek elimizdeki bazı güzel değerleri de kaybetmemiz an meselesi. Hani ne olursa olsun sahip olmayı istemek; o kimliği, o şekilde yaşamayı her şeye rağmen arzulamak… işte bu doğru değil. Çünkü o çok istediğimiz şey belki de bizim için hayırlı değil. Belki de sahip olduğumuz anda pişman olacağız. Çünkü arkasından ne geleceğini, o dilekle neler yaşayacağımızı bilemiyoruz. Bu nedenle körü körüne istemek, ‘o dileğim hele bir olsun ben mutlu olmanın yolunu nasılsa bulurum’ diye ısrarla üzerine gitmek yanlış.

Üstelik gün gelir; olmayan dileklerimiz için kendimize kızar, ne kadar şansız olduğumuzdan dem vururuz ya. O anda o dileğin olmamasının bizim için daha hayırlı olabileceğini hep göz ardı ederiz. Ya da hemen olmaz, bir süre beklememiz gerekir. Belki aylar belki yıllar sürer bu bekleyiş. Vakti saati ne zaman gelecek bilemeyiz. Öyle değil mi? İnsan ancak geriye dönüp baktığında nelerin neden olmadığını, neden geç kaldığını, ya da hemen gerçekleştiğini o kadar iyi anlıyor ki… sabırla bekleyebilmek en güzeli elbette.

Gerçi eskilerden kalma güzel bir alışkanlıkla pek çoğumuz bir dilek dilerken ‘hayırlısıyla ‘deriz ya. O minicik tek kelime, belki de bizi koruyan tek kalkan; bilmeden ağzımızdan çıkıveren. Gerçekten de dilekler, hayaller… Her ne var ise yürekten istediğimiz, dualarımıza eşlik ederken dile getirdiğimiz; hepsinde ‘’bizim için hayırlısı ise olsun, hayırlı gelemeyecekse olmasın.’ demek en güzeli. Eminim siz de bana katılacaksınız. Özellikle aşağıda paylaşacağım örneklerden sonra.

Önce tarihin o eski hikayesini hatırlamayalım mı? Hani her tuttuğu  altın olan Kral Midas’ı? Gerçek yaşamı da anlatılanlar kadar manidar aslında.

Kral Midas, yaşamı ve ölümü üzerine mitolojiler yazılmış efsanevi Frigya kralı. Bazı kaynaklara göre; başkent Gordion’un kurucusu ve ilk kralı sayılan Gordios’un oğlu. Babasının Ana Tanrıça ile birleşmesinden doğmuş, şarap Tanrısı Dionysos’a bağlanmış, onun birçok bağışına konu olmuş.

Ancak yaşamı acılar içinde geçen bir kral ve kulaklarıyla ünlü. Anne karında yakalandığı çok nadir görülen bir hastalıkla dünyaya gelen Midas, asimetrik kulak yapısıyla dikkat çeker. Yani bir kulağı yukarda diğeri ise ona göre oldukça aşağıdadır. Ayrıca geçirdiği hastalık kafatasında da belirgin izler bırakır. Bu durumundan utandığı için, kulaklarını uzattığı saçlarıyla ya da şapkayla hep gizleyen Midas, ne yazık ki kral olduktan sonra bile hakkında çıkarılan dedikodularla baş edemez. Çünkü Midas’ın herkesten saklamaya çalıştığı kusuru, berberinin sır saklamak konusundaki çaresizliğiyle açığa çıkar. Kendisine hayli ağır gelen sırrı, bir gün toprakta kazdığı bir kuyuya söyleyip rahatlamayı seçen berberi; bilmeden kralının ömrü boyunca üzülmesine sebep olur.

İşte ilk dilek örneğimiz bu kraldan geliyor, buram buram mitolojik esintiler eşliğinde…
Günlerden bir gün Kral Midas, yaşlı Silenos’ u huzurunda bulur. Silenos mitolojide üstü yassı burunlu, kocaman göbekli; altı ise teke şeklinde resmedilir. Akıllı ve bilge bir kişidir. Efsaneye göre eğlence ve şarap Tanrısı Dionysos’u esas yetiştirendir. Ve alayın simgesidir. Kral Midas, Silenos’u görür görmez tanır. Sarayında krallar gibi ağırlar. Sonra da beraberce Tanrının huzuruna giderler.

Yaşlı Silenos’u karşısında gören ve iyi bakıldığını öğrenip çok sevinen Dionysos, kraldan bir dilek dilemesini ister. Kral Midas düşünür ve her dokunduğunun altına dönüşmesinin onu çok mutlu edeceğine karar verir. Dileği anında yerine getirilir. Artık kral neye elini atsa onu altın yapabilme gücüne sahiptir. Başlarda bu durumdan son derece mutludur. Ancak kısa sürede dileğinin boyutunun nelere sebep olduğunu görür. Çünkü elini attığı her şey anında altına dönüşür. Bir anda tüm düzeni bozulur. Aç kalır, yumuşak yatağından, yastığından olur, uykusuz kalır. Derken bu üzüntüyle çok sevdiği kızına sarılıp onu da altına çevirince; büyük bir pişmanlıkla Tanrının huzuruna çıkar ve dileğinin geri alınması için yalvarır. Haline acıyan Tanrı kralın çaresizliğini görür ve isteğini kabul eder. Dileğinden kurtulması için Sardes kentine gidip, Paktolos çayında yıkanmasını söyler. Kral denileni hemen yapar. Irmakta yıkanır, dileğinden kurtulur eski haline döner.

Pekiyi ya dönmeseydi? Zengin olmayı hayal ederken hayatından da olacaktı, öyle değil mi? (devamı çarpıcı bir örnekle beraber 2/2 ‘ de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

18.07.12013


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...